- 1252 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÇİKOLATA VE OYUN
Çocukken en çok neleri severdiniz?’
Ya da ‘Çocuğunuz en çok neyi sever?’.
Bu soruya çoğumuzun vereceği cevap aynı; çikolata ve oyun.
Çikolata; hayatta alınan ilk hediye...
Bazen annemizden güzel davranışlarımıza karşılık ödül, bazen babamızca iş dönüşü verilen özlem ya da dedemizin elimizden tutup bakkala götürerek ‘istediğini al’ dediği özgürlük...
Oyun; yaşamdan öte bir şey, krallığımızı ilan ettiğimiz mavera…
Hayatın çizgileri arasında seksek oynadığımız; sevinçlerimizin, öfkelerimizin, utangaçlıklarımızın çağlayanlar gibi coştuğu en mahrem hayal dünyamız.
İnsanlarda ve hayvanlarda, yavruların en belirgin özelliğidir oyun. Duyduğumuz ilk şarkıya tepkimiz, ilk kahkaha korosuna uyuşumuz, evciliklerde ilk anne baba oluşumuzdur.
Doğduğumuz anda bize biçilen role böyle hazırlık yaparız. Bu, hayata dair derin bir başlangıçtır. Kızların bebeklerle oynaması, çamurdan yemekler yapması ya da oğlumuzun oyuncak traktörle tarlayı sürmesi, toprağı kazıp evler yapma isteği…Büyüklere benzemek istemesinden değildir aslında. Yaşamsal anlamda büyüklerine karşı güçsüzlüğünü bastırmaktır. Güçlüden yana olurlar oyunlarında, çizgi filmlerde ya da hayatının sonuna kadar tutacağı takımı belirlemede. Daima bir şeyleri ispat etmek isterler. Bir iş yaparken etrafınızda dolanan çocuğunuza ‘Git başımdan, elime ayağıma dolaşma, sen daha küçüksün, yapamazsın’ dediğimiz doğru mudur? ‘Evet, doğrudur’ lafını duyar gibiyim. Aslında onun hayata karşı güçsüzlüğüne en büyük silahıdır; öğrenme. Yenildiğinde ise sığındığı tek limandır; hayal.
Hatırlar mısınız çocukluğumuzda hep büyümek isterdik. Soranlara; Evet! araba kullanmak istiyorum, yalnız dışarıya çıkmak istiyorum, makyaj yapmak istiyorum gibi cevaplar verirdik. Çocuklarımızda aynı şeyleri istiyor. Biz ise şimdilerde çocuk olmak istiyoruz.
Neden?
Trafik çok sıkıcı, dışarısı bilinmezlerle dolu, makyaj artık kusurlarımızı kapatmıyor da ondan. Kendimize evin içinde yeni oyunlar kurup yeni roller yazıyoruz.
Bir düşünün hayatta kaçımız vazifelerimizi dört dörtlük yapıyoruz. Ama çocuklarımız oyunlarında aldıkları rolleri harfiyen yerine getiriyorlar. Bizim hayat içinde ‘boşver, bu da böyle oluversin, zaten çok önemli değildi’ dediklerimiz oluyor. Onlarınsa asla.
Hayata karşı duruşunu belirlemek için, öğrenmeyi ve hayal kurmayı bir köprü olarak seçen yavrularımıza karşı yapacağımız en güzel şey eğitici oyunlardır. Öğrenmenin ve hayalin içinde olduğu oyunlar… Zira çocuklar öğrendiklerini oynarlar.
Küçükken paylaşırlar, büyüyünce yarışırlar. Her yaşta değişen ruhların ihtiyacı olan gıdayı yerinde ve zamanında vermektir önemli olan.
Bize düşen anlamak, öğrenmek ve uygulamak. Bunun da anahtarı okumaktır. Okumak, çok çok okumak; kitapları ve çocuklarımızı.
Zaten anlayamadığımızdan değil midir dünyamızdaki bu tezatlar. Kendimize oyunları(savaşları), hayal mahsulü dizi filmleri layık görürüz. Onlara ise açlığı, çaresizliği,ümitsizliği…
Bir gün gelip de bize ‘ya her şeyi bize bırakıp gidin ya da alın elbselerinizi üzerimizden, verin çocukluğumuzu ’ demesinler. Oyunlarından ve çikolatalarından alsınlar doyasıya hazlarını, biz onları hayallerinden çalmadan.
YORUMLAR
''Aslında onun hayata karşı güçsüzlüğüne en büyük silahıdır; öğrenme. Yenildiğinde ise sığındığı tek limandır; hayal.
...........................................................................
Hayata karşı duruşunu belirlemek için, öğrenmeyi ve hayal kurmayı bir köprü olarak seçen yavrularımıza karşı yapacağımız en güzel şey eğitici oyunlardır.
...........................................................................
Her aşamada değişen ruhların ihtiyacı olan gıdayı yerinde ve zamanında vermektir önemli olan. ''
Çok anlamlı ,öğretici ve güzel bir yazıydı.
Sitemiz çok değerli bir kalem kazanmış yine. Kendisine hoş geldiniz diyor, devamını bekliyoruz.
Fikret TEZAL tarafından 2/19/2009 1:37:22 PM zamanında düzenlenmiştir.