ZOZAN
Yörük çadırlarının kıl kokan,toprak kokan,güneş kokan odadında bir kadının çığlığı kısrakların kişnemelerine karışıp yok oldu.
Kimse duymadı Zozan’ın doğum sancısını.Bebek ters geliyor,doğumu zorlaştırıyordu .Çok ıkındı çok!!....Yaşli nine(Baw fılle) olmasa doğum gerçekleşmeyecekti...Bir süre sonra kuzuların melemeleri eşlik etti bebeğin ağlamalarına.
Ebe nine bu zor doğumu başarıyla gerçekleştirmenin mutluluğu ve gururuyla alnında biriken boncuk boncuk teri eteğiyle sildi....
Dudağı kurumuş yarı baygın Zozan’ın kirece çalan yüzündeki teri silmek için havlu istedi..
Kışın yayalardaki kara benzetti yüzünü.Bunu hayra yormadı.
Kadın; şehvet emen gövdesinden yeryüzüne bıraktığı yeni bedeni özledi,bebeği kucağına almak istediğini yaşlı kadına fısıldadı.
Göbeği kesilmiş bebek annesinin kucağına kondu.Kurumuş dudaklarıyla bebeği öpmek için yekindi başaramadı.Başını çevirerek yarı acık gözleriyle bakıp dudaklarını dokundurdu kıpkırmızı kan bulaşığı yanaklara....
Derin bir iç geçirişten sonra başı bebekten yana yıkıldı...
süt kokusu,taze peynir kokusu,tezek kokusu sonsuz boşlukta asılı kaldı.Kimse duymadı Zozanın öldüğünü....Kimse fark etmedi zozanın öldüğünü..Nüfusta kaydı yoktu zaten...!
YORUMLAR
Kadınlarımız hangi yaralarını sardılar ki!Kadınlarımıza sadece aşık olununca şiirler yazıldı,anneler günü geldi elleri öpüldü,kendi dünyaya getirdiği oğlu yeri geldi namus davası dedi anasını yüreğinden vurdu.
Kanımız akıyor
silenimiz yok
adına töre demişler
arayanımız yok
vurulup düştüğüm zaman
anadır deyip
kaldıranımız yok.