DAYAK CENNETTEN ÇIKMADIR
“Dayak cennetten çıkmaysa, cennetten kovulduğu içindir.” ifadesine takıldım kaldım bilgisayarımın başında. Çocuk gelişimi uzmanı arkadaşımın msn ifadesi bir hayli ilginç gelmişti bana. Hemen tıkladım mesaj kısmına ve yazdım:
“Dostum, Adem ile Havva’da cennetten kovuldular!..” Anında cevap geldi karşı taraftan: “Ne yani, dayağın doğruluğunu mu savunuyorsun?”
Şimdi burada duralım. Dayak, özellikle de eğitimde dayak konusunda söylenecek çok şey var.
Dayak deyince “Falaka” öyküsü gelir değil mi hepimizin aklına? İki “Falaka” var edebiyatımızda: Biri usta öykücü Ömer Seyfeddin’in eseri, diğeri Ahmet Rasim’in çocukluk anısı.
Çocukluk anıları deyince, neydi çocukluğumuzda öğretmenlerimizden yediğimiz dayaklar?.. Zamane gençliği mahrum tabi böyle anılardan. Saçımız uzun olduğu için, kravatsız geldiğimiz için, ödevimizi yapmadığımız, tahtadaki soruyu çözemediğimiz ya da yolda sigara içerken görüldüğümüz için dayak yemişizdir öğretmenlerimizden.
“Ben hiç dayak yemedim” dediğinizi duyar gibiyim. Hadi canım, bırakın şimdi… İtiraf edin, çekinmeyin… Burada yabancı yok. Birbirimizden saklayacak şeyimiz yoktur. Şöyle bir arkanıza yaslanın ve muhasebe yapın. 70’ li , 80 ‘li yıllarda ilköğretim veya lise çağında olan herkes geçti bu tezgahtan.
Babamın ilkokul öğretmenime teslim ederken söylediği sözleri hatırlıyorum şimdi: “Eti senin, kemiği benim hocam!”
Ne demek acaba bu söz? Yeri gelince döv, kaba etine vur; ama kemikli yerine denk getirme. Kemiklerini kıracak kadar da dövme. Bu, benim çocuğum; kemiklerini kırmak gerekirse ben kırarım!...
Aslında veli ile öğretmen arasındaki müthiş iş bölümüne işaret ediyor bu söz. Eğitimde veli-öğretmen diyalogu… Veli-öğretmen-öğrenci üçlemesindeki iki önemli unsurun dayanışması…
Bir zamanlar eğitimin vazgeçilmez bir parçası olan bu yöntem, günümüzde uygulaması zor bir metot haline geldi. Hani yıllık planda bir bölüm vardır: Yöntem ve teknikler diye. Oraya yazarız ya “anlatım, soru-cevap, dramatizasyon vs”. Eskiden bu bölüme “dayak” yazılıyor muydu acaba?..
Dayak, öğretmenin otorite unsuruydu eğitimde. Meslekte on beş yılını geride bırakmış bir öğretmen olarak dayakçı öğretmenleri “bilgi ve yeteneğiyle sınıfa hakim olamayanlar dayakla hakim olmaya çalışıyorlar” diye değerlendirmişimdir. Kırk dakikalık ders için yüz yirmi dakika hazırlık yapmayan öğretmen, bilgi ve becerideki açığını nasıl kapatır başka?
Bana 6 ve 7. sınıflarda matematiği sevdiren ve matematikten okulun en iyileri arasına sokan güler yüzlü, bilgili ve yetenekli Ayvaz öğretmenim; 8. sınıfta ciyak ciyak bağırması ve yüzümüzdeki parmak izleriyle hatırladığım “Tijen” lakaplı, adını bile unuttuğum ve her zaman nefretle andığım, onun yüzünden çarpım tablosunu bile ezberimden sildiğim matematik öğretmenim…
İşte dayak; işte sevgi, güler yüz, özveri, yetenek… Öğretmenler tercihlerini yapsınlar… Sonra “dayak cennetten çıkmadır.” sözünü istedikleri gibi yorumlasınlar…
YORUMLAR
ilk tokadım ilkokul müdürümdendi(babamdı)-günlerce konuşmamıştım..
sonraki lise 1 de edebiyat hocamdandı-arabasının dört tekerinide bıçakla kestim..
en sonuncusu da kayseride atandığım ilk yılımdı, acil nöbetimde bir hastamın babasından yedim...
dayak veya şiddet yaptırım değldir..
helede haksız yere ise..
eğer şiiddet olacaksa şartlar eşitlenmeli *oksta güreşte olduğu gibi...
benim yarı boyumda yarı kilomda olmamalı döveceğim kişi..
çocuk şiddeti hazmedilemezdir..
çok güzeldi yazınız..
evet dayak cennetten çıkarılmıştır..
haketmediği için..
Güzel bir yazı yazmışsınız.
İlk okula başlarken annem müdürün elini öp demişti..
İçeri girdim, tam elini öpeceğim,,
allı-felli birinin kırmızı kurdeleli kızı girdi.
Ondan beş saniye önce beni görmeyen müdür beni ve ebeveynimi de geçerek o küçük kıza elini uzatıp öptürdü...
1966 da ,Daha ilk gün yaşadığım bu olay statü ayrılığınıda acı bir
şekilde öğretti...
Ne okulu sevdim, ne öğretmenimi
ne de suratına baktım müdürün...
Ta ki 1971 de ortaokula başladığımda dersime giren
sosyal bilgiler öğretmenimle karşılaşıncaya kadar
Okul bana öcü geldi.....okul nefretim devam etti..
Çünkü SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENİM o zamanlar öğretmişti
etinde kemiğinde benim olduğunu..
Ve benim, küçücük bedenimle gerçek bir birey olduğumu
Okulun öğretim değil aynı zamanda eğitim yeri olduğunu...
ARSLAN TUĞRUL ÖZER tarafından 2/15/2009 11:54:50 PM zamanında düzenlenmiştir.
bende ortaokuldaki matematik öğretmenimden nefret ederdim.bide bana beddua etmişti''seni bi yerde memur görürsem içim yanar''diye bi gün karşıma çıkarsa hiç iyi olmaz söylemek istediğim çok şey var.o zamanlar söyleyememiştim mecburiyetten.umarım bi gün karşıma çıkmaz.bedduası tuttu ama yinede