- 663 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ben Bir Katilim!
Bir el silah sesi duyuldu...
Her zamanki durgunluğunun aksine bugün yoğun olan sokaktan geçen insanlar bunu duymuş olacak ki, hepsi bir anda kafalarındaki düşüncelere gem vurarak oldukları yerde durdular. Etraftaki yaşlı, genç, meraklı gözler çevreyi süzüyordu, olanlara kendi içlerinde bir açıklama getirebilmek için.
“Allah Allah! Ne oldu acaba evladım?” diye soran yaşlı bir hanıma, “Bilmiyorum teyzecim, bir el silah duyuldu, ama nereden geldiği belirsiz. Sanırım şu bekarlarn evinden geldi.” diye cevap verdi, mahallenin delikanlılarından biri.
Bulutlar birbirine öfkelenmeye başladığında, bastıran sağanak yağmurla birlikte dağıldı çevredeki meraklı kalabalık. Gökyüzü, o bir el silah sesinin duyulduğu odadaki cansız bedenin durumuna ağlıyordu sanki.
Polisler ve olay yeri inceleme ekibi sokağa intikal ettiğinde, polisi arayan ve onların gelmesini bekleyen delikanlı, memurlara, silah sesinin bekar evinden geldiğini söyledi. Polis, çelik kapıyı kredi kartıyla açarak eve girdi.
Polis memurları eve girdiğinde, karşılarına çıkan ilk odadaki cansız bedenle karşılaştılar. Eve ilk giren memur, yanındaki meslektaşına “İntihar.” dedi.
Cesedi incelemeye gelen olay yeri inceleme ekibinden bir memur, cesedin avucunda, kötü bir el yazısıyla karalanmış bir not buldu sadece.
***
Onu öldürdü...
Tetiği buz kesmiş parmaklarıyla çekti. Gözünü bile kırpmadı onun gözlerinde ölümü görürken.
Hızla uzaklaştı oradan, ardına bile bakmadan. İçindeki dinmek bilmeyen fırtınalar, bedeninde ne kadar soyut duygu varsa, hepsini alıp götürmüştü ondan. Sadece, içinde yaşattığı o acımasız katilin soğuk nefesini hissediyordu bedeninde. Uğruna ölebileceği insanı, gözünü bile kırpmadan öldüren katili.
İçi karanlıktı. Bu öylesine bir karanlıktı ki, ışık tutmak namümkün. Kendini dertli hissediyordu. Bu öylesine derin bir dertti ki, derman yaratmak olanaksız. Üstelik tanrıya inanmıyorken.
Kalbindeki sıkıntı okyanusunun hırçın dalgalarında tutunabilecek tek bir umut teknesi bile yoktu. Hepsi alabora olmuştu içindeki katil ruhun rüzgarıyla.
***
“Geri döndü.” diye bağırdı, olay yerine gelen ambulansın doktorlarından biri. Yerde yatan delikanlının nabzı yeniden atmaya başlamıştı. Doktor, “Onbeş senelik doktorum, böyle olay görmedim.” diye söylendi kendi kendine. Doktorlar delikanlıyı hemen sedyeye alarak gerekli müdahaleleri yapmaya başladılar. Ambulans, hastaneye ulaşabilmek için hızla olay yerinden ayrıldı.
Ambulans hastaneye geldiğinde, kapıda ambulansı karşılayan doktorlar, delikanlıyı sedyeyle alarak ameliyathaneye götürdüler.
“Nasıl oldu böyle birşey anlamadım.” dedi doktorlardan biri yanındaki bir diğer doktora, sigarasından bir duman çekerek. “Öldürmeyen Allah öldürmüyor.” diye karşılık verdi diğer doktor. Bir süre daha bu konuda konuştular hastanenin önünde.
Ambulans şöförünün telsizine bir çağrı geldi o sırada. Gelen çağrı, bir başka intihar vakasının daha olduğunu söylüyordu. Hemen adresi alıp yola koyuldular.
Adres, az önceki intihar vakasının gerçekleştiği sokağın, bir arka sokağıydı.
***
“Geri döndü.” diye bir ses duymuştu sadece...
Karanlığın içinde bilinçsizce dolaşıyordu. Büyük bir sessizlikle dans ediyor, türlü geometrik şekiller görüyordu.
Tüm bedeni hissizleşmişti. Vücudunda tek bir şeyi, tek bir şeyin dolaştığını hissediyordu. Katil ruhun, bedeninde acımasızca dolaştığını çok derinden hissediyordu.
O notu yazmış, avucunun içinde sıkıca kavramış ve tetiği çekmişti buz kesmiş parmaklarıyla. Bir anda bile düşünmeden ardında bıraktıklarını ve kendiyle birlikte götüreceklerini. Hiç tereddüt etmedi. Yaşadığı büyük aşka rağmen, hayat ona sürekli acı veriyordu, dayanamadı.
***
Ambulans olay yerine geldiğinde, polisler ve olay yeri inceleme ekibi, yerde yatan genç kızın cansız bedenini inceliyordu. Sekiz milimetrelik bir suikast silahıyla, kafasına bir el ateş ederek intihar etmişti genç kız. Silah babasına aitti.
Genç kızın babası, annesini sakinleştirmeye çalışıyordu bir yandaki odada. Evin içi, acılı annenin feryatlarıyla inliyordu.
Olay yeri inceleme ekibi, genç kızın avucunda, beyaz bir kağıda yazılmış bir not bulmuştu sadece. Memur, notu alıp okudu:
“Ben, o olmadan yaşayamam.”
***
Silahı kafasına dayayıp, hiç düşünmeden tetiği çektikten sonra, kız arkadaşını öldürdüğünü ve oradan hızla uzaklaştığını görmüştü. Rüya gibiydi. Ama bugüne kadar gördüklerinden çok daha farklıydı. Gerçeğe oldukça yakın, hatta gerçeğin ta kendisi gibiydi.
Ruhunun bedeninden yavaş yavaş ayrıldığını hissedebiliyordu. Bedenindeki o katil ruhtan da arınıyordu böylece. Yaşam monitöründeki kalp atışları gittikçe yavaşladı ve ince, düz bir çizgi halini aldı.
Öldü...
***
Olay yeri inceleme ekibindeki memur, karakola döndüğünde, intihar eden delikanlının avucunda bulduğu notu bir kez daha okudu:
“Ben bir katilim. Kendimi öldürerek onu da öldürdüm.”