- 612 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KRAL BABA
evvel günlerin birinde, herkesin bildiği ama hiç kimsenin tanımadığı bir ülke varmış. o ülke de her ülke gibi bir kral tarafından yönetilirmiş ama belirli bir kraliyet hanedanı yokmuş. kral ölünce, onun yerine geçmek isteyen adaylardan biri seçimle kral olurmuş. yalnız kral seçilebilmek için olmazsa olmaz bir şart varmış; herkesin bildiği ama hiç kimsenin bilmediği bir kural: kral, mutlak suretle ’’siyon’’ hanedanının çıkarlarını korumak ve kollamak zorundaymış. ’’siyon’’lar, ülkenin yönetimine hiç talip olmazlarmış ama ülkeyi aslında hep onlar yönetirmiş...
o ülkenin halkı siyon hanedanını hiç sevmezmiş. seçilen krallar da bunu bildikleri için konuşurken hep o hanedanı suçlar ama kapalı kapılar ardında onların sözünden de çıkmazmış. bir kez direniş gösteren bir kral olursa ülke ya hiç anlamadığı bir savaşın içinde bulurmuş kendini ya da ekonomik krize girermiş... hiç bir şey olmazsa da kral aniden eceliyle ölüverirmiş!
bir de seçilmiş kralların yanı sıra o ülke de bir de ’’derin’’ krallar varmış... işte bu derin krallar ülke yönetimine ince ayar verirlermiş... hatta bir kış günü bu derin kralların baskısıyla kralın ordusu, ’’kraliyete balans ayarı’’ yapmış. o ayardan sonra ülke bir müddet siyasi kriz yaşamış, kral ölmemiş ama ölmekten beter olmuş...
gel zaman, git zaman ülke değişik krallar tarafından yönetilmeye devam etmiş... mutlu günler yaşanmış, mutsuz günler de... günlerden bir gün, ’’kral’’ bir kral tahta oturmuş...
ama bu kral o eski krallara hiç mi hiç benzemiyormuş... yıllar önce yapılan ayarı anlamış, ona göre ülkeyi yönetiyormuş ama aslında yine bildiğini okuyormuş. fakat o da tıpkı diğer krallar gibi siyon hanedanına düşmanmış gibi demeçler veriyor, tahtta kalıp ülkeyi istediği biçime sokabilmek içinse siyon hanedanına hiç bir kralın vermediği kadar pirim veriyormuş!
’’kral’’ kral tahta oturur oturmaz halkı nedense fakirleşmeye başlamış. ama kral, ’’baba’’ kral ya; fakir halkını koruyup gözetmeyi hiç unutmamış. kış aylarında odundan kömüre her türlü kışlık ihtiyacı halkına dağıtırmış. halk da bu ’’baba’’lık karşısında, kralın her türlü beceriksizliğine göz yumar olmuş. öyle bir gün gelmiş ki, çalışan herkes işsiz kalmış. ama ekmek elden su gölden geldiği için kimse bunu umursamamış. ve hiç kimse değirmenin suyunun nerden geldiğini krala sormamış...
hal böyle olunca sokaklarda hiç dilenci kalmamış. çünkü farkında olmasalar da bütün bir halk kitle halinde dilenci olmuş!
ama biraz önce dedim ya; kimse değirmenin suyunun nerden geldiğin sormamış diye; işte küresel ısınma denilen illet bir gün o suyu da kurutmuş. artık kral halkına verecek hiç bir şey bulamaz olmuş. halk da tembelliğe ve hazıra konmaya alışmış, çalşımayı ve üretmeyi unutmuş! umutla ’’baba’’ kralın onlara uzatacağı yardım elini beklemiş ama nafile... halk artık açlıktan ve hastalıktan kırılır olmuş. öyle çaresizlermiş ki, bir zamanlar ölümüne nefret ettikleri ’’siyon’’ hanedanı liderinin kral olmasını istemeye başlamışlar. çünkü onlar fakirleştikçe, siyonlar servetine servet, topraklarına toprak katmışlar...
sonra ne mi olmuş; ne siz sorun ne ben söyleyim... çünkü siz siyon’ları benden iyi bilirsiniz...
onlar ermiş belasına, biz ağlayalım aymazlığımıza...
Ufuk Bayraktar
16.02.2009, Bitlis