DİLİMİZ
Elindeki ÖSS soru bankası kitabıyla girdi içeriye öğrencim. “Bir sorum var hocam, bakabilir misiniz?” dedi. Evet, cevabımı alınca kitabı koydu masanın üzerine ve açtı sayfayı, soruyu işaret ederek: “İm adılı ne demek hocam, neyi soruyor bu soruda?” “İm adılı, işaret zamiri demek. Şimdi bak soruya.” deyince buldu, işaretledi doğru seçeneği. Sonra da isyanları döküldü dudaklarından: “Hocam, bunu neden doğru dürüst sormuyorlar da böyle kelimelerle bizim kafamızı karıştırıyorlar?”
Ah evladım, amaç zaten körpe beyinleri bulandırmak. Amaç zaten kuşaklar arasında dil farkı yaratmak ve nesillerin birbirini anlamasını engellemek. Liseler dört yıla çıkınca müfredat değişti ve kitaplar yeniden yazıldı. Şimdi alın elinize bir dil anlatım ders kitabını ve okumaya çalışın kırklı yaşlardakiler, bakalım anlamayacağınız ve altını çizeceğiniz kaç tane kelime var. Bir Türk dili ve edebiyatı öğretmeni olarak ben bile yeni kitaplardaki kelimelerin anlamını bulabilmek için sözlüğe bakıyorsam, varın siz düşünün halinizi.
Konfüçyüs’e sormuşlar: ”Bir ülkeyi yönetmek için çağrıldıysanız, yapacağınız ilk iş ne olurdu?” Şöyle yanıtlamış: “Hiç şüphesiz dili gözden geçirmekle başlardım. Dil düzensiz olursa sözler düşünceyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılamazsa, yapılması gereken sözler, işler iyi yapılamaz. Görevler gereğince yapılmazsa, âdetler ve kültür bozulur. Âdetler ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını bilemez. İşte bunun için hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”
On yedi yıllık öğretmenlik hayatımın on beş yılı lise ve ÖSS gruplarına Türkçe dersi vermekle geçti. Bu süre içinde dilimizi hem MEB müfredatına göre hem de ÖSYM ölçütlerine göre anlatmak durumunda kaldım. Şimdi burada çok ayrıntıya girmeyeceğim ama sadece basit bir örnek vermekle yetineceğim. Kullandığımız iki yazım kılavuzu var: MEB’in kullandığı, Türk Dil Kurumu’na ait İmla Kılavuzu; ÖSYM’nin kullandığı, Adam Yayınları’na (Ömer Asım Aksoy) ait Yazım Kılavuzu. İki kılavuz arasında öyle farklar var ki öğrenci okulda MEB’e göre bir kelimenin yazılışını görürken ÖSS’de ÖSYM’nin kuralına göre kelimeyi kullanmaya çalışıyor. Yine birçok dilbilgisi konusunda iki kurum birbiriyle ters düşüyor.
Öğrenciler sorarlar bana zaman zaman hocam neden böyle dilimiz, neden karmaşa var dilimizde, diye. Cevap: Dile ideoloji karıştığı için…
Acaba bizim kadar dilini ideolojik çekişmelere alet eden ve diline en büyük düşmanlığı yapan bir millet daha var mı yeryüzünde?
Yıllardır şunu söylerim: Dilimiz ne çektiyse iki grup tarafından çekmiştir. Birincisi dilde karşılığı varken Arapça ve Farsça kelimeler kullanmayı, eski terkiplerle konuşmayı İslamiyet’in gereği, hatta farzı sayan zavallılar; ikincisi de dildeki Arapça, Farsça kökenli kelimeleri tamamen kaldırıp yerine öz Türkçe adını verdikleri uydurukça kelimeleri getirmeyi laikliğin şartı, ilericiliğin temeli sayan sivri zekalılar!
Üniversitelerde kocaman kocaman hocalar var, Türk Dili kürsülerinde. Ne iş yapar bu adamlar bir türlü anlamam. Birkaç yıl önce bir üniversite hocasıyla sohbetimizde şunu söylemişti üstad: “Yıllarca bu milletin evlatlarına iyelik ekini, iyelik zamiri diye öğretme ihanetini sergileyenler…” Sözünü kesip şöyle demiştim: “Hocam, bırakın bunu, siz bu konuda ilmi olarak ne yaptınız, bilim adamları olarak bir araya gelip hangi ortak çalışmayı yaptınız?” Cevabı şu olmuştu: “Ben öğrencilerime iyelik zamiri olmadığını, bunun iyelik eki olduğunu öğrettim.” İyi de üstad, gençler senden mezun olup MEB’de öğretmenliğe başlayınca yine çocuklara iyelik zamiri diye gösterecek iyelik ekini. Çünkü program bu.
Üniversitelerde Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde hala bilimsellik adına, sıfat-fiil eklerine "Partisipler"; zarf-fiil eklerine "Gerindiumlar" terimlerini kullanan bir "Türk Dil Bilgisi" kitabı okutuyorsak öğrenclierimize ve hala aşamamışsak Muharrem Ergin`i, hala aşamamışsak Tahsin Banguoğlu`nu vah ki vah halimize, vah ki vah üniversite hocalarımıza ve yine vah ki vah bilimselliğimize!..
Acaba bütün Türk Dili profesörlerini toplasam bir çatı altında, herkesin ortak görüşe sahip olduğu, dilde birliğin sağlandığı bir Türkçe dilbilgisi kitabı yazdırabilir miyim? Mümkün mü sizce? Ama mümkün olmalı! Güçlü bir Türkiye olabilmek için mümkün olmalı. Ismail Gaspıralı’nın ifadesiyle “DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK” için mümkün olmalı. İlim adamlarımız artık laf kalabalıklarını, hamaset duygularını, siyaset çekişmelerini bir kenara bırakmalı ve Mevlana çağrısıyla bir araya gelip ortak bir Türk dili kitabı yazmalıdır.