13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4732
Okunma
Her şeyden önce şu gerçeği bütün açıklık ve anlaşılırlığı ile peşinen söylemeliyiz:
Devlet, fertler ve milletler için çok büyük bir şans, çok sağlam bir dayanak, çok çok önemli bir varlıktır. Devletsiz bir toplumun geleceği karanlık, gücü zayıf, etkisi sıfırdır. Devlet olmadan insanın mutlu olması, toplumun toplumsal bağlarını koruması, zayıfın hakkını alması, güçlünün adil olması, zamanın insan ve toplum yararına değerlendirilmesi mümkün olmaz.
Dünyada hiçbir güç, olay veya olgu devletin yerini tutamamış, devlet olmadan toplumlar da olmamış, devletsizlik bu dünyada görülen en büyük devası olmayan dert olarak kalmıştır. Nice büyük ve kalabalık topluluklar devletsiz oldukları veya kendilerini ayakta tutacak teşkilatlı bir güç demek olan devletten mahrum kaldıkları için yok olup gitmişlerdir.
Dünyada bugün ne kadar hatırı sayılır topluluk veya millet varsa bilin ki o millet ve toplulukları ayakta tutan güçlü, hatırı sayılır büyük bir devlet de vardır. Devletleri milletlerin kurduğu ne kadar doğruysa, milletleri de devletlerin koruduğu, mutlu, huzurlu ve refah içinde yaşayan bir duruma kavuşturdukları da o kadar doğru, o kadar gerçektir.
Biz millet olarak devlet-millet anlayışı içinde yaşayageldik. Ne zaman büyük ve güçlü bir devletimiz olmuşsa o kadar büyük bir millet olmuşuz, ne zaman millet olarak birlik ve beraberliğimizi korumuş, çalışmadan yılmamış, Hakk’a ve adalete koşmuşsak o zaman da büyük bir devlet kurmuşuzdur.
Devletimizin gücünün zayıfladığı zamanlar; millet bağlarımızın zayıfladığı, iç veya dış şer güçlerin tahriki veya tazyikiyle dağılma veya çözülme sürecine girdiğimiz dönemler olmuş, millet olarak bizi ayakta tutan milli değerler dejenere olmaya yüz tuttuğunda da devletimiz zayıflamaya, gücünden kaybetmeye başlamıştır. Bizde devlet ve millet sürekli birbirini besleyen, birbirine dayanak ve destek olan çok önemli iki faktördür. Tarih, devletimizin gücünün zayıfladığında milletimizin güçsüz düştüğüne, milletimizin güçsüz kaldığında ise devletimizin zayıfladığına şahittir.
Türk milleti olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti bizim en son ve en önemli bir şansımızdır. Büyük Atatürk’ümüzün önderliğinde yedisinden yetmişine bütün bir Türk milletinin katıldığı bir milli kurtuluş savaşından ve milli bir mücadeleden sonra kuvayı milliye ruhuyla kurulmuş bu devlete canımız gibi kanımız gibi sahip çıkmalı, onu her ne pahasına olursa olsun kıyamete kadar korumalıyız. Onu ekmek gibi, su gibi, hayat gibi kıymetli bilmeli ve kıymetini koruyabilmesi için bize düşen bütün görevleri çekinmeden yerine getirmeliyiz. İçte bir kısım hain ile dıştaki düşmanlarımızın oyunlarına gelmemeli, dünya tarihinde altın harflerle adımızın yazıldığı dönemlerin altın gibi kıymetli devletimiz sayesinde olduğunu hiç ama hiç unutmamalıyız.
Devlet için vergimizi vermeli, askerlik görevini çok ama çok önemsemeli, devleti yükseltmeye, devleti güçlendirmeye çalışmanın hattı zatında kendimizi güçlendirmek, milletimizi kuvvetli kılmak, haysiyet ve onurumuzu ayakta tutmak demek olduğunu hiç aklımızdan çıkarmamalıyız.
Bizler Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile varız. Türkiye dışında yaşayan Türkler Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile varlar. Ne kadar varımız varsa, hepsi de varlığını, huzurunu, diriliğini ve dinçliğini bu devlete borçludur.
Devletsizlik sadece zahmet, acı, ızdırap, dağınıklık, yokluk, birbirine düşme, çekişme, zayıflama, güçlü devletlerin dümen suyuna girme veya onların saldırılarıyla tarihin çöp sepetinde çürümeye terkedilme getirir.
Bu gerçek hiç unutulmama ve devletimizi ayakta tutacak, devleti için canını bile gerekirse feda eyleyecek gençlik yetiştirilmelidir; çünkü bir milletin geleceğinin teminatı; o milletin bağrından yetişmiş azimli, kararlı, inançlı, cesaretli, gayretli, ileri görüşlü ve ahlâklı gençlerdir. İmanlı, ahlâklı, tevekkül ve tefekkür sahibi, geçmişini bilen, geleceğe ait görüşleri tutarlı, olaylara duyarlı, dünyaya dünyada, ahirete ahirette kalacağı kadar bağlı, çağını anlamış, problemlerinin ve problemlerin gerçek sebeplerini doğru algılamış gençleri bulunan milletler, devletler, bulundukları yer neresi olursa olsun, gelecekleri mutlaka aydınlık olacak olan milletlerdir. Öyleyse millet olarak,devlet olarak gençlerin kıymetini iyi bilmek, onların tarihe, kültüre, sanata, millete ve hayata dair şevklerini iyi bilmek gerekir.
Hayata, hakikate dâir şevkleri istenilen ölçüde olmayan gençlerin hem kendilerine, hem de mensubu bulundukları cemiyetlere bir faydaları olamaz. Bu tip gençler; önce kendilerini tahrip eder, sonra meselelerinin tahrif olmasına ve cemiyetin tahribata uğramasına sebep olurlar. Gençlerin bu faydasız ve hoş olmayacak durumlar düşmemeleri, mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşayıp, yaşadıkları yörelerde de huzur iklimini hâkim kılabilmeleri için imanlı olmaları, her şartta ve her durumda da imanlı kalmaları şarttır.
Gençlerin imanın önemini anlamaları kadar, gençler sahip çıkan yetişkinler de onların iman hakikatlerine kavuşmaları ve ondan beslenebilmeleri için her türlü tedbir almalıdırlar. Gençlere okuma sevdirilmeli, tarihe ve kültüre, vatana ve millete, ilme ve hakikate saygılı olmaları gerektiği en güzel bir şekilde anlatılmalıdır. Ahlâkın kalıcı bir kuvvet olduğu, ahlâksız millet ve cemiyetlerin bir müddet sonra milletler mezarlığına gömüldükleri hiç unutulmamalı, gençlerin bu önemli gerçeği unutmamaları için ne gerekiyorsa o yapılmalıdır.
Tarih şuurunun, marif şuurunun gençleri canlı ve uyanık tutacağı, olumsuz şartlar karşısında daha dayanıklı kılacağı, tahammül güçlerini yükselteceği idrak edilmeli, tefekkürsüz ve tevekkülsüz adımların doğru atılamayacağı her zaman akılda tutulmalıdır.
Olaylardan ve olanlardan ders almak, tecrübe denen hazineden yararlanmak, kendi kendin sürekli olumlu manada yenilemek, teknikten en güzel bir şekilde faydalanmak, her zaman uyanık bulunmak, zorluklar karşısında mukavemet gücünü çoğaltmak, nefsinin şeytanî arzularına uymamak, hak ve hakikatin ölçülerine uygun bir şekilde çalışmak, âdil ve dürüst olmak, israf edenin iflâs edeceğini iyi; gençlerin hayata dair şevklerini hep çiçekli, meyveli ve faydalı kılacaktır.
Bunun için, gençliğin istenilen düzeyde yetişebilmesi ve özlenen gençliğe kavuşabilmemiz için, gençlik için devletimizin bazı hususlara el uzatması ve acilen yerine getirmesi şarttır.
Gençlik için, geleceğimiz için devletimizden beklediklerimiz şunlardır:
1) Gençliğin milli idealler etrafında toplanması sağlanmalı, kültürel birliğin korunması ve kültürel değişimin müspet yönde olması için gerekenler en kısa zaman içerisinde düzenli ve sistemli olarak yerine getirilmelidir.
2) Cemiyeti ayakta tutan değer hükümleri korunmalı ve gençlerin bu değerlere intibakı sağlanmalı, geleneklerine sıkı sıkıya bağlı çevreden modern bir çevreye gelen gençlerin cemiyetten soyutlanmasına müsaade edilmemelidir.
3) Dilde meydana gelen ve nesiller arasındaki kopukluğu hızlandıran veya hızlandıracak olan değişiklikler durdurulmalıdır.
4) Her şeyden önce cemiyete küsmüş ve gayr-i ahlaki yollara düşmüş gençlik içinde bulunduğu durumdan kurtarılmalı, onlara inancımızın ve geleneklerimizin hoşgörülü havasıyla yaklaşılarak yeniden topluma kazandırılmalıdır.
5) Okul ve aile eğitimi mümkün mertebe birbiriyle uyumlu hale getirilmelidir.
6) Gençlere okuma tutkusu aşılanmalı, faydalı ve orijinal eserler ucuz bir fiyatla gençlere ulaştırılmalıdır. Okullarda kültür ve sanat faaliyetleri artırılmalıdır. Kütüphaneler hem çoğaltılmalı hem de modernleştirilmelidir.
7) Gençler arasında yayılma istidadı gösteren fuhuş, ahlaksızlık, çalışmadan kazanma arzusu gibi tehlikeli illetlere asla fırsat verilmemelidir. Gençlere çalışmanın, alın teriyle kazanmanın önemi anlatılmalıdır.
8) Gençliğe güven duygusu kazandırılmalıdır. Onların ümit var olmaları sağlanmalıdır. Fakir öğrencilere maddi imkânlar sağlanmalı, işsiz gençlere iş bulunmalıdır.
9) Gençliğin mutlaka ama mutlaka yeterli beslenmesi sağlanmalıdır.
10) Gençlerin yıkıcı-bölücü ideolojilerin ağına düşmesi önlenmelidir. Yıkıcı ve bölücü ideolojilerin zararları ve gerçek yüzleri hakkında konferanslar düzenlenmeli ve gençler bu konuda bilgilendirilmelidir.
11) Gençliğe Türk büyükleri en güzel bir şekilde tanıtılmalıdır. Atasını, ecdadını bilmeyen gençlerin başka kültürlerin etkisinde kalacağı hiçbir zaman unutulmamalıdır.
12) Okuyan gençler yurt sorunlarından kurtarılmalıdır.
13) Uzun vadede Türkiye milli kültür ve sanatımızın araştırma merkezi haline getirilmeli, ilim, kültür ve sanat faaliyetlerine öncelik tanınmalı ve bu faaliyetlere ayrılan meblağ önemli ölçüde artırılmalıdır. Bu tip gençler ve insanlar desteklenmeli. Türk toplumun menfaatlerine ve hayati çıkarlarına hizmetkârlığa talip olanlara her zaman sahip çıkılmalıdır.