Bana Öyle Bakma!
Bakışların…
Sevgiyle merhametin iç içe halelendiği bakışların…
İçimde donuklaşan gizlerimi ele veren sıcak gözlerin…
Bana öyle bakma ne olur!
Gözlerine yansıyan acıyı hangi kalem yazsın senin?
Gözlerine nükseden örselenmişliği kimler yazsın?
Kim kazısın tarihe senin kaderini?
Bir kadının gözyaşları sessizce akarsa yanaklarına,
yüreği taşlaşmamış hangi insan etkilenmez bundan?
Boşnak kızlarının oyalı mendillerindeki nakış,
sızılı bir keman gibi çalar gözlerinde.
İnce, deruni bir ilahi fısıldar gözlerin.
Bir yerlerden kotarılmış itiraflar yoğunlaşıyor beynimde:
devşirilmiş sevda sözleri, aşırılmış devrim nutukları,
çöplenilmiş hayatlar, taklitler, numaralar, oyunlar…
Hepsini geçiyorum.
Roman tahlillerinden aşırılma itiraf sözcükleriyle konuşamam sana.
Kanatan eşiklere bırakma beni.
Karşında buzdan bir abide gibi çözünmek istemiyorum.
Boğazıma buğday kılçığı kelimeler saplanıyor.
Kanırtıcı hıçkırıklarla ağlarım diye korkuyorum.
Gırtlağıma acı veren sözcükler düğümleniyor.
Bana öyle bakma ne olur, bu kadar iyi olma!
İçli bir türküdür gözlerin bağrımı yakan.
Konuşursam dayanıksız bir cam gibi tuz buz olacağımdan korkuyorum ya,
ellerin kanar.
Bana öyle bakma ne olur, iyi olma bu kadar!
Gözlerin bir hüzzam şarkı,
kabuk bağlamış yaraları sızlatan içli bir türküdür gözlerin.
Denizi yakamozlandıran bir gün batımı,
bir veda şarkısı,
acının tarihe kazınmış yazgısıdır gözlerin.
Söyle, gözlerine yansıyan acıyı hangi kalem yazabilir senin?