- 1447 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
PELESENK
Bu sabah kelimeler ile oynadım biraz hem eğlendim, hem düşündüm, hem de içim buruklaştı.
Çiçek, böcek, kelebek diye içimden geçirirken baharı yaşadım hayâllerimde. Sevgilileri düşündüm el le sahilde, kırlarda yürürken...
O sırada radyomda "Ünzile kaç koyun ediyor " şarkısı çalmaya başladı, bu aralar bende koyunlarla fazla haşır neşir oldum diye düşünürken burukça gülümsedim...Bu şarkı beni hep ağlatır nedense...Arkama yaslandım ve Ünzile sahi kaç koyun edebilir diye düşündüm...
Hani kulağımıza ahenkli kelimeler, uyak adına kafiyeler gelir bazen ve terkrarlar dururuz dilimize pelezenk olur...İşte o anda tam o anda aklıma peze...k geldi pelezenk’ e benziyordu söylemi ama anlamca çok farklıydı...
Şarkı devam ediyordu aklımda Ünzile vardı ama kafam çok karışmış, çok ta duygulanmıştım...Bir baba kızını nasıl satabilir bir kaç davara, koyuna..? Üstelik sadece imâm nikâhınla üç beş altınla...İmam’ı oldu olası hiç sevmedim belki de o yüzden ...Ezân okuması dışında(hele ki sabah ezânını dinlemeyi çok severim)...Ama imâm bayıldı yemeğini gerçekten çok severim...İşte kelimeler insanları nerelere götürüyor değil mi..?
İmâm nikahında da alkış var, gerdek gecesi var, günümüzde birlikte yaşamaya alkış yok dedim kendimce o zaman ayıp var hemde koyun bile vermiyorlar ne garip..?
Ya para karşılığı eşlerini satanlar..? Ya da çoluk çocuğunu mağdur durumda bırakanlar evlerine bakmayan erkekler kulağa hiç hoş gelmese de pelesenk le peze..k ne kadar uzak ama çağrışım yaptıran kelimeler demekten kendimi alamadım...
İşte bu sabahı böylesi karmaşık duygularla yaşadım ve Ünzile’yi dinlemek beni yine farklı boyutlara sürükledi...Allah rahmet eylesin Aysel Gürel dedim içimden sesizce...
ayşe yayman
Yağmuru kim döküyor
Ünzile kaç koyun ediyor
Dayaktan uslanalı
Hiçbir şey sormuyor
YORUMLAR
hani yaşamın anlamını hiç düşünürmüyüz kim nerde nasıl yaşar bizden uzaklarda yaşayan bizden birileri ama hiç dokunmayız hayat hikayelerine hiç umursamayız sanki onlar bizden fersah fersah uzaktadır.Hekes ama herkes memnun hayatından bana dokunmayan yılan misali ama yaşam her anlamda içimizden akıp gider giderken neler alıp götürür yaşamın anlamında bütünleşmek .Bu yazınızda yaşamın anlamı şekil kazanmış özünde dokunmuşsunuz
öncelikle sevgili ayşe, ünzile yi dinlerken gözlerim yaşarır, içerim tel teldir sanki ve o teller tek tek parçalanır ve de içerimi paramparça eder... Ünzile' nin göremediğimiz gözlerinden akan yaşlara dokunan ellerine sağlık.... Dünyanın her yerinde ünzileler sessiz sessiz çığlık atıyor ve ses bekliyor sesleri biliyorsun..... Benim ÇOCUKLAAAR oku..
bir gazetede okuduğum dehşet yazıdan koptu o şiirim, o da ünzileydi... öpüyorum senin emeğini...
Sevgili Ayşe hanım,
Ne acıdır ki yazdıklarınızın hepsi doğru.Tabiiki bu durumların ,yani toplum içindeki kadınlarımızın alınıyor satılıyor olması( mal gibi)kabul görülebilecek bir durum değildir.Kişnin kendini özgürleştirememsi vede tek başına var olamaması devam ettikçe,inancın dinin geleneğin ardına saklanarak (baba,koca erkek kardeş)lerce bu durum maalesef devam ediyor edecek bu yirmibirinci
çağda.Şu da bir gerçek ki Ataerkil toplum yapısı ve ikdidarlarında erkek hegemonyasında bulunmasından dolayıdır ki (bu hegemonya kırılmadıkça hiçbir netice de alınamaz)caresizliğini anlatan anadolu insanın dediği gibi"anamı döven kadı ,kimi kime şikayet edeceğiz"Uzun yıllardır kanayan görünüşe görede çok yıllar daha kanayacak bu yaranın iyileşmesi ancak ve ancak kadınlarımızın eğitimi ile mümkün olabilir ki eğitimde yine ataerkil.bu yazınız bir kıvılcım olsun beyinlerde.sevgilerle
Canım Ayşeciğim bugünlerde oldukça meşgulüm ve arada kapalı vaziyette okuyorum bazılarını derken senin yazınıda gördüm ve okudum, iyi de yapmışım ki senin şiirlerini de yazılarını da seviyorum ben zaten...
Yazında geçen bazı konular benim zaten hem ilgi alanım içinde hem şu sıralar bir yerlere gitmeden önce de bir yazı hazırlığım vardı evlenmenin 30 halinde kadının nasıl aşağılandığına dair, umarım yetiştiririm gitmeden önce, neyse daha fazla ipin ucunu vermeden ben senin yazına döneyim :))))
Aslında karışık olan bazı pezevenk kütüklerin ( burda kütük pelesenk oluyor) kendilerine has ne üdüğü belirsiz olan düşünce ( denebilirse tabi ) yapıları ki o gencecik kızlarımızı ve kadınlarımızı para karşılığı satıp ve ayrıca geleneğimiz deyip sahip çıkılıyor olması hala, neyse canım ya bak şimdi ben de karışık duygular içerisine girip yazacağım bir sürü şeyler sonra çok kötü olacak, en iyisi burda keseyim ben ( aslında kesmem de misafirlikteyim şu an)...
Gelelim imamın nasıl bayıldığına :)))
Bu arada ben de çok severim o İmam bayıldıyı , bak istersen anlatayım hikayesini:))) ;
''Bir gün imam patlıcan tarlasında dolaşırken bakmış ve demişki: ''Şurdan bir iki tane alayım da hanım güzel bir yemek yapsın'' diye düşünmüş, neyse patlıcanlar elinde evin yolunu tutarken birden yanına köyün delisi gelmiş ''bugün iftara sizdeyim imam efendi'' demiş. İmam da hani imam ya kırmamış ve tamam demiş.Neyse imam eve varmış ve karsına ''bugün köyün delisi bizde iftar açacak, şöyle şu patlıcanları al kıymalı mıymalı domatesli felan bir yemek yap ama tam deli işi olsun'' demiş.Karısı da tamam demiş girmiş mutfağa kolları sıvamış düşünüp taşınmış ve aklına şimdiki imam bayıldının görünüşü gelmiş ve yapmışta!! Neyse akşam olmuş deli eve buyur edilmiş ve imam seslenmiş içeri ''hanım şu yemekleri getir de yiyelim'' diye. Yemek gelmiş servis yapılmış, tam o sırada bizim deli imamın ensesine çok şiddetli bi tokat atmiş, imam neye uğradığını bile anlayamadan kafası önünde duran yemeğin içine gömülmüş.Karısı yaygarayı koparmış ''imam öldü imam öldü'' diye, o sırada deli de demiş ki: ''Korkma yenge sadece bayıldı imam, bayıldı demiş:--)ve yemeğin ismi imam efendi bayıldı iken zaman içinde aşınarak İMAM BAYILDI olmuş çıkmış:)))))))
Sevgilerimle canım, güzel bir yazıydı...
Guldane Dal tarafından 2/16/2009 10:36:58 PM zamanında düzenlenmiştir.
Harikasın ayşe
imamlara laf yok, onların işi çok ağır, hem de en çok ağır
düşünsene, adam yuva üstüne yuva kurdurmayı beceriyor
bir değil, iki değil
hem de dört
ayşe hem sen niye öyle diyorsun
adamın inandığını, okuduğunu uyguluyor
imamları dört kere taktir etmek lazım
bu toplumda evlilik dışı olan çocuklara gayrimeşru deniliyor
fakat imam nikahıyla bilmem neyin çocuğu dört eş alınca onun onlarca çocuğu dinli imanlı oluyor
acaba hangisi gayrimeşru tartışılır
kadınların kızların mal karşılığı mal niyetine satıldığı bir gerçek, bunları satan da ister ana ister baba ister koca, bu işi yapana da p.....k deniliyor
çoğu bölgelerde, birinci de değil dördüncü kuma olarak giden (satılan) bekar kızların nikahını kıyanlara da imam deniliyor, bu da gerçek
Çünkü bu bencil toplumda düzen böyle kurulmuş, küçük kalkar büyüğe bakar
Erkek kadına hükmederse erkektir düşüncesi hakim, kadını ister rezil eder isterse vezir
kime ne
erkeğe baksana diyor ki, ''namus benim namusum size ne''
Erkek egemen sisteminin yaygın olduğu ve dayattığı davranış biçimleri, beyinlere aşılanmaya henüz ilkokul sıralarında başlıyor, baba işe gider, anne ev temizliği yapar, çocuklara bakar sözleriyle okumayı çözmeye başlıyoruz. Tabiki bu ilkokul müfredatlarıyla da sınırlı değil.
Tipik bir örnek:
Anne içişleri
Baba dışişleri bakanıdır
Çarşıya çıkan babaya anne seslenir, oğlun araba ve top istiyor, kızın da bebek istiyor, yanında da çay seti al babası, kızın bize çay servisi yapacakmış.
Saygılar