- 1304 Okunma
- 16 Yorum
- 0 Beğeni
Çok mu zor yaşamak...?
mevsiminde yenmeliymiş meyvalar
olmuyor tadı turfandaların
çürümeye yüz tutmuş dev elli dev yürekli çınarlar
bana mı öyle geliyor
mevsimler mi kaypak
kimbilir
belki de bu yaşamak...
Bir kaç dize ile başlamak istedim bu akşam ki söyleşime...
Akşam diyorum çünkü genelde akşamları yazarım..
Nasılız..? Keyifler nasıl..?
Bırakın gamı kederi, bırakın yorgun düşünceleri...Sevgi, dostluk ve barışla yaşayın, neşeyle yaşayın. Sizi üzen,sıkan ne varsa silip atın kafanızdan.
Yarın; yaşamak için geç olabilir...
Tadına varabilen için ne güzeldir yaşamak. En küçük ayrıntılarıyla, acısıyla, tatlısıyla yaşamak.
Sabah uyanmak. Güneş pırıl pırıl. Perdenizde ki o küçücük aralıktan göz kırpmakta size. Açtınız çeşmeyi. Buz gibi yüzünüze çarpan suyla irkildiniz iliklerinize kadar. İşe ne kadar geç kalırsak kalalım, asla vazgeçemediğimiz o demli çayımız. İncecik belinden kavrayarak bardağı narin bir gelin gibi büyük bir keyifle yudumladığımız... Çıktınız yola. Bir "günaydın" ile gönlünü aldığınız tanıdıklarınız ve sabah simidini aldığınız ufaklığın kirli yüzündeki o masum gülümseme..
Ne kadar da farklısınız sabah gazetenizi okurken. Çevirirken sayfaları hüzün, neşe, öfke....Birlikte konuk olmuşlar sanki yüzünüze.Yoğun bir tempo. Hayli bunaldınız. Yaslandınız geriye; bir sigara yaktınız, bir de kahve söylediniz kendinize,
deymeyin keyfinize…
Derken....
Gün döndü.Akşam vakti yaklaştı.Ardından dalıverdiniz gecenin karanlık düşlerine..
Bir düşünün.Ya yaşamasaydınız.Uyanacak mıydınız o güzelim sabahlara. Dokunamayacaktınız hiçbir şeye. Bir güle, bir karanfile, okşayamayacaktınız sevdiğinizin saçlarını ,canınızı yakmayacaktı gözündeki yaş, üşümeyecektiniz bir aralık akşamı, yalamayacaktı yüzünüzü eylül rüzgarları, en sevdiğiniz şarkı sizin için çalmayacaktı. İçtiğiniz kahvenin telvesinde fallara bağlamayacaktınız ümitlerinizi.
Bir ramazan akşamı annenizin yaptığı böreğin kokusu açlığınıza savaş açabilir miydi. Altını ıslatarak uykunuzu bölen yavrunuzun cennet kokusunu derin derin içinize çekebilecek miydiniz sabah erken işe gideceğinizi düşünmeyerek, yolunu bekleyebilir miydiniz askerdeki oğlunuzun. Umutlarınız düşlerinize çöreklenemeyecekti, çünkü düş kuramayacaktınız. Hani neler neler yaptığımız, her türlü kahramanlığa ve sevdalara imza attığımız düşler.
Ne dersiniz.Az şey mi bunlar?
Bir düşünün sizi en çok üzen şeyi. Nasıl da yanmıştınız. Bir sınavı kazanamamıştınız belki, ya da işten ayrılmıştınız. Bir yeri terk etmiştiniz hani ardınızda çok şeyler bırakarak. Kaza mı geçirmiştiniz ölümlerden döndüğünüz, yoksa o çok sevdiğiniz insanı mı kaybettiniz yaşamın anlamsızlaştığı yokluğunda? Belki de ölüm tek çare gibiydi size. Gülmek çok uzak, mutluluk çok yabancıydı size.
Bir de sizi çok mutlu eden bir şeyi düşünür müsünüz lütfen..
Ayaklarınızın yerden kesildiği hani. Olmadı mı? Elbette oldu. Hepsini iç içe yaşadınız. Ağlarken aldığınız bir haber gülücüklere boğdu sizi, yada çok mutlu iken gelen bir telefon yıkıverdi hayallerinizi. Dünyanın en mutsuz insanı yaptı seni. Ama ne oldu. Yaşandılar ve bittiler. Şu anda sadece anılarınızı süslemekteler, yüzünüzde tebessüme ya da bir iki gözyaşınıza isabet eden. Var mı aynı acı, aynı gözyaşı; ya da aynı harareti, sevinci hissedebiliyor musunuz..? O dinmeyecek sandığınız öfkeniz nerde…?
O halde...Ne duruyorsunuz. Sarılın sarılabildiğinizce hayata en güzel tarafından. Daha sıkı lütfen, daha sıkı..
Sizi üzmesine izin vermeyin. En azından küçük şeyler sizi hayata küstürmesin. İnsan bir kere geliyor hayata ve her yaşanan bir kerelik.. Tekrarı olmuyor hayat denilen filmin ve şans pek fazla gülmüyor insana. Yakaladığınızda çok iyi kullanın onu. Azaltın hayatınızdaki “keşke” leri. Yağan karı düşünün. Milyonlarca kar tanesi, ama her biri bir diğerinden farklı. Hayat da öyle değil mi?
Hani herkesin bir süzgeci vardır. Geçirin hayatınızı o süzgeçten. Bırakın kötüler, öfkeler aksın deliklerinden.Taa ki güzellikler kalıncaya kadar üzerinde süzgecinizin. Barış, dostluk ve hepsinden önemlisi de sevgi. Bakın o zaman yaşamak ne kadar kolay, ne kadar güzel olacak.
yaşamak.
belki mevsim boylarında
küskün yeşil
hırçın mavi
belki de bunlar değil
hamarat bir nisan bulutunun görmek istedikleri
dalda erik
dalda kiraz
kim bilir
hangi damaklarda bu yaz
orospu ruhlu bir mayıs gecesinde
o biçim evlerdeki yataklara benziyor gökyüzü
karaborsa ay
vay anam vayy
çığlık çığlığa temmuzun son gecesi
ölüm katarları geçmekte dizi dizi
işte eylül akşamları
bir rakı sofrasına
meze olmuştur bile yaz aşkları
geçmiştir bahar
geçmiştir yaz
yoksul döşler yerken ayaz
damlar beyaz
caddeler beyaz
sokaklar beyaz
Biliyorum... Kolay değil yaşamak. Yaşarken bir dağ köyünde denizi tanımak. Henüz onüç yaşındayken anne olmak. Kalmışken beş parasız sokaklarda kışı sevmek. Dalından kopmuş bir çiçeği yaşatmak kadar zor yaşamak.
Fakat!!!
Ya yaşamamak… Yaşayamamak…
Bir gün tanıyabilirsiniz denizi ne kadar görmeseniz de. O bembeyaz köpüklerinde düşler kurarsınız da yosun tutar kayalarında umutlarınız.
Elbet bir gün büyürsünüz de anne olmaktan öte ne kadar yaşamadım deseniz de özlersiniz çocukluğunuzu. Başınızı sokacak bir eviniz olmuştur da oturmuşsunuzdur cam kenarına, yağan kar tanelerinde aklanır umutlarınız. Ya da binlerce çiçek dikersiniz yeniden koparmak için...
Ya yaşamasaydınız...
Diyorum ki; eğer yaşamıyor olsaydık umutsuzluğun ardından yakalanan ışığı bilebilir miydik? Fırtına ertesi huzuru hissedebilir miydik? Hani üç gün ömrü kaldı denilen bir hastanın uzun yıllar yaşaması yada terk eden sevgilinin geri dönmesi gibi. Fısıldarken kulağınıza en güzel şarkısını rüzgar, düşler kurabilir miydik kap kaç...
Bırakın hayıflanmayı... Bırakın tasalarınızı bir kenara.
Dindirin içinizdeki öfkeleri. İzin verin çiçek açsın içinizdeki öfkeler sevgiden yana. Hep ulaşılmazları düşünmek yerine elinizdekilerin güzel taraflarını keşfedin mutlu olmak adına...
Sizden daha olumsuz durumda olanları düşünerek mutlu olun en azından bulunduğunuz konum adına...
Şu anda evdesiniz. Belki de sobanız yanmakta, her yer sıcacık. Zamanınızı benimle paylaşırken bir şeyler yudumlamaktasınız keyifle. O keyfi sizden daha iyi konumda olanları düşünerek bozmak yerine sokakta gidecek yeri olmayanları, köprü altında ellerini oğuşturan tinerci çocukları, merdiven başlarına, cami avlularına bırakılan o yeni başlayacak hayatları düşünerek büyütün lütfen...
Sanırım şimdi daha çok seveceksiniz bulunduğunuz konumu. Daha bir mutlu bakacaksınız hayata ve hayat o kadar kısa ki, zamanınızın celladı olmayın. Bütün samimiyetinizle bir düşünün. O öldürdüğünüz zamanlarda yaşamınız adına neler yapabilirdiniz sizi hoş kılacak. Tadına bakmadan çürütmeyin bir kenarda hayatın size sunduğu meyvaları. Haksızlık etmeyin hayat damağınıza.. Bırakın hüzün tacirliğini, bırakın kendi kendinize acılar üretmeyi, bir yerlerden başlayarak güzel yaşamak adına bir şeyler yapın, ne ise sizi mutlu eden onun elini tutun...
Çok zor değil inanın. Her şeyin bir zıt karakteri vardır hayatta. Siz iyi olanı, sevgi adına olanı yakalamaya çalışın kendi iyiliğiniz için. Siz ne kadar iyi iseniz çevrenizdekiler de o kadar iyi olacaktır unutmayın.
İnsanoğlunun yüreği o kadar geniş ki... Onca olumsuzluğun barındığı yerde biraz da güzel olanlara ev sahipliği yaptırın...
Ama önce yaşamayı sevmelisiniz... O zaman yaşamak adına sunulan nimetleri zaten seveceksiniz...
sevgi dolu yaşamlar sizinle olsun...
YORUMLAR
yaşamak.
belki mevsim boylarında
küskün yeşil
hırçın mavi
belki de bunlar değil
hamarat bir nisan bulutunun görmek istedikleri
dalda erik
dalda kiraz
kim bilir
hangi damaklarda bu yaz
orospu ruhlu bir mayıs gecesinde
o biçim evlerdeki yataklara benziyor gökyüzü
karaborsa ay
vay anam vayy
çığlık çığlığa temmuzun son gecesi
ölüm katarları geçmekte dizi dizi
işte eylül akşamları
bir rakı sofrasına
meze olmuştur bile yaz aşkları
geçmiştir bahar
geçmiştir yaz
yoksul döşler yerken ayaz
damlar beyaz
caddeler beyaz
sokaklar beyaz
güzel bir çalışmaydı.. tebrikler..
Çok zor değil inanın. Her şeyin bir zıt karakteri vardır hayatta. Siz iyi olanı, sevgi adına olanı yakalamaya çalışın kendi iyiliğiniz için. Siz ne kadar iyi iseniz çevrenizdekiler de o kadar iyi olacaktır unutmayın.
İnsanoğlunun yüreği o kadar geniş ki... Onca olumsuzluğun barındığı yerde biraz da güzel olanlara ev sahipliği yaptırın...
Ama önce yaşamayı sevmelisiniz... O zaman yaşamak adına sunulan nimetleri zaten seveceksiniz...
sevgi dolu yaşamlar sizinle olsun...
Sevgili yazar arkadaşım,bu anlamlı yazınızı neden bu kadar
geç okudum diye kendi kendime kızdım.Aradığım herşeyleri
buldum yazınızda.Bana güç verdi içindekiler.Sakıcası yoksa
sizi arkadaş listeme ekleyebilir miyim.Yazılarınızı takip
etmek açısından düşündüm de...
Saygılar ve sevgiler ve sunuyorum...
Teşekkürler Sevgi
Yaşama bu denli güzel bakınca insan
yazı da etkileniyor bundan
çok harika bir denemeydi
bundan sonra bakarım yazılarına da ilham veren
güzellikler ve bakış açıları yakaladım içinde
ben de fırsatı varken yaşamdan kopan insanları çok eleştiririm için için kendimce
yoksa yüzüne karşı kimseyi eleştirmem arkasından da ama
kızarım
imkanı olup da giyinmeyene
imkanı olup da harcamayana
çok güzeldi
bugün aynı duygularda bir şiir karaladım
en imkansız koşullarda nasıl yaşar insan ve nasıl mutlu olur gibilerde
ama bilirsin dilimde sınırlama olmadığı için biraz uç (marjinal) oldu diye yayınlamadım şu hüzünü atlatalım da
yayınlarım inşallah
ayrıca yorumunuzdaki örnek duruşunuz için sizi ayrıca
kutlarım (sis) şiirimle ilgili olarak
Sevgimle
İnsan;
değerlerini kaybedince anlıyor
yaşarken bilemiyorsun
kuş seslerinin, çiçeklerin
esen rüzgarın
mutluluğun değerini
ama onları kaybedince
keşkelerin oluyor.
Keşke diyorsun;
kuşların seslerini daha çok
dinleseydim
çiçeklerin renklerine
daha alıcı baksaydım
esen rüzgarda daha çok alıp
ciğerlerime çekseydim
mutluluğu doyasıya yaşasaydımda
onu hiç kaybetmeseydim.
Yazınıza uyacağını umduğum dizelerimi size gönderiyorum.
Saygılarımla.
İnsan;
değerlerini kaybedince anlıyor
yaşarken bilemiyorsun
kuş seslerinin, çiçeklerin
esen rüzgarın
mutluluğun değerini
ama onları kaybedince
keşkelerin oluyor.
Keşke diyorsun;
kuşların seslerini daha çok
dinleseydim
çiçeklerin renklerine
daha alıcı baksaydım
esen rüzgarda daha çok alıp
ciğerlerime çekseydim
mutluluğu doyasıya yaşasaydımda
onu hiç kaybetmeseydim.
Yazınıza uyacağını umduğum dizelerimi size gönderiyorum.
Saygılarımla.
Bir bilgeye sormuşlar en mutlu insan kimdir.
İşte o dağdaki çobandır demiş.
Neden diye sormuşlar.
Çünkü demiş insan bildikleriyle yaşar onun bildikleri koyunları ve çevresiyle sınırlı kendisini mutsuz edecek veya kafasını karıştıracak fazla bir bilgiye sahip değil.
'' Benim bildiklerimde sonsuz ilim karşısında çok sınırlı, çevremde mutlu olabilecek şeyler bulabiliyorum. Umut ve yaşama sevinci veren yazını kutlarım. Sanırım böylesine daha çok ihtiyacımız var. Sevgilerimle.''
''Dindirin içinizdeki öfkeleri. İzin verin çiçek açsın içinizdeki öfkeler sevgiden yana. Hep ulaşılmazları düşünmek yerine elinizdekilerin güzel taraflarını keşfedin mutlu olmak adına...
Sizden daha olumsuz durumda olanları düşünerek mutlu olun en azından bulunduğunuz konum adına...''
Çok güzel bir sohbetti..Teşekkürler..