4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1236
Okunma

Belki döneriz o eski günlere, kıymetini bu sefer daha iyi biliriz zamanın... Aldanırız, umarız ömür boyu ayrılmamayı değil mi? Hiç değilse eskisinden daha güçlü sarılırız birbirimize ve sıkıntılar ve bitmek-tükenmek bilmeyen tüm olumsuzluklarda, yine "biz" oluruz/ öyle değil mi?
Ve bir kış akşamı, alacakaranlıkta perdelerini çekeriz evimizin; yalancı bir mum ışığıyla, kırmızı güllerle süslü ama tek bir tane beyaz gül eşliğinde masamıza oturur "aşkı" konuşuruz... Ve ipini çekeriz ölümün; ölmeyiz, öldürtmeyiz de... Yaşarız, yaşatırız!
...daha önceleri de söylediğimiz gibi "bir daha görmeliyim seni," ama bu sefer daha da farklı bir algılayışla ve içimizde o heyecan, o tutku, o kalple... Yani yine farkımızla, çok öncelerinde olduğu gibi, sevgimizle öpüşürüz...
Hep inandım buna, seninle varolmaya ve bütünleşebilmeyi herşeyi... Oysa küçüktüm seninle ilk tanıştığımda; yabancıydım mutluluğa ve korkardım mutlu olmaktan, yani kaybetmekten. Şimdi nasıl bir inançsa bu içimden de taşan ve nedenini hiç bilmediğim garip bir tebessümle her yanım cesur yürek! Her yanım seninle dolu ve halen açım rüyana...
Şimdi inan yalnızım ve bilmelisin ki bunun çoğuda-azıda acımı hiç dindirmiyor... Zaman içinde neleri kaybettiğimi(zi) değil de, daha neleri "bizsiz" yaşayacağım(ız) ihtimali yokmu; bazen de işte bu yerde, bu güzel manzarada "olsaydın yanımda" düşüncesiyle hayallere dalmak var ya, işte aşk bu! Yok mu bunun başka bir adı, "telafi" sözcüğü sanki hiç lügatta yokmuş gibi... Nasıl bir yanılgı bu, nasıl ama isyankarlığım güzel değil mi? Ama yok bu sefer, en az "bitti, son" kelimeleri kadar anlıyorum herşeyi ve kabulleniyorum ve öylece kalıyorum dünyanın bir yanında-senden çok uzaklarda...
O günler çok güzeldi, (hiç) bitmeseydi!
emre onbey