- 607 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Sevdanın Coğrafyasındayım Şimdi
Bu mutluluk salvolarında bütün yorumları acılarımızla büyüttük
Aşk, bizim için bütün iklimlerden, yalnız sevgi için geri dönüştü
Yokluğunda ne çok üşüdü parmaklarım, yüreğim, bir bilsen ne çok
Senden öğrendim bir ışığın yüzünden sulara çağlayarak dökülüşünü.
Şimdi yeni bir coğrafyanın sularına kırılacak sevda dümenimiz. Asil ve ikiz bir aşkın küllerinden doğarak, yorgun gönüllerimizi yeşil kırlara salacağız. Kırık kanatlarımızla belki de yüreğimizdeki bizi dolaşacağız. Uykusuz gecelerin pastil hazımsızlığını o sol yanımıza gömecek, bu yalnızlar gemisinde sevginin şiirlerini yazacağız. Gece sensiz de bitmekte yunus gözlü. Gündüzlerin kurt kapanından esmer yüreğini uzak tut. Çünkü benim yüreğim artık kangrenli.
Yorumsuzluğumuzun mecburi salvolarında ikimiz de en çok kendimizi yorumlamayı seçerek, büyülü ve yalan bir gökkuşağına gülümsemeler bağladık. Ozanları, sahte şövalyeleri ve sönük yıldız düşlerini sudaki şiirlere çağırdık. Aşk ise hep suskun kaldı güzelim, hep tanımsız ilahilerle bizden uzaktı. Yıldız kaydı, şövalye vuruldu, gülümsemeler de, suların çekilmesini bekleyen garip bir rüyaydı.
Dilinin göğsümü ezen can sularında bu gece de seni düşünerek sapladım hasret hançerimi gönlüme. Nefesinle ısındım soğuk gecelerin yaman çarklarında seni sürdüm tarifsiz yalnızlığıma merhem diye. Kollarını ruhuma, ruhumu yoluna döndüm, kaleminle, aşkınla ben bir kez daha senin için öldüm. Yüreğime kutsal ellerinle dokundukça, içlenmişliğim, fişlenmişliğim ve gücenmişliğim diz üstü yalvarışlara dönüşüyor yeniden. Sevdan sarıyor benligimi gül bakışlım, bal süzüşlüm, yumuk gülüşlüm.
Hangi aşktır ki yokluğunda ince sızılarla canımı böyle kıyarak ağlattı. Hangi aşka sarılıp gönlümü o geceki gibi gidişinle içlendirip ağlattı. Zaman gül dudaklım, öpüşünü saklayan, geceleri yalnızlığımı kucaklayan ayıpsız, aşikâre bir saatti. Ve hangi sevgilidir bizi kavgalarda ve hasrette sonu evrende saklanan, tamamı olmayan bir mesaj gibi beklenen bir geceye bıraktı. Sevdan yine dilimdeki dualarla melekleri sana yollasın, öpsünler benim için doyasıya gözlerinin her zerresini.
Konuştuğum tüm coşkular adına uçurum kıyıları ezberledi adımı. Kendimden her söz edişimde bile seni dinlemeyi severek, senden öğrendim bir ışığın yüzünden sulara dökülüşünü. Küskün durmak adına sensizlikle konuşmayı denedim, iyimser suskunluklarımla. Oysa ne çok üşüdü parmaklarım bir bilsen, ne çok. Sımsıcak merhabalar yazdım adını her andığımda dizelere. Senden öğrendim ne varsa benliğimde, ne varsa senin için öğrendim taşlar fırlatırken durgun denizlere.
Senin için kendimi yıkadığım bu ak denizlerde, kendimi ararken bile sana ulaştım ben en onulmaz işkencelerle. Soluğum kesildiği zaman ağlamalardan, avuç içindeki çeşmelerden sular içtim kana kana. Sesini duydukça kavruldum, sönmeyen bir yangınla küle döndüm. Nereye gitsem, nereye yürüsem gölgendi peşim sıra yürüyen, hangi aynaya baktımsa seni gördüm, her acıyı şarkıya dönüştürdükçe seni düşündüm. Sevdam sevişti sensizken şiirlerinle. Kendimden koptuğum anlarda bile senin oldum, hasretinin kor alevlerinde öksüz kaldıkça dudaklarının esiri oldum.
İçimde yaşlı çınarların hüznü oluyordun kimi. İmgeler yaratıp iğde dallarından sığınaklar yapıyordum kendime. Sevdaydı içimizdeki özgürlük dirençlerini coşkuya çeviren. Maviler özlüyorduk, yeşil korkular ekiyorduk yüksek dağlara. Delinmiş yelkenleri onarıp onarıp uzun yolculuklara çıkıyorduk kimi. Eskimiş pencerelerde kendimizi izliyor, kirlenmiş odalarda birbirimizi bekliyorduk. Yalnızlığın kuşları göğümüzde kanat çırptıkça, biz sessiz gecelerde birbirimize çığlık çığlık şiirler ekiyorduk.
Selahattin Yetgin