KIŞ GARİBİ
İnsanlar kendisin neden huzursuz eder bilinmez. Her şeyi olumsuz yanıyla ele almak; kendimize ve etrafımızdakilere sıkıntı vermekten öteye gidemez. Hâlbuki kötü gibi görünen her şeyin mutlaka bir güzel tarafı da vardır ve aranmalıdır. Hatta bu güzellikler keşfedilmeli ve yaşanmalıdır. Biz bu güzellikleri bir tarafa bırakıp, işin zor tarafını dile getirirsek, huzursuzluğa kapı açmış oluruz. Küçücük kusurları ve olumsuzlukları büyütmenin, habbeyi kubbe yapmanın âlemi nedendir ki?
Kış elbet zor ve meşakkatli bir mevsimdir. Fakir fukara yakacak ve geçim sıkıntısını en çok bu mevsimde çeker. Çünkü kış soğuktur ve soğuk insan hareketini kısıtlar. Kışın en büyük zahmeti kar ve yağmur değil, soğukla başlar. Çileli bir mevsimdir yani.
Anadolu insanı yıllarca ne kışlar yaşamıştır. Ne ateş tecrübelerinden geçmiş, ne badireler atlatmıştır. Elindeki imkânlara göre yaşamış, halinden şikâyet etmemiştir. Çünkü bazı şeyler insanın elinde değildir. Kışın gelmesi, karın yağması onun iktidarı dışındadır ve bu hususta laf etmek onlara düşmez. Kışın yağmurda yağar kar da. Kar kışın sembolü olmuştur. Her şeye rağmen yağması beklenir. Karı en çok çocuklar bekler. Yağmasıyla öyle sevinirler ki, mutluluklarını görme gitsin. Biz çocukken ilk kar ne zaman yağacak diye pencerelerden dışarıya göz atardık günlerce. Her kar yağışında o günleri tekrar yad eder, garip bir duygu kaplar içimi. Garip ve ılık…
Sanki ne zaman yağacağı minicik kalplere doğar ve bekler yağmasını. Her sabah pencerelere koşan çocuk sayısı az değildir. Bir misafir gibi beklenir günlerce.. ve yağar sonunda… Belki evleri bile soğuktur çocukların. Belki soba devamlı yanmaz evlerinde. Belki de bir kenara büzüşmüş oturanları da vardır. Sadece bir çorba kaynatılırken yanan bir sobanın ve ocaklığın önünde ısınırlar. Ama karın yağışını beklerler yine; soğuğuna rağmen. Çünkü gönülleri sıcaktır çocukların. Belki de buzdan dağları eritir, minicik yüreklerindeki sevgi ateşi. Kışın derdi ve kahrı çocukları ilgilendirmez. Asıl mücadeleyi ebeveyn vermektedir. Büyükler bilir ki kar yağdığında en mesut olanlar can pareleri olacaktır. Bu yüzden büyükler de bekler karın yağmasını. Kar beklenen misafirdir Anadolu’da... Gecikmesi hüzün, gelmesi sürurdur. Çocuklar minicik elleriyle avuçlarlar karları; koşarlar, oynarlar üzerinde... Ne kâbustur ne felaket onlar için. Kar; bir gelin kadar taze, bir çocuk kadar saftır. Kapatır muhitin nahoş manzarasını... Örter insanların kirlettiği mekânları... Sonlu günahlara perde çeker. Kar, nimettir, rahmettir. Kar beklenen misafirdir.
Minicik eller morarana kadar oynar karlarla. Sonra hanelerine koşarlar sıcacık yürekleriyle. Ve yüreklerinin bir kısmı dışarıda kalır. Hasret çabuk başlamıştır. Kaloriferli mekânlarda oturanların çoğu bilmez karın güzelliğini. Evden işe, işten eve gidene kadar temas etmesine rağmen şikayeti vardır.Halbuki ne yakıt derdi vardır onların, ne üşüme tasası. Dedik ya bir kere, bazıları tersinden bakarlar dünyaya. Kim bilir, belki ruhlarının kirini hatırlayanlar sevmiyordur karı. Ama Anadolu insanı şikayet etmez. Çok şeyden şikayet etmediği gibi.
Aslında fazla kalıcı değildir misafirimiz. Kısa süre sonra terk edecektir bulunduğu yeri. Kim bilir daha ne zaman uğrar bilinmez. Gidişindeki hüzün, gelişindeki süruru bastırır. Minicik eller artık ceplerde kalmıştır. Daha doyamamıştır misafirine; yeterince saramamıştır bağrına... Üşütse de ellerini...
Kar temizliktir, saflıktır. Kar arınmadır maddi kirlerden. Sadece yarin, korlanmış gönlündeki harı söndüremez kar. O da sönmesin varsın. Yoksa nasıl ısınır mekanlar, gönüllerde kor olmasa...
Ey kar!.. Yine gel olur mu? Yine kapat yaptığımız kirlerimizi, yine sakla çirkinlikleri. Bize bizdeki karaları hatırlat. Karalarımızı ve yaralarımızı... Tamam gücün yetmez gönüllerin harına, serinliğin ; ne gam. Biz seni severiz yine... Gönlümüzün ateşi ile seni de ısıtırız. Çocuklarımızı, sevindir. Dolayısıyla büyüklerde sevinir o zaman. Bırak seni anlamayan anlamasın. Sana “kabus” ve “afet” diyenler, sireti suretine aksedenlerdir. Her kabın içinde ne varsa dışına da o sızarmış. Bizim senden bir şikayetimiz yoktur. Aslında bizim bir şeylerden şikâyetimiz yoktur. Biz tevekkül sahibi, tefekkür ehliyiz. Sen olmadığın zaman garip sayarız kendimizi. Bizi kendinden mahrum edip garip bırakma. Zaten yeterince kış garibi var... Seni anlamayan, ya da kendini...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.