- 941 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
UTANÇ (Cuma Yazıları)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
“Aslını inkar eden eşektir”.
“Tarihini bilmeyen eşektir”.
Geçmiş yaşanmıştır. Bitmiştir. Geleceği oluşturarak.
Zaman ezeli ve ebedi, yani başı ve sonu bilinemeyen var oluşun sürekliliğidir.
Bir parçasını koparıp atabileceğiniz şerit metre, halat ya da telgraf teli değildir. İsteseniz de bunu yapamazsınız. Geçen dönemler bitmiştir, ama yok olmamıştır.
İnsan hayatı da öyle. Ne yazık ki istesek de istemesek de öyle. Yaşadıklarımızı yaşamamış sayamayız. Koparıp atamayız.
Ne olacak bu durumda.
Pişmanlıklardan nasıl arınacağız. Hayatımız hatalar ve istenmediklerle dolu olamaz mı. Hele bizim gibi zorluklar ve bilmezliklerle dolu toplumlarda, neler neler var, keşkeler var, bitmek tükenmek bilmez keşkeler.
“Tecrübe (deneyim) geçmişte yapılan eşekliklerdir” yani hatalar. Bunu diyen her kim ise biraz haklı, biraz haksız. Doğrudur, çünkü yanlışlardan ders almayı öğütler. Yanlıştır, çünkü yanlışlar çok kez elde olmadan yapılır. Kişi eşek değil masumdur.
En ucuz deneyimler, başkalarının yaşadıklarından edinilenlerdir. Zahmetsiz rahmet. Aklı olana, işini bilene.
Zaman asla kendini tekrarlamaz. Hep yenidir. Hep ilerler.
İyi mi, kötü müdür yeni zaman. Bence hiç biri. Belli olmaz. İyi de olur, kötü de. Ne yazık ki; şimdiye kötü diyerek, eskiye dönme şansınız yoktur.
Modern, muasır, asri, uygar…ne isim verirseniz verin zaman var oluş şerididir ve geri dönüşü yoktur. Tekrarı yoktur geçmişin.
Bunu kesin olarak kabullenmediğiniz sürece; düşün, düşünce ve eylem sistematiğiniz tümden yanlış olacaktır.
“Tarih tekerrürden ibarettir” sözü yalandır. Çok kaba bakış açısının eseridir.
Tarih asla tekrarlamaz. Yüzeysel bakıldığında ve biraz da tembellik edildiğinde,
bire bir eşleme değil, benzerlik kurulabilir. Deneyim olarak yararlanılır sadece.
Zaman tüneline girmişsiniz, dönüş olanağınız hiç yok.
Arkanızda hoşlanmadığınız bir şeyler var. Düzeltme, silme şansınız da yok.
Üstelik değerlendirmeleriniz de gerçekçi ve bilimsel olmayabilir.
Yanlış dedikleriniz, utandıklarınız, keşkeleriniz, sizin düşündüğünüz kadar kötü olmayabilir. Hatta hiç de yanlış değillerdir belki.
Bu sizin kuruntunuz, kompleksiniz, güvensizliğiniz sonucu da olabilir.
Bu size başka odaklar tarafından sistematik olarak, art niyetle, aşılanmış da olabilir.
“Birine 40 gün deli dersen, deli olur”. Yani sistematik baskılar sizi geçmişinizden soğutur, belki nefret bile ettirir.
Utanma, pişmanlık, vicdan azabı gibi duygular, iç değil dış algılarla güçlenir.
İnsanın doğasında var sanılması hatadır. Bazen iyi bazen kötü amaçlarla dayatılırlar bireye. Hatta tehditlerle, korkularla.
Peygamberler iyi amaçlarla, şeytanlar kötü amaçlarla.
Ego.
Kendisiyle öğünmeyen, başkalarına göre en azından üstün bir yanı olduğunu düşünemeyen, birileri tarafından beğenildiğini, kabul gördüğünü hissedemeyen canlı yaşayamaz.
Aşkın sırrı da buradadır.
Kendisine daha geniş yaşam alanı oluşturmak isteyen bir kişi, bir grup veya etnik topluluk, devlet v.s. hedef belirlediği bedenlere aşağılık kompleksi aşılayarak, egosunu zedeleyerek yok olmasını ister.
Anlaşamadığı halde ayrılamayan karı-kocalar gibi.
Düşman kardeşler gibi.
Asimilasyon gibi.
Emperyalizm gibi.
Faşizm gibi.
Din, mezhep, tarikat, klan savaşları gibi…
Asya’dan göç eden kavimler mesela.
Yaşam alanları ve koşullarına, zamana göre, hiç de onursuz değillerdi. Tam aksine, doğala yakın oluşları, doğruya yakın oluşlarının göstergesiydi. Güneydeki Çin uygarlığıyla, Hint uygarlığıyla sürtüştüler. Etkilediler, etkilendiler.
Geçtikleri, yerleştikleri yerlerde de durum aynı oldu.
(Bunu ayrıca işlemeli ve gerçekleri ortaya koymalı. Kısmet olursa yazarız bir gün )
Ne oldu da UTANÇ doğdu.
Neden insanımız kendinden utanır, yüzü kızarır oldu.
Yanlış olan, ayıp olan nedir.
Dilimizden utandık. Arap diline, Acem diline, İngiliz, Fransız diline hayran olduk.
Ne oldu da kendimize güvenimiz sarsıldı.
Kültürümüze, biz bize sahip çıkmadık.
Haklıdır eleştirenler. Değerlerimizi sahipsiz bırakınca bozulmuşlardır da. Temelden bozuk değil, sahip çıkmadığımız için zavallı benliğimiz, kültürümüz aşındı/aşındırıldı bir nebze belki.
Türk beyleriyle evlenen Çin prenslerinin anılarını, Urduca dilini oluşturan Türk ordularını, Avrupa’yı mesken edinen Bulgarları, Macarları, Finleri ve belki de Basklıları düşünmeli.
Yerleşik Acem uygarlığını, Arap uygarlığını düşünmeli. İnanç değiştirme dönemlerine göz gezdirmeli.
Ve
Bugüne bakmalı yukarılardan, gezegenlerin, hatta yıldızların birine çıkmalı, bağdaş kurup bakmalı, başını iki elinin arasına alarak düşünmeli.
UTANACAK NE VAR.
Utanç nerden kaynaklandı. Suçlusu kim/ler.
Utanacak şey var mı gerçekten.
Zaman şeridinde geçmişe dönmek olmadığına göre,
Biz bize dört elle sarılmalıyız.
Yaşam alanlarını genişletmek için egomuzu zedeleyenleri bilmeliyiz.
Mesela ben kimseyle kardaş/karındaş değilim. dört kardeşimden başka.
Yurttaş, dindaş, yoldaş, ülküdaş, ülkedaş olmam ayrı.
Mesela:
“Bütün Müslümanlar kardeştir” diyen birilerinin, dini kullanarak Arap emperyalizmini, dünyada Arap egemenliğini amaçlamadığını nerden bileyim.
Kötülük tohumları ekmediğine, başka inançlardakileri düşman ve de hedef göstermediğini nerden bileyim.
“Aslını inkar eden eşektir” vesselam.
YORUMLAR
'Bütün Müslümanlar kardeştir”
o kadar saçmamalamışsınız ki kardeşim; Hadisi Şerif olan sözü bile yazınızda birileri yazmış diye bahsetmişsiniz...
Saygınız yoksa kültürümüze, dinimize, milletimize, SAYGISIZLIK ETMEYİN....
Utanç ve hicap duyuyorsan birilerinden, birşeylerden, din ve inançtan, sizin yeriniz burası değil elbet.....
EDEPSİZLİK ETMEK İYİ DEĞİLDİR EFENDİM YAZIDA....
ŞİDDETLE KINIYORUM SİZİ VE SİZİN GİBİLERİ.....
Kişi kendini nasıl bilirse, diğerlerini de öyle sanırmış.
Kardeşlikten kimseye zarar gelmez örneğin, kendimiz diğer insanlara önyargılıysak ancak bu endişeleri taşıyabiliriz.
Aslolan önyargılarımızdan kurtulmayı bilmekten geçiyor.Biz diğer insanları seversek, diğer insanlar da bizi sever. Biz, zihin gerisinden diğer insanlara düşmanlık beslersek, kendimiz dostluk bulamayız.
Rahatsızlık verecekse "müslümanlar kardeş olmasın"...
Hiç değilse "insanlar" kardeş olsun...
Yazı biraz tarih biraz maziye dönük biraz ülke bazında biraz da kişisel bakışla yazılmış.
Aslında tümden aykırı değil her iki konuda birbirine benzer izlerdeler, sonuç olarak milletçe yaşadığımız anılarımız değil mi tarih?
Buna göre mazi de kişisel anılarımız ancak farklı olan yanı "sahip çıkma" olgusudur.
Kişiler isterlerse mazilerini unutabilirler sevmedikleri hatırlamak istemedikleri anılarını hatırlamaya da bilirler fakat tarih de bu olmaz...
Milletçe yaşanmışlığın en kötüsü dahi yarına yine milletçe kullanılacak deneyimdir yok sayamayız unutamayız utanamayız...
Tarih tekerrür eder evet, ama tekerrürden doğan sonuçlar farklıdır.
Bir evvelinde öğrendiğimizi bir sonrakin de uygularız, eğer ilki hezimetse tekerrürü halinde artık hezimet olmayacaktır.
Milletler kendi kültürlerine sahip çıktığı ölçüde kimlik oluşturur, her taviz veya aman sendecilik her milletin hanesine eksi olarak yazılır....
Emeğinize sağlık, var olun.
“TARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİR”
Bu sözü nasıl da cımbızla çekip çıkarmışsın ortaya
Söz, çoğu kişi için dört elle sarılınan bir deyimdir.
Tembellikten kaynaklanıyor olabilir, nasılsa alışılagelmişleri uygulamaya alışmış, yenilikte gözü yok, tarih tekerrür edecek, peki tarih tekerrür edince, çağın insanı ne yapacak, yapılan eşeklikler de tekerrür edecek o zaman
DİN, MEZHEP, TARİKAT, KLAN SAVAŞLARI GİBİ…
Dünya ve ülke düzeninde
kültür ve gelenek ayrılıkları, fikir ayrılıkları, örgütsel ayrılıklar ve inançlar önce bireyleri yabancılaştırıyor
örneğin:
Hipatia’yı parçalayan rahiplerin uyguladığı şiddet yabanıllaşmanın eseridir.
Veya Sokrates’e baldıran ağusunu içirenler,
Agis’i asanlar, kadınları kızları cadı diye yakanlar,
Hallac’cı- Mansur’u, Nesimi’yi, Bedreddin'i asanlar,
Kerbela'da yaşananlar,
Maraş'ta
Sivas'ta yaşananlar,
Menemen’ de Kubilay’ı, Ankara’da Mumcu’yu, Ahmet Taner Kışlalı’yı, Behiye Üçok’u ve daha nice değerlerin katledilmesine bakarsak...
“TARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİR”
Tekerrür ettiren de eşektir
Demek geliyor içimden
ki ediyor, çünkü işlerini usulüne göre yürütenler ve işine böyle gelenler bu söze sığınmak zorunda
dünya ve ülke düzeninde
cahilin yaşadığı her yerde
UTANMA, PİŞMANLIK, VİCDAN AZABI GİBİ DUYGULAR, İÇ DEĞİL DIŞ ALGILARLA GÜÇLENİR.
BAZEN İYİ BAZEN KÖTÜ AMAÇLARLA DAYATILIRLAR BİREYE. HATTA TEHDİTLERLE, KORKULARLA.
------Doğada kendini kandıran tek canlı insandır-------
Asırlardır tarih hep tekerrür etti, birileri hep birilerini yok etti
Aslında birileri egosunu tatmin etti
Edecek de
Çünkü insanın doğasında var, dayatmalar, tehditler, baskılar ve şiddet
Ben gibi ol sevdası
Yenilenme
Gerile
Gözün açılmasın
Eşek gibi yaşamaya alış, benim işime geldiği gibi
Ki
Sırtına bineyim
......senin de dediğin gibi
KENDİSİNE DAHA GENİŞ YAŞAM ALANI OLUŞTURMAK İSTEYEN BİR KİŞİ, BİR GRUP VEYA ETNİK TOPLULUK ….var oldukça
MESELA BEN KİMSEYLE KARDAŞ/KARINDAŞ DEĞİLİM
Tabiî ki değiliz, kendimizi kandırıp çıkarlarımızın sağladığı yararları temin etmek için bu sözü kullanıyoruz, kim kiminle kardeş olabilir, nereye kadar
Hem hepimiz kardeşiz diye bir cümle kullanılıyor
hem de
‘’ babana bile güvenme’’
Deyimi kullanılıyor
Neyse bu kadar yeter, bu yazı adamı deli eder, yazdırır da yazdırır
Anladığım kadarıyla öyle
Çünkü okuyup anlamak var
Okuyup anlamadığını anlamış gibi yapmak var
Okuyup anlamadığına başka anlamlar yüklemek var
Okuyup anladığını işine gelmediği için anlamamazlıktan gelmek var
Ve en önemlisi de
Okumadan
Okumuş gibi yapmak var
Biri teşekkür
Diğeri saygı
İki kelam
Vesselam
Müsadenizle tarafından 2/13/2009 12:27:44 PM zamanında düzenlenmiştir.