TİTER
Uyandı. Sabaha uyandı, yapamadıklarının altında başka bir günde yeniden ölmek için uyandı, kan çanağına dönmüş gözlerini biraz daha kırmızılaştırmak, çatlamış dolgun dudaklarını ısırarak kanatmak, geçmişinin getirdikleri ve geleceğinin vaat edemediklerini özümsemek için yağmurlu bir güne uyandı Titer.
Her sabah yaptığı gibi bir fincan kahve hazırladı kendıne.Geceden arta kalan son faydalı şey, sigara paketının içinde duran tek dal sigaraydı. Denize bakan penceresinin önüne yöneldi,iri ve koyu kahverengi gözlerini kapatan uzun kızıl saclarını,bulduğu bir kalemle topladı. Denizi izlemeye başladı Titer…
Hayat , yaz günlerinde üşüyüp, uyurken bedenlerini yorganlarla örten insanlarla doluydu. İnsanlar üşüyordu, insanlar korkuyordu,insanlar ölüme gidiyordu. Her geçen saniye tabutunun bir işlemesinin daha bittiğini biliyordu titer; ama umursamıyordu. Şimdiki zaman yoktu onun için, gelecek zaman da. Geçmişe inanıyordu, yaşadıklarını hissetmişti,eliyle dokunamıyordu belki anılarına ama sahiplenebildiği tek şey yaşanmışlıklarıydı. Ötesi yoktu. Ağzından çıkan her seste, her sanıyenın gecısınde, sanıyelerle kaybediyordu sımdıkı zamanı. Sonsuz bir geçmişi vardı. O doğmamıştı, ilk adımını atmamıştı,okula giden titer değildi. sahiplenmek ve kaybetmek arasında ince bir çizgide duruyordu. izlediği denizin dalgaları sahile çarparken, ufuk çizgisini ulaşamadığı için geleceğe benzetti. Görünüyordu, tahmin ediliyordu ama oraya varabilmek için kaç kilometre yüzmek gerektiği bilinmiyordu.oysaki dalgalar küçük ipuçları bırakıyordu sahile.bulmaca çözmeyi sevmezdi titer…
Mavi geceliğni değiştirmek için yattığı odaya yöneldi,adımlarının ahenkini fark etti. Bugün farklı bir gündü, uyum ıcınde hareket eden ayaklarının neden hep ılerıye dönuk oldugunu ılk kez o sabah düşünmüştü. Bedeninde fark edemediği daha neler vardı ve o bilmiyordu, yağmurlu gün keşiflere gebeydi. Korktugu her seyı yagmur damlalarının ıcıne gömmeye karar verdi.
Hızlıca değiştirdi üstünü,ıslaklıgı en agır seklıyle ılıklerıne hapsetmek ıstedıgı ıcın bez ayakkabılarını gıymeyı sectı. Merdıvenlerden asağıya dogru ınerken elınde tuttugu anahtarlara baktı, yuzundekı hafıf tebessumle mırıldandı:
“hayatın sis perdesini aralamak için ıhtıyacım olan sey bır anahtar ve ben nedensızce bır sabah kalktıgımda bunu fark edebılıyorum..ne guzel bır celıskı, ne guzel bır alınganlık ve ne guzel ozgurluge gıden bu merdıvenler…”
Oturdugu apartmanın gırısınde sırın bır bufe vardı ama bufe işletmecileri sahıp oldukları bu tıcarethane kadar sırın gorunmuyordu tıterın gözune. Sabahtan aksama kadar caddeden gecen, tanımadıkları ınsanlar uzerıne konuşmalar gerceklestırırken, kendılerı elestırıden nasıplerini alamıyorlardı. Tek taraflıydı bu ınsanlar. Her seye ragmen tıter hıc hosuna gıtmeyen bu durumun onların secımı olmadıgını cok ıyı bılıyordu, kızamıyordu onlara. Sade bir günaydın kelımesı ıle onlara yarım saat konusabıleceklerı malzeme vermıs oldugunu bılıyordu ama bu pek de umrunda degıldı.
Adımları sahıle yoneldı. On dakika sonra kendini, bomboş bır ıskelenın üzerinde yürürken buldu. İskele mutluydu. Eskıyen, paslanmış ceperlerine ragmen ayakları denızın ıcındeydı, dalgalarla sevısıyordu,ıstedıgı dalgaya gecıs hakkı verıyor, ıstemedıklerının yolunu kesıyordu iskele. Mutluydu.
Titer, adımlarıyla es gectıgı bu ıskelede kaç aşkın can buldugunu dusundu, yoruldugunu hıssettı ama durmadı. Korkularıyla yuzlesme gunuydu.unutmamıstı. beynının en uc noktalarına hareketı baslamıstı. Duramazdı.
Iskelenın dertlerını denıze doktugu bosluga dogru ılerlıyordu tıter. Hayatın ıcındekı adaletsızlık ve cekısmelerden daha cok önemsediği, daha çok içine attıgı bir şey vardı. Cevresındekı ınsanlar, tarıh boyunca adına fılozof denen kısıler, masal kahramanları..herkes aşk dıyordu bu kavrama. Tıter ıcın bu hıs, bu anlayamadıgı ve yasamı boyunca cozmekte zorlandıgı tek duygu,kayıptı.aşkın adına kayıp demek belkı de tek farklı kazancı olmustu. Ugruna ıntıhar edılen, ınsanları oldurten, binbir komplo teorılerı üreten bır duyguya kayıp demekten baska bır yolu yoktu. Aşkın çözümünün saklı oldugu yer bunu kabullenmektı ve tıter basarmıstı.
Adım atacak mesafe kalmamıstı. En uctaydı, kımsenın olmadıgı, sonsuz bır bosluga bakıyordu gözlerı. Kibele oradaydı, aşkından ayrılıyordu, hüzün kokuyordu hava. Tıter, kıbeleye acıdı, kıbele ıcın hep mart, hep agustos olmalıydı, gunes açmalıydı….kendısıyle barısamayan, ıcınde yasadıgı acıyı ınsanlara yansıtan bır tanrının acizliğini düşündü. Evet, titer bir tanrıya acıyordu ve büyük olduğunu düşünüyordu. Aylar sonra ılk kez dusuncelerı mutlu olmasını saglamıstı. Bunu kutlamak zorundaydı, denızle paylaşmalıydı.
İç çamaşırları harıc butun kıyafetlerını cıkardı ve soguk havaya cıgerlerıne cektıkten sonra denıze bıraktı kendını…hala mutluydu tıter
NEŞENUR ALTUNKAYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.