- 1550 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
Bir İntihar Bildirisi -1
Adam;
Alnını dayadığı pencerenin kesiğinden, yanaklarına inen kan damlaları uyandırdı bitmeyen bir yolculuğun içinde ki uykudan
Kurmaya cesaret edemediği düşlerini, bir bilinmeze götürüyordu tren katarları.
yüzünü inciten pencereden çıkarıp kafasını, birer film karesi gibi gözlerinin önünden, içini adeta hırpalayarak geçen, yol nüanslarına bir tanımlama getiremeyecek kadar yorgundu.
Fırtınalı zamanlarda üzeri aşınmış harabe kentler ve devrilmeye yakın duran her ağaç kovuğunu, kendi bedeniyle yüzleştirme sendromunu yaşıyordu.
Yüreğinin kadranında, yelkovanı akrebe döndürmenin hesabından, pişmanlıkla biten bir iç muhasebenin uygulayıcısı olmaktan çoktan uzaklaşmıştı.
Kalbinden, beynine gönderme yapan sızılara bir set koymak kolayına gelmişti belki de.
Bilinçaltına durmadan rengarenk elbiseler giydirip, bir yalan tufanında yıkıyordu maskelerini. Denediği her sırıtan maskeden daha güçsüzdü ve ayakları bedenini taşıyamayacak bir kavgada, kangrene yatmış bir yaralının, avazı kadar bitkindi.
Kapağı açılan bir baraj sabırsızlığındaki yaşlarını, katı bir duvar örerek kapattı elleriyle.
İlk gördüğü denize boşaltmanın, fukara tesellisinde inançlarını zedelemenin çocuksu umutlarını tazeliyordu.
Bir durağa işaret eden her istasyon düdüğü onu kendi iç ülkesinden alarak sahipsiz bir mezar ıssızlığına götürüyordu.
Hicret’te rivayet edilen, uzun soluklu göç kadar, mecburi bir yolculuğun kendi payına düşen ekseninde, ömrüne biçtiği cezanın diyetine hazırlanıyordu.
Dalından düşmeye ramak kalmış her yaprağın, içine ektiği korkuyu kilometreler sarıldıkça daha iyi hissediyordu.
Titreyen elleriyle gövdesini ortasından tutup ikiye ayırsa, kalbinin çarpımında inleyen kalbinin sesini dinleyecekti bütün istasyonlar.
Parçalanmış bir cesedin üzerinde ağıt yakarak, yirmisinde evladını kaybetmiş bir annenin feryatları kadar üzgündü hücreleri.
Kendine ölüm iğneleri batırarak, bir linçe hazırlanıyordu zihnine bulaşan ezber körlükler.
Dişlerinin gıcırtısından, dilinde bir acı bırakan hisle yeniden topladı bütün geçmişini ve gücü yetse yavaş yavaş ilerleyen yolu elleriyle çekecekti.
Farkındalık boğazında bozuk para gibi kapatıp nefesini susuz bir gölde çırpınarak can veren, bir çocuğun telaşı gibi boğuyordu onu.
Geçtiği istasyonlara dönüp bakma isteklerini, hapsetmişti kalbinin derinliklerinde
Kapatıp göz kapaklarını, bir heyelanla köklerini açığa çıkarmış bir ağacın düşme endişesini takarak ayaklarına, öylece gidiyordu
Geride, ıssız duvar diplerinde hasrete yatmış ıslak resimler ve ayaklarının dibine düşen, gözyaşı zincirleri bırakmıştı…
Yeniden, alnını çizen pencereye, bir asansör boşluğuna düşer gibi bıraktı şakağını
Kadın;
Gecenin ıssızlığını bozan, cırcır böceklerinin garip seslerinden, cesaretini tetikleyen ölüm bestesine kulak kabartıp, son kez gökyüzünde kendini asacağı en yüksek yıldızın, seçiciliğine selam duruyordu parmakları.
Yüzünde, cennette kendine yer ayrılmış bir peygamberin, aceleci tavırları ve keşfi imkansız bir mutluluğun tarifi yaşanıyordu.
Üzerine, gidene bağışlanmış en güzel elbisesini giymek üzereydi, çıplak kalmış bedeni.
Gözlerinin kıyameti kadar büyük ve saçlarında dolaşan, ecel parmakları kadar yakındı, bir çerçeveye konulacak ömrü.
Son kez istasyonu ve kalbinin sönük lambalarını yeniden aydınlatacak tren sirenlerine çevirdi gözlerini.
Ama güneşini yitirmiş bir ülke kadar karanlıktı bütün dağ ertesi şafakları. Kararlıydı öpmeye soğuk sularını ölümün
Dilencisi olmayacaktı hiçbir duanın. Tanrı’nın, onu bir sevgilinin gözünden bakmadan, ilk yarattığı çıplaklığıyla, masum bulacağına emindi.
Masmavi bir okyanusun üzerine kulaç açan özgür kuşlar gibi açtı iki yana ellerini
Artık adımları aklından emir almayı unutmuştu!
Eğer tabiat kendi masalındaki kahramanları sayfanın öte yakasına çıkarabilirse mutlaka bu hikayede devam edecek…
Belki umut diye bir ışığın silueti belirecek ansızın kim bilir..!
YORUMLAR
ayaz vurmuş bir sevdanın sorgusuna düşmüşüz..vakit o vakit ..esintiden kalan üşümüş tüm hücreleri toplama zamanıdır şimdi..
ahhh yazar...bu serzeniş avuçlarında tuttuğun ateş topunun dünden de büyüklüğünün habercisi...bu yazı bitse de dinmez bu yüreğin sesi...
kutlarım...harika bir yazıydı ne kadar can yakan bir serzenişe tanık olsak da..
sevgiye...
metal soğukluğunda yaşayan bedenlerin, umuttan yoksun karmaşık zihinlerin yansıması bir yazı..
tabiat masalındaki kahramanları sayfanın öte yakasına çıkarabilir mi bilmiyorum ama taşınmayacak yüklerin yüklenmediğini bilmek umut olmalı; bildirisini hazırlamış, hazırlayan ya da hazırlayacak olan herkese, altına imzayı atmadan önce..
.
şiirselliği ve etkisi hat safhada..
kutlarım..
Bu hikaye nin sonunu yazmak 'tanrı' nın olsun ama şair der ki tanrı 'kadın' ...
şimdi 'ıskarmozu' eksik bu hikaye' nin masal kahramanları karşı kıyıya geçebilirse, 'ruhu' bağışlanacak... bileklerine güç gerek zamanın ve kahramanların...
masal kahramanlarına yazıyorum; yedi renkli hikaye bu...
sevgiler
leana... tarafından 2/20/2009 6:06:24 PM zamanında düzenlenmiştir.
kadın ;
asılı kalacak gelen hikayenin sonunda.
ve belki de umut denen ışığı hiç göremeyecek
gözleri bağlıyken yağlı urgan boynunda
adamsa ;
bir tekme daha savuracak sonsuzluğa
kadın asılı,
adam; hiçliğin keşfinde kaybolmuşluğunda.
ansızın beliren ışık, ansızın kaybolacak.
ben kısaca G.B.