- 1411 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR YILDIZ KAYDI
Genç kadın hafif bir rüzgar esintisiyle ürpererek balkondan içeri şalını almak için girdiğinde, kurulu olan sofra düzenine bir kez daha eksik bir şey var mı diye baktı. Her şey mükemmeldi. Sorun teşkil edecek bir şey görünmüyordu. Tekrar balkona doğru yöneldiğinde saatler akşam sekizi gösteriyordu. Sevgilisinin gelmesine daha yarım saat vardı, oysa zaman nedense genç kadına geçmek bilmiyordu. Balkonda biraz daha zaman geçirmek onun için iyi olacaktı.
Hafif rüzgarın da esintisiyle, bahçedeki ağaçların sanki bu gecenin anısına şarkı söyler gibi ıslık çalmaları genç kadının hoşuna gitmişti. O da bir yandan sanki ağaçlara eşlik etmek istercesine sevdiği bir şarkıyı mırıldanmaya başladı. Gökyüzüne doğru baktığında sanki yıldızlar mırıldandığı şarkıyı duymuşlarcasına dans ediyorlarmış gibiydi.
Birden gökyüzünden bir yıldız kaydığını fark eden genç kadın, ürpererek sevinmekle üzülmek arasında gidip geldi. Yıldız kayması kimisi için bir dilek tutup tutulan dileğin yerine gelmesi, kimine göre de acı bir olayın habercisiydi. Genç kadın gözlerini kapadı ve birinci ihtimalin olması düşüncesiyle bir dilek tuttu.
Saatler sekiz buçuğu gösterdiğinde kapının zili de çalmıştı. Genç kadın heyecanla Sevgilisinin ne kadar da dakik olduğunu düşünerek kapıyı açmak için yöneldi. Tanışalı henüz bir yıl olmuştu ve tanışma yıldönümlerini Genç kadının evinde yemek yiyerek kutlayacaklardı. Genç kadın çok heyecanlıydı. Kapıyı açtı ve gözlerine inanamadı. Karşısında Sevgilisi yerine iki Polis Memuru duruyordu. Genç kadın donmuş kalmış bir şekilde kalbi yerinden fırlayacakmış gibi sesi titreyerek sadece Sevdiği adamın adını söyleyebildi. Namık!
Polis Memurları Genç Kadına Namık Bey’in bir kaza geçirdiğini, kendisini de onun yanına götürmek için geldiklerini söyleyerek biran önce çıkmaları gerektiklerini rica ettiler. Genç kadın üzerindeki şoktan kurtulmak istercesine gözyaşlarına hakim olamadı. Kapıyı çekerek üzerindeki gece elbisesine aldırmadan çantasını dahi almadan çıktı.
Polis arabası sirenlerini yol istercesine acı acı çalarak ilerlerken, Genç Kadın kayan yıldızı hatırlayarak üzüntüyle karışık duygular içerisinde “demek ki benim için acı bir olay habercisiymiş” diyebildi.
Polis arabası durduğunda, polis memurlarından bir tanesi Genç kadının kapısını açarak geldiklerini ve inmesi gerektiğini söylediğinde, Genç kadın nasıl bir manzara ile karşılaşacağını bilmediğinden, bacakları titreyerek araban indi…
Fakat burası ne bir Hastaneye ne de herhangi bir ilk yardıma benzemiyordu. Burası tamamen muhteşem görünüşlü bir Malikaneden ibaretti. Dönüp Polis Memuruna neler olduğunu soracağı anda, yanında kimsenin olmadığını fark etti. Neler olduğunu anlamaya çalışırken iyi giyimli gençten biri yanına gelerek Namık Bey’in kendilerini beklediğini söyleyerek Genç Kadına içeriye kadar eşlik etti.
Namık Bey elinde bir buket kırmızı güllerle Genç Kadını karşıladığında. Genç Kadın hala yaşadığı olayın etkisinden kurtulamamış, sapasağlam karşısında duran Sevgilisine soru soran gözlerle, bütün bunların ne demek olduğunu sorguluyor gibiydi.
Namık Bey elindeki gül buketini bir yandan Genç kadına uzatarak diğer yandan da kendisine şimdilik bir şey sormaması gerektiğini belirterek, Genç kadının elinden tutmuş ve yukarı kata çıkan merdivenlere yönelmişti. Koridorun sonunda bir odanın önüne geldiklerinde, kapıyı hafifçe vurup içeriden titrek bir “Gir” sesi gelince kapıyı açarak içeri girdiler.
Odanın cama yakın bir bölümünde yatakta yatan orta yaşlı bir kadın görünce Genç kadının şaşkınlığı bir kat daha arttı. Orta yaşlı kadın Namık Bey’e yine titrek bir sesle “o mu?” diye sorduğunda Namık Bey hafifçe başını evet der gibi eğdi.
Genç kadın neler olduğunu anlamaya çalışır gibi Sevgilisine soru soran gözlerle baktı.
Namık Bey, Genç kadına elinle köşedeki koltuğu işaret ederek oturmasını rica etti. Genç kadına tanışmalarının yıldönümü olarak bugünün anısına kendisine bir hediye vermek için buraya getirmek amacıyla bu oyunu oynamak zorunda kaldığını söyledi. Genç kadın eğer amaç hediyeyse böyle bir oyuna gerek kalmaksızın kendisinin de gelirken getirebileceğini ifade etti ve böyle bir haber karşısında ne duruma gelebileceğini düşünmemekle suçladı Genç adamı.
Namık Bey kendisine vereceği hediyeyi hiçbir şekilde yanında getiremeyeceğini ifade etmesine rağmen, Genç Kadın onun oynamış olduğu bu saçma sapan oyun karşısında gitmek için oturduğu yerden kalkarak kapıya doğru ilerledi. Tam kapıyı açmış çıkacakken Sevgilisinin “Sana anneni hediye etmek istiyorum” demesiyle dondu kaldı. Bir müddet öyle kaldıktan sonra arkasını dönerek önce Sevgilisine sonra yataktaki kadına baktı. Yutkunarak kısık bir sesle “Annemi mi?” diyebildi.
Zira Genç kadın yirmiüç yaşında idi ve en son annesini gördüğünde üç yaşlarındaydı. Annesini hayal meyal ancak hatırlayabiliyordu. Babası onu annesinin kucağından zorla alıp bir arabayla bindirip oradan uzaklaştırmıştı.
Ağlayarak annesine son bir kez dönüp baktığında annesinin ağlayarak arabanın arkasından yetişmek istercesine koştuğu annesi ile ilgili hayallerinde kalan son manzara idi.
Daha sonraları annesini çok aramış ama kendi çabaları yetersiz geldiğinden bulamamıştı. Babasına nerede olduğu ile ilgili sorular sorduğunda aldığı cevaplar hep aynı idi “senin annen öldü”.
Fakat şimdi annesi olduğu söylenilen bir kadın karşısında hasta ve bitkin bir halde yatıyordu. Nedim Bey kısaca olup bitenleri anlattı. Kendisi genç kadının annesinin avukatıydı. Çok uzun yıllar uğraşmalarına rağmen genç kadını bulamamışlar, genç kadının bir gün fotoğraf albümlerine bakarken çocukluğuyla ilgili gördüğü bir fotoğrafın annesinin evinde çerçeve içerisinde kadının başucunda durduğu fotoğrafla aynı olduğunu görünce orta yaşlı kadının kızının kendi sevgilisi olduğunu anlamış ve genç kadının annesine bu durumdan bahsederek onları birbirlerine kavuşturmak istemişti.
Durum bundan ibaretti. Genç kadın ağlamalı mı yoksa gülmeli mi şaşkın ne yapacağını bilmez bir refleksle annesinin boynuna sarılarak, sanki yılların anne özlemini bitirmek istercesine hıçkırıklara boğulmuştu. Ne kadar süre böyle kaldığı bilinmez, Sevgilisine ona ne kadar minnettar olduğunu göstermek istercesine boynuna sarılıp “Bana Dünya’nın en güzel, en değerli hediyesini verdiğin için sana çok teşekkür ederim. Bu benim aldığım ve alabileceğim en değerli Tanışma Yıldönümü hediyesidir. Seni çok ama çok seviyorum” diyerek minnettarlığını dile getirdi.
“Anne ve Babasından kısacası Ailesinden ayrı tüm çocuklarımızın da böylesi bir mutluluğu yakalaması dileğiyle”. Bu bir hikayeden ibaret diyenleriniz olacaktır. Biliyorum bir hikayeden ibaret, ama biz yinede dileyelim. Dünya mucizelerle doludur. Yeter ki inanalım.