- 960 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Rasul ve Mehdi Enflasyonu
“Niyet hayır âkibet hayır inşallah” diye bir söz vardır. Her hizmet her ne kadar en hâlis niyet ile, en içten ve en samimi duygular ile yola çıksa da ALLAH’ın sisteminde “İNŞALLAH” ile birlikte “HAYIR OLMAYAN ÇOKLU SEÇENEKLER” birlikte gelir. Ve aynı zamanda“GÖRÜNEN KÖY KILAVUZ İSTEMEZ” gerçeği de vardır.
Bu gerçeğe göre Hz. Muhammed a.s. Âdem a.s.’dan itibaren süregelen DİREK ALLAH’dan İLİM ALMA esasına dayanan “RİSALET VE NÜBÜVVET” zincirinin son halkasıdır. Niçin son halkadır? Rasul ve mehdî enflasyonuna son vermek ve insanların bir daha başı ağrımasın diye RİSALET ve NÜBÜVVET’i tedavülden kaldırmak için SON HALKA olmuştur. Risalet her insanın ALLAH SİSTEMİNİ kendi adına ibret almak için okumak şeklinde MECAZÎ ANLAMDA devam etmektedir fakat bu devam yeni bir şeriat, yeni bir kitap ve yeni bir görev anlamında değildir.
Geçmişte İsrâil oğullarından İsrâiloğullarını islah etmek için en az üç yüz bin gerçek RASUL geldiği rivayet olunmaktadır. Gerçek olmayan RASUL sayısı ise çok daha fazladır. Hatta abartarak rivayet edilir ki Hz. Dâvud ve Hz. Süleyman zamanında bir gün içinde en az kırk bin sahte RASUL öldürüldüğü günler görülmüştür. Yâni zaman zaman SAHTE RASUL ENFLASYONU PATLAK VERMİŞTİR. Neden?
Risalet iddiası VELAYET iddiasından çok daha kolaydır da ondan. Bir kişiye İRŞAD İLE MÜKELLEF MÜRŞİD (EVLİYA) Velî denilebilmesi için o kişinin A. Kadir Geylânî gibi Bahauddin Nakşibend gibi medrese ve tekkelerde, çöllerde ve çilehânelerde en az yirmi-otuz-kırk yıl şeriat ve tarikat ilimleri alarak İCAZET’LENDİRİLMESİ gerekir. Bu icazet (diploma) de âlimler ve halkın gözü önünde İCMÂ (toplu karar) ile verilir. İcazet şartnâmesi içinde kesinlikle ve kesinlikle ALLAH’dan ve RASULULLAH’dan keşfen ve kerameten alınan ilimler diye bir şey söz konusu değildir... Tasavvufda bir kişinin bir anda tam bir teslimiyet ile bir mürşide teslim olmasıyla “ÜMMÎ VELÂYET” oluşabilir. Fakat ÜMMÎ VELÎLER’in kesinlikle ve kesinlikle hiçbir İRŞAD ve HİZMET yetkisi olmaz, velâyetleri ancak kendilerine yarar sağlar, başkasına ne yarar sağlar ne de zarar sağlar.
Risalet iddiasında ise İCAZET ve İCMÂ gibi zahiri şartlar aranmaz. Risalet ilmi Cenâbı Allah tarafından “HAZIR İLİM PAKETİ” halinde kulun kalbine indirilir. Bu inişin ALLAH ve RASUL ve CEBRÎL’den başka şahidi yoktur. “Ben şahidim” diyenlerin de şehadeti geçerli değildir çünkü modern hukukta olduğu gibi ALLAH’ın kanunlarında da insan ancak KAFA GÖZÜ ile gördüğüne “GERÇEK ŞAHİTLİK” yapabilir. KAFA GÖZÜ ile görmediğinin gerçek şahidi değildir ancak takliden doğrulayıcısıdır. Bu nedenle herkes çok kolayca ve çok rahatlıkla “BEN RASULÜM” diyebilir, “ALLAH BANA PAKET İLİM İNDİRDİ” diyebilir. Bu iddia için “VELÂYET” gibi şahitler gerekmez. Bu gerekmezlik nedeniyle İsrâiloğullarında zaman zaman RASUL ENFLASYONU yaşanmıştır.
Hz. Muhammed a.s. bir daha kıyamete kadar RASUL ENFLASYONU yaşanmaması için “BEN SON NEBΔyim demiştir ama “SON RASUL’ÜM” dememiştir fakat “RİSALET ŞARTLARI”nı öyle bir HÂL DİLİ ile anlatmıştır ki ne kendi SAHABESİNDEN ne de dönemin Yahudi ve Hıristiyan cemaatinden BEN GERÇEK RASUL’ÜM iddiasında bulunabilecek bir babayiğit çıkamamıştır. Kıyamete kadar ve kıyametten sonra da çıkamayacak şekilde bu yolu tıkamıştır.
“BEN GERÇEK RASUL’ÜM” ve ya “FALANCA ZÂT GERÇEK RASUL’DÜR” iddiasının tıkanan yol kapısı tekrar açılırsa en kısa zamanda RASUL ENFLASYONU patlak verecektir. Hatta RASUL ENFLASYONU rakamları altı sıfırlı hânelere kadar ulaşabilecektir.
Modern hukuk ve modern devlet çağında “BEN RASUL’ÜM” iddiası suç değildir, demokratik bir fikir özgürlüğü, demokratik bir haktır. Ve Rasullük iddiasında bulunanlar suç işlememiş sayılır, TEHDİT ALIRSA VE KORUMA TALEB EDERSE resmen mahkeme kararı ile koruma altına dahi alınabilir. Aynı şekilde bu demokratik iddiaya inanmak ve ya inanmamak da demokratik bir haktır. İki taraf da bu iddiayı ALAH ADINA yapamazlar. ALLAH ADINA fiil ortaya koyma devri HATEMÜL NEBÎ VE “HATEMÜL GERÇEKRASULMUHAMMED” ile son bulmuştur.
“İNŞALLAH” ile gelecek olan “İSTENMEYEN VE HAYIR OLMAYAN SEÇENEK... RASUL ENFLASYONU” seçeneğidir. Aynı yerde iki kişi risalet iddiasında bulunsa dahi aralarında hemen bir çekememezlik başlayacaktır, iftiralar ve karalama kampanyaları başlayacaktır... Bunlar tahmin değil “mehdîlik” ve “rasullük” iddasında bulunanlar arasında yaşanmış tarihi gerçeklerdir. Ancak Mûsâ ve Hârun gibi iki gerçek Rasul olursa “KAVGA” çıkmaz... yine de Mûsâ’nın Hârun’un sakalını tutup asıldığını ve azarladığını unutmayalım...
(((Musa ile otuz gece için sözleştik ve ona bir on daha ekledik. Böylece Rabbinin belirlediği süre, kırk geceye tamamlandı. Musa, kardeşi Harun’a "Kavmimde benim yerime geç, ıslah et ve bozguncuların yolunu tutma" dedi. (A’RAF SURESİ / 142)...)))
((( Musa kavmine oldukça kızgın, üzgün olarak döndüğünde onlara: "Beni arkamdan, ne kötü temsil ettiniz? Rabbinizin emrini çabuklaştırdınız, öyle mi?" dedi. Levhaları bıraktı ve kardeşini başından tutup kendisine doğru çekiyordu (ki Harun ona:) "Annem oğlu, bu topluluk beni zayıflattı (hırpalayıp güçsüzleştirdi) ve neredeyse beni öldürmeye giriştiler. Bari sen düşmanları sevindirecek bir şey yapma ve beni bu zalimler topluluğuyla birlikte kılma (sayma)" dedi. (A’RAF SURESİ / 150)...)))
SAHABE dahi Hz. Muhammed a.s.’ın ALLAH’DAN RASULLÜK ALDIĞI AN’A kafa ve gönül gözü ile şahidlik edip tasdik edememiş ancak RASULULLAH A.S.’IN *R.A.S.U.L.L.Ü.K..Ş.A.R.T.L.A.R.I.N.A* kafa gözü ile şahidlik edip akıl ve mantık gözü ile tasdik etmişler ve bu tasdiklerini de kalblerine indirmeye çalışmışlardır. İnsanın yaratılışı bu gerçek üzerinedir ve hiçbir insandan yaratılışının dışında şeylere inanması istenilemez.
Hiç kimsenin “ALLAH’DAN ALDIĞInı iddia ettiği “PAKET İLİM VE PAKET GÖREVLERE” inanmak zorunda değiliz. Bu bir inanç sorunu da değildir, ALLAH’IN KANUNLARINA GÖRE ŞAHİTLENDİRİLEMEYEN İDDİALARDIR.
Bu konuda tekrar tekrar aynı şeyleri yazmak, aynı yorumları yapmak ve aynı cevapları almak “düşünce dünyasında” devam edip gideceği için burada kendi adıma İslâm akidelerinden bazılarını tekrar ederek son noktayı koymak niyetindeyim.
ALLAH İLE KULLARI ARASINA GİRMEDEN ALLAH’DAN ALDIĞI DİREK RİSALET VE NÜBÜVVET YETKİSİYLE KONUŞAN “SON İNSAN” HZ. MUHAMMED A.S.’DIR.
VAHYİN RİSALET VE NÜBÜVVET KANALI HZ. MUHAMMED A.S. İLE SON BULMUŞTUR.
CEBRÂİL YERYÜZÜNE YENİ BİR RASUL VE YENİ BİR NEBÎ YENİ BİR MEHDÎ GÖREVLENDİRMEYE VE VAHİY GETİRMEYE HZ. MUHAMMED A.S.’DAN SONRA İNMEYECEKTİR.
Kur’an âyetlerini Rasul/Mehdî enflasyonu oluşturacak şekilde yorumlamak demokratik hak olmakla birlikte çok sakıncalı sonuçlar doğuracaktır.
KEMAL GÖKDOĞAN
[email protected]
YORUMLAR
Bir Yorum
Ahad olan Allah'ın adıyla,
Selam O'na inananların üzerine olsun,
Bir sitedeki Rasül ve Mehdi enflasyonu başlıklı bir değerli dostumuzun yazısına istinaden kaleme aldım.
Yazının özetine kısaca değinirsek,Hz. Muhammed a.s. ın son Nebi ve son Rasül olduğunu söylemektedir.Ve dahi Mehdi diye birisi görev almayacaktır der.
Hocam derdi, bugün dünden hazırlanmış göklerin nimetidir. Yarın bugünün çabalarıyla hazırlanacaktır. Hz. Muhammed a.s. ve ashabı, tabiun ve bugüne dek tüm Velilerin ve tüm görev almışlar dahil çabalarıyla o gün, bu günler hazırlanmıştı. Ve bugüne gelindi. Bu devirde dahi Hz. Muhammed a.s. dan görev alanların, taliplerin ve dua ordusunun gayretleriyle yarınlar hazırlanacaktır.
Günümüzde dua ordusu kalmadığı için dünyanın bu hale geldiğini düşünüyorum.
Yeryüzü semaların getirdiği ile yetinir. İnsan oğlu ilhamların ya da vahiylerin çocuğudur. Allah her manada ve her esmada sonsuzlukları ihtiva eder. Her düşünce ya ilmin ya da vahyin istinadıyla değer bulur. Bir yerlere bağlanmayan düşünceler muallakta kalır. Akıl belli verileri değerlendirerek belli inançları referans alarak hüküm verir. Bu inançlar yanlışsa veya veriler yetersizse hüküm başka hükümler karsısında akıl için abes kabul edilir.
Akıl diye güvenip sarıldığımız sermaye bazı durumlarda bir işe yaramaz. O nedenle gönlü devreye girmemiş kişilerdeki aklı kastederek, Hz.Mevlana derki akıl çamura saplanmış eşektir''der.
Kur'anı kerimin yedi tayf halinde derinliğe sahip olduğu gerçeği malumunuzdur. Herkes kendi bilgi ve inanç seviyesine göre bir anlam çıkarır. Eskiden disiplinli olarak bilgilenirdik. Şimdi ise bu disiplin kayboldu. Ön bilgi edinilmeden son bilgiyle karşılaşmak mümkün hale geldi.
Rasulü kibriya sav. kendisine bildirilen üç ilimden ikisini dağıttığını birini ise gizlediğini bildiriyor. O ki Allah'tan doğrudan ilim alabilme ve şeriat oluşturmak için yetki veren ilimdir. Onunla melekler programlanır desek biraz açmış oluruz. Bu ilim dahi bu çağda bazı kulların kullanımındadır. Allah ilmi her nefiste kendi rableri doğrultusunda kullanıldığından yanlışlar yapılması kaçınılmazdır. Bu yanlış kur'an a göre tabii.
Bakıyoruz kur'anın bazı hükümleri uygulanamaz hale gelmiş. Yani şeriat-ı rasulullah yara almış. Böyle bir ortamda bazı alimlerin bazılarını ortak bir bilgi birikimiyle mücehhez olmadıklarından anlayamamalarını doğal saymak gerekir. Bize göre hidayet çağı başlamıştır. Zamanla belli bir ortak anlayış çoğunluğu etkisi altına alacktır. Bunu sağlayan ilm-i ledün sahibi göklerin düzenini şeriat-ı Muhammede göre yeniden sağlayacaktır. Onun, rasulullahın dilinden adı Mehdidir. Evlad-ı rasuldür. Allah'ın ezeli taktirinde bu çağın çocuğudur.
Her bilgiyi hazmetmek, her şeyi bilgi ile kuşatmak değil bizim, rasulullahın bile haddi olmamış. Her şeyi bugün anlayacağım derseniz kendinizi Allah'ta yok bulursunuz. Hayret yaşama sevincinizi alır . Dünya çekilmez olur. Faydası yani, onunla amel edemeyeceğimiz ilimden Allah'a sığınmalıyız. Sünnet bunu gerektirir.
Kapasitesi yetersiz bilgisayara yükleme yapsanız ne yazar.
Bazı şeyleri zamana yaymalısınız. Nur görmeye başlayan kişinin anlayışı daha da artacaktır. Bununla beraber yine de hayretiniz devam edecektir.
O kul yani Mehdi, Allah adına alemde tasarruf eder. Tam yetkili olarak. Üstelik tam muhtar olarak . İsterse Muhammed a.s. şeriatında bile değişiklik yapar. Her dileği melekler tarafından anında yerine getirilir. O tecelli öğle ağır bir tecellidir ki herkes Muhammet sav olamayacağından bir çoğu büyük hatalar yapmış ve bugünkü perişanlık ortaya çıkmıştır. Bu durumda ezeli kader sırrından olduğundan bunun böyle olacağı rasulü kibriya tarafından bildirilmiştir. Şu anda görevli yada yakında göreve başlayacağını zannettiğimiz evladı rasul dini yeniden ihya edecektir. Hadislerden bilinen gerçek budur.
Allaha ve rasulüne yeterli muhabbet besleyenler için bu gibi konular zamanla inanç seviyesinde kendiliğinden itminan derecesine gelir. Esas olan cemal ve kemal esmalarıyla yeterince zikir yaparak teali
etmektir. Celal esmalarını zikirden kaçınmak gerekir.
Değerli dostumuz yazar kardeşimin bence yanıldığı bir yer var Oda Mehdi a.s. ın (yenileyici) görev alacağıdır. Üç ilmin üçünün de o zat da açığa çıkacağıdır. İnşaAllah o zatın yol temizleyicilerinden olarak görev alırım. Alırız. Temizlemeye başladım mı yoksa?
Son olarak Allah ve rasülünden medet ve mağfiret dilerim. Maksat faydalı olmaktır. En doğrusunu Allah bilir ve bildirir. Kader adlı şiirimle yorumuma son verirken selam ederim.Sevgilerimle…
KADER
Allah’ın dediği her şey sürür
Herkes kendi yaptığıyla kaderine yürür
Yaptıklarımızı O anında görür
Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz
Bu konu ilimlerin sonudur
Yirmi bir boyutun ilk onudur
Kader eşyanın tabiatında bir konudur
Allah bildirmedikçe siz bilemezsiniz
Kuran’a bilinci temiz olanların yaklaştığını bilmeli
Akılla olmaz, gönül devreye girmeli
O’da yetmez, o sırrı hak edecek safiyete ermeli
Allah dilemedikçe siz eremezsiniz
Her şer gibi görünende hayır vardır
Sanma sakın yaptığın yanına kardır
Bazı yaptıkların sonsuza dek ardır
Allah istemedikçe siz veremezsiniz.
Hasan BELEK 01-10-07
Hasan BELEK
16-02-2009