12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2698
Okunma
Babamın,
çok güzel sesi vardı.
Bağrı yanıktı ya, bir de böyle içli söyledi mi, daha bir dertlenirdim.Harika bir gırtlak yapısı vardı.Makara gibi, çektikçe gelirdi. Müzikle uğraşanlar bilir, bu ’ gırtlak’ yapısını .. Bambaşka olurdu türkü onun sesinde.Benim de türkü sevmeme, onun o güzel, yanık ve içli sesi sebep olmuştu.
Ne söylese, hangi melodiyi yüklese sesine, sızlanırdım.
Bir sağa bir sola sallanırdım.
Gaydasına kaptırırdım kendimi.Arada bakardım beni görüyor mu diye ?
Eğer sallandığımı görürse, yarım bırakır diye korkardım...Çünkü çokta utangaç bir yapısı vardı.
Evde olmadığımız zamanlarda biraz daha yüksek sesle, sevdiği türküleri söyler (miş) di. Vefatinden sonra öğrendik, bu (miş li) durumu, sesini bir kasete çekmiş meğer !
Nasılda dokunmuştu hepimize.Canım benim !.
Ne gereği vardı ki, böyle gizlenmeye.Ayıp bir şey miydi,türkü söylemek.
Canım benim canım...Duygusal biri olduğunu bizden, yani çocuklarından saklamış.Aslında pek te saklamış sayılmazdı.Yine de bizimle oturup , türkü muhabbeti yapmazdı..
Ben biliyordum hangi türküyü çok sevdiğini.’Mektup selam söyle, benden sılaya ’ Ali Ekber Çiçek ..
En sevdiği sanatçılardandı..Severdik bizde.Anlamazdık pek fazla bu yanık türküleri o tıfıl yaşlarda..Oysa şimdi, kimler var yanık sesli sevdiğimiz sanatçılar...Ben, Babamı kaybedince onun değer verdiği her şeye sahip çıktım.Sevdiği sanatçılara bile !
Ail Ekber Çiçek,
Sonra Murat Çobanoğlu gelirdi …
Onun devrinin sanatçılarıydı bu değerli sanatçılar.
Aklıma şu an gelmeyen daha kimler vardı , kimler...
Türkü severdi benim Babam..
Ben de Babamı ...
Nerde duysam, ne vakit duysam, onun sevdiği türkülerden birini, onun naaşını köye , annemin yanına götürdüğümüz yollar gelir gözlerimin önüne...
Hasretin bitti, kavuştun Aynur’ una, bak görüyor musun gidiyoruz .Seni yurduna, köyüne götürüyoruz...
En son günlerde öyle çok anmıştı ki köyü, dağları.Hiç çıkmıyor aklımdan, hastanede yattığı günlerin birinde dedi ki ; Aman kızım, kafamın içinde öyle türküler çalıyor ki ! Nasıl türküler dediğimde, dağlar, dağlar....
Dedim ; Babacığım, anlaşılan sen köyünü özledin...Mavi gözleri buğulandı...
Oy dağlar oy oy...
.....
Mektup selam söyle benden sılaya,
Söyle benim için eller ağlasın oy oy oy..
Gözü yaşlı düştüm gurbete
Uzaktır aramızda, yollar ağlasın oy oy oy...
Eledim buğdayı seçtim taneyi
Bu gönül de sevdi o bir taneyi oy oy oy
Eğer gurbet ele gider gelmezsem
Bana saydırırlar yedi seneyi oy oy oy
....
Babamı, annemin yanına koyamadık ama, yine o çok sevdiği , sevgisine doymadığı biricik sultanı, annemin yattığı mezarlık dolu olduğu için, az ileride yeni mezarlıkta yerini bulmuştuk.Yan yana olmasa da , aynı topraklarda, aynı ayak izlerinin üzerine basarak mücadele etmişlerdi.Aynı havayı çekmişlerdi ciğerlerine.. 18 yıl aynı yastık, aynı çatı altında iki beden bir yürek olmuşlardı. Tabii , bu 18 yılın yarısı babamın işi sebebiyle , gurbette , hasrette geçmişti.
İşte, Annemle Babamın, beraberliği bu kadar kısa sürmüştü.
Yıllar sonra, tam 24 yıl süren hasret bitmişti ...Kavuşmuştu artık Aynur’ una !
Kasım ayının ondördü...Babam annemi gördü...
Bitmez...
Bu yaralı yüreğin sayfası...