Özümüz, Sözümüz, Sevdamız ANDIRIN…
Özümüz, Sözümüz, Sevdamız ANDIRIN…
Gelişen dünya düzeni içerisinde insanlar, hayatlarını idame edebilmek için göç yollarını zorlar yeri geldiğinde.
Yaşadıkları çevrede yeterli iş imkânları ve yaşam şartları oluşmadığında yeni arayışlara yönelir.
Bu arayışların son bulduğu, yaşamını idame edebileceğine karar verdiği yeri kendisi için yurt, vatan olarak seçer.
Bu seçimi yaptığı zaman o çevrede bir yabancı, bir el,bir yaddır.Tıpkı kendisinden önce o çevreyi yurt ,vatan bilenler gibi.
Taşradan iş umuduyla, aş umuduyla çıkanların büyük şehirlerde sığınacağı ilk liman ya bir tanığı ,ya da akrabasıdır.
Büyük şehirlerin karmaşası ve yaşamı zorlar oluşu, insanların bir arada ve var oluşun pençesinde hayatı sorgularcasına birbirlerini arayıp bulmaları dertlerine, sıkıntılarına, mutluluklarına ve sevinçlerine ortak olmaları bir süre sonra insanları toplumsal örgütlenmeye meyillendiriyor.
Taşrada geleceğe dair umut bulamayan insanlar, büyük şehirlerde hayatlarını idame edebilmek ve kendi yağları ile kavrulma çabasındadırlar. Yöremiz insanının da yaşamı bu çabalar doğrultusunda devam etmektedir.
Yıllar yılı göç veren bir bölgenin yetiştirdiği insanlardır Andırın insanı. Torosların nazlı bağrında gizlenen saklı vadilerin derinliklerine sıkışmış olan bir bölgenin de adıdır Andırın.
Doğunun, Orta Anadolu’nun Güneye, Çukurova’ya açılan kapısı konumunda olması sebebiyle kültürel çeşitlilikleri harmanlayarak kendine has bir kültür ve bölgesel tarz yaratmasını da bilmiş bir bölgenin adıdır Andırın.
Anadolu’nun uçsuz bucaksız ovalarından kalkıp göç eden insanlar gibi Andırın insanı da geleceğini aramak adına terk-i diyar eylemiştir.
Andırın, yer yüzü şekilleri ele alındığında, hayatı zorlayacak doğal yapısı itibari ile yöre halkının yaşam şartlarını zorlar bir hal almıştır. Bu sebeple yörenin tek kurtuluş olarak gördüğü eğitim, hayatlarının dönüm noktasında ciddi bir öneme sahiptir.
Bu nedenledir ki, Andırın insanı, tek umudun eğitimde olduğunu doğduğu gün anlar.Yaşamı boyunca Andırın’dan izler taşır.
Bu izlerin temeli ise, yetişmesinde ve yetiştirilmesi esnasında bir nakış edasıyla işlenmiş olan Andırın değerleridir.Ve bu Süzülmüş değerlere,Andırın insanının hayatının her evresinde rastlamak mümkündür.
Yanımızda yöremizde bulunanların bir şekilde ya görevi gereği, ya da işi gereği büyük şehirlere gittiğine şahit oluruz.
Bu durum yöremizin aslında göç verdiğine bir işarettir. Bu göçü verirken hem kültürel anlamda bir yokluğa,hem de var olan insan yapımızın değişimine ivme kazandırmış oluyoruz.
Bizlerin yetişme ve yetiştirilmesi esnasında çevremizin, bizlerin üzerinde bıraktığı etkiler büyük şehirlere ulaştığımızda sancılı bekleyişlere dönüşüyor aslında.
Bu sancılı bekleyişlerin son bulduğu an ya bir hemşerimizin sıcak eli omzumuzdadır veya bir tanıdıkla rastlaşmışızdır.
Bu durumların neticesidir ki, sosyal iletişim ve paylaşımların hızla yaygınlaştığı bir süreçte, bizler Andırın’lılar olarak üzerimize düşeni en iyi şekilde yerine getirmeliyiz. Bunun da öngörüsü birlikteliklerden ve dernekleşmeden geçmektedir.
İşte bu noktada bireyselliğin son bulduğu, sivil toplum kuruluşlarının öncülüğünde toplumun bir araya geldiği ortamlardır dernekler.
Dernekçilik bir gönül işidir. Bir özveri gerektirir. Eğer ki içinizde özveri ve gönüllülük yoksa dernekçilik sizleri zorlar.O yüzden önce dernekçiliği benimseyip özümsememiz gerekir.
Bizler büyük şehirlerin karmaşasında dost sıcaklığında muhabbetler edebilmek ,birlikte ağlayıp, birlikte gülebilmek adına dernekçiliği ve dernekleşmeyi becerebilmemiz gerekmektedir.
Yıllar yılı evvel İstanbul’da temeli atılan bu dernekleşme ve birlikte var olabilme süreci ne yazık ki istenmeyen nedenlerle askıya alınmış, yeni ve yeniden yapılanma sürecine kadar bekleyiş devam etmiştir.
İki binli yılların geçiş döneminde büyük şehirlerdeki iletişim kopuklukları ve hayat şartları hemşeriler arasındaki dayanışmayı zorlaştırmış ve güç kılmıştır.
Lakin son yıllarda özellikle Andırın’lılar olarak Adana , Ankara ve İstanbul başta olmak üzere dernekleşme ve aktif olarak birlikteliklerin yapılanması hususunda iyi bir ivme yakalanmıştır.
Bu ivmenin devam edebilmesi, hemşerilerimizin toplumsal yakınlaşmalar ve sosyal iletişim ağı oluşturmaları adına meşaleyi yakan önderlerin bir zaman sonra, artık bu yanan ateşe zarar verir hale geldikleri gözlerden kaçmıyor.
Dernekleşme oluşumunda yönetimi ve aktif kadroyu oluşturanların dışında tabana hâkimiyet dediğimiz genele yayılmada sıkıntıların oluşması demek dernekleşmenin zorluklarla karşılaşır olması demektir.
Bir zaman sonra meşaleyi ateşleyenlerin, yanan alevi daha güçlü kılabilmek adına yeni yeni yüzler ve güçlerle daha da büyüyerek yüzünü Andırına dönmesi gerekmektedir.
Değerlerimizle bezenmiş bir kültürel oluşumun, dernekleşerek Andırına dönüşü çok büyük atılımların öncü seslerini oluşturacaktır. Bunun içindir ki, yenilikçi ve değişimleri özümseyen, eleştirilere açık, dernek kültürünü algılayabilecek bireylerin öne çıkacağı toplumsal çalışmalara yatkın hemşerilerimizle uzun soluklu çalışmaların temeli atılmalıdır.
Bunu yaparken hep aynı, dar kalıp çerçeve de ve bir odak noktası etrafında olmak genele vurulduğu zaman dernekleşmenin sıkıntılarını gün yüzüne çıkaracaktır.
Onun içindir ki kapalı kapılar ardında kalacak olan etnik çalışmaların bireysel özümsenmelerini genele yayabilmek, dernek hiyerarşisini toplum adaptasyon süreci ile bütünleşmiş bir şekilde hemşerilerimize anlatabilmeliyiz.
Zaman zaman karşımıza çıkabilecek olan yanlış anlaşılmalar ve hatalara meyil vermemek için öncelikli olarak ekip liderliği pozisyonuna gelmiş veya getirilmiş olanların iyi bir yol izlemeleri çok çok önemlidir.
Biliyoruz ki gönül birlikteliği içerisinde Andırın ve Andırınlı için en iyisini istemekteyiz.Bunu da belirgin bir şekilde vurgulayabilmemiz için ekip liderlerinin,arkasındaki toplumla barışık olması bireysel de olsa küslük ve kırgınlıkların olmaması gerekmektedir.
Böylesi durumlarda anında çözüme gidilmesi, geleceğimize güven veren bir istikrarın olduğu izlenimini aktarabilmeliyiz.Bunu yapabilmenin tek yolu da ekip lideri olanların bireysel olarak hatalarından ders alıyor olması gerekmektedir.
Ekip liderlerinin kendine olan samimiyet ve özgüveni, arkasında olacak olan toplumun da özgüvenini sağlayacak daha da emin ellerde olacak bir dernekleşme süreci yaşanacaktır.
Bu durumda arkadaki toplumda görülecek olan bu kenetlenme ve heves, gelecek nesillerimize gönüllü dernekçilik anlayışını benimsetme ve memleketimize dönüşün esas alındığı, değerlerin yaşatılması adına dernekleşmenin şart olduğu gözler önüne serilmiştir.
Bu süreçte mutlak suretle engeller oluşmakla birlikte özveri, güven ve gönüllülük esasına göre hareket edilerek, hemşeriler arasında dayanışmanın ve güç birliğinin oluşumu sağlanmış olacaktır.
Andırın insanı özünde var olan vefa duygusu ve duygusal bağının getirisi olarak, Andırına olan borcunu dernekleşerek memleketinin yok olmaya yüz tutmuş kültürel, sosyal ve doğal değerlerinin yaşatılması adına bir var oluş mücadelesine girişmiştir.
Andırın biliciyle, var gücümüzle, geleceğimizin daha emin ellerde ve öngörüsü yüksek bireyler olarak topluma katılımını sağlamak üzere dernekleşme sürecinde her daim birbirimize destek verip omuz omuza Andırın için diye yola çıkabilmeliyiz.
Bu süreç biraz zorlu süreçtir. Elbette sıkıntılar olacaktır. Fakat iyi bir alt yapı ve hemşeri dayanışması ile aşılamayacak sorun yoktur.
Bu tür oluşumlarda Andırın’lılar olarak bizler her daim elimizden gelen desteği vereceğiz. Bunun için sosyal,kültürel ve manevi değerlerimizi baz alarak çıkacağımız bu yolda bizlere ışık,öncü olacak kurum veya kurumların başında derneklerimiz gelmektedir.
Biliriz ki, Andırın’ın bizlere kattığı en büyük güç kültürel mirasımız ve özgüvenimiz. Andırın kültürünün maneviyatımıza katmış olduğu o paha biçilmez özgüvenin ve haykırışın netliğini de gün yüzüne çıkarmamız lazım.
Sahip olduğumuz değerlerimiz, bizlerin yaşama sarılış gayesinin ışıkları doğrultusunda yön bulur ve ilerler.İşte bu değerler, Torosların saklı koynunda kalan şirin taşra kentindeki geçirdiğimiz yaşamlarımız sürecinde benliğimize işleyen değerlerdir.
Bu yüzden var olan Andırınlı olabilme maneviyatını, değerlerimizi ve içimizde büyüyen özgüveni dışa vurmak, bireyci çözümlerin sonuç getirmediğini görüp,hemşeri dayanışması içerisinde olabilmektir.
Bunu yaparken de bizlerin bir araya gelebilmesine etken olacak en önemli unsurların başında dernekleşmemiz ve kültürel değerlerimizin ön plana çıkarılması gerekir.
Bunu ortaya çıkarırken, manevi değerlerimizle katmerlenerek, benliğimizde derin izler bırakan, Andırın ortak paydasını öne çıkarabilecek çalışma veya çalışmalara katkıda bulunmak bizlerin asli görevidir.
Bunun içindir ki diyoruz;
Özümüz, Sözümüz, Sevdamız ANDIRIN…
VER ELİNİ ANDIRIN , VER ELİNİ ANDIRINLI
Diyenleri bekliyoruz…
Mustafa ARSLAN
08.02.2009
İSTANBUL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.