Fadime
---Yeşilin vadisi çiçeklerin alımlısı gönüllerin akılda kalanı duru bir sessizlikle doğanın can alıcı okşayan sesleri…
Hepsini bir arada kucaklayan güzel bir Karadeniz köyünden sesleniyorum size duyuyormusunuz.
Adım Fadime
----Hasretin bir tutam sevgiye muhtaç gönül elinde aşk denen billur meziyetin sefasınıda cefasınıda bilmez iken ve sadece anlatıldığı gibi duyup işitirken kulaklarım,boş bunlar sevgi de neymiş, bana uzak , ben sevemem hiç derdim.
Nereden bilirimdim bir gün böylesine tutkulu böylesine can yakıcı böylesine arzulu seveceğimi.
---Güzel bir bahar sabahının cumartesisiydi günlerden,kolumda yine her zamanki gibi bir çamaşır sepeti inerken çaya ana yolda bir otobüsün durduğunu gördüm ve biri indi kim diye merak edip bekledim öylece.
Karşı patikadan gelen ince dalan uzun boylu saçları subay tıraşı gözleri marur bakışlı adımları ben nerelere geldim böyle diyen biri göründü ve seslendi.
-Yeşil çimen köyünü arıyorum ben nerede acaba.
Bül bül gibi şakıyan dilim tutuldu birden bakışlarım sabitledi ne diyeceğimi bilemedim önce sustu ve karşımda öylece cevap vermemi bekledi.
Ve kısık bir ses tonuyla ona ; az ilerde dedim. Teşekkür ederim dedi kibarca ve uzaklaştı köye doğru.
İndim çaya inmesine ama aklımda fikrimde sebepsizce takılmıştı marur gözlü pirense,
çamaşırları dar telaş yıkayıp tokaçladım.Bu arada Annemin yeleğini Babamın çorabının birini çaya kaptırdım peşinden de gidemedim.Yalnız bir şey vardı ki çayın yönü köye doğru akıyordu’ ya hani çamaşırların peşinden gidemedim elim kolum bağlıydı ama, gönül denen hislerimi öğretmenin peşinden bırakmıştım çaya onun peşinden gitmeyi çok istedim ve hemen köye döndüm.
---İçimde canlanan sahipsiz duygular öyle güzeldi ki. Hemen Zehra ya koştum çamaşırları asar asmaz .Ona anlattım olanları gördüklerimi içimde canlanan duyguları.Çok sevinmişti benim adıma .Canım arkadaşım.
O biliyormuş,onların evin önünde Muhtar Yılmazla konuşmuşlar yeni atanmış köyümüze adı da Ademmiş.Adem Öğretmen …
Belikli gözlerinin bademinden almış adını…
---Köyde muhtarlığa ait bir eve yerleştirdiler Adem Öğretmeni,ve her gün okula giderken bizim evin önünden geçiyor idi.Ve ben her gün o kapının önünde bazen oluyordu ki saatlerce otuyordum.Üç beş saniyede olsa onu görebilmek için.
---Günler bir birini kovaladı böyle, bir türlü açılamadım konuşamadım bir daha kendisiyle ama hep istedim konuşmayı.
---Ben inceden inceden böylesine çığ gibi büyüyen bir aşkın çiçeğini yaşatırken içimde günlerden bir gün bizim köyün kabadayısı namı değer kabadayı İzzet denen adam daha önceden Babam’la konuşup bize yakın bir yer olan Sürmene ilçesinden Sürmeneli Şaban isminde biriyle evimize geldi.Babamda evdeydi.Güya adamın askerde bir oğlu varmış ve beni ona istemek için gelmiş.
Çok şaşırmıştım buna istemiyordum çünkü .Benim gönlüm kayıktı ki yıkıktı zaten bir tarafa, nasıl doğrultup da bu duruma peki diyebilirdim ki.Olmaz dedim sorduğun da Babama,bilirdi Babam asiydim istemedim mi sözümden geri dönmeyeceğimi bunu kabullenmeyeceğimi bildiği için de zaten ısrarcıda olmadı Babam cevapladı hemen onları.
---Öyle duygular vardıki içimde zaman ilerledikçe benimsediğim vazgeçilmez olan ve kayıtsız şartsız kabullenmişti gönlüm Adem Öğretmeni .Ama ne varki o tüm sadeliği ve aklımı başımdan alan tertemiz kalbiyle ben de olan bitenden habersizdi suçsuzdu ve masumdu.
---O bir Öğretmendi oysa neylesin benim gibi bir cahili deyip, gerçekleri bilsem de bu anlayışı içimi yiyip bitirirken,ona duyduğum bu aşkım şöyle dile getiriyordum.
---Bir gün bir kemençenin telleri onu çalan parmaklara aşık olmuş.Bilirsiniz parmaklar olmadan yada yön vermeden tellere kemençe çalamaz ya hani, mahkumdur ya hani parmakların ruhuna,hapsolmuşturya benliği onlara , zır cahildir ya teller ,
öğretmese eğer eller
İşte böle bir şey benimkisi de...
---Şimdi her ne kadar kabullenmek,silmek zor olsa da bu duyguları, elimde kara kalemim önümde bir beyaz sayfa yazdığım bu kısacık hikayemi sizlerle paylaşıyor ve iz bırakmadan siliyorum .(((
Sevgiler yaşanılması zor karşılıksız aşklara sevgiler dost yüzlü marur bakışlara ……. (((
U Ç U K