- 603 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SÖYLE TANRI'YA
Fırtına penceremi zorlayarak titretmekte; elinden gelse söküp pervazlarından dalacak küçük kulübeme.
Yıllar önce dağın göğsüne yaptığım ve her zaman gizemli bir şato olarak baktığım bu kulübemde son anlarımdayım.
Derme çatma şöminemdeki ateş söndü sönecek; ateşi diriltmeye gerek yok artık! Ben ölünce soğumalı burası ve bahara kadar morg gibi olmalı…
“O da ne!.. Siz kimsiniz?”
“Ben meleğim!”
“Bu ne güzellik böyle!”
“Meleğim, dedim ya!”
“Anladım, Azrailsin sen; hiç bu kadar güzel olacağını düşünmemiştim.”
“Hayır, Azrail değilim, Tanrı’nın sana gönderdiği bir elçiyim sadece.”
“Tanrı’dan ne geldi de kul kabullenmedi, söyle!”
“Sana bir öneri var!”
“Nedir öneri, neyi seçeceğim ki! Cehennemden yer mi beğeneceğim!”
“Hayır, Tanrı der ki; sor bakalım, en güzel çağında, yani otuz yaşına dönüp ve sonsuza kadar o yaşta kalmak ister mi?.. Yoksa Azrail başucunda sabırsızlanmakta kendini göstermek için.”
“Harika!..”
“Yani kabul mü ediyorsun?”
“Elbette kabul ediyorum, aptal mıyım ben!”
“Tamam o zaman, ben gidiyorum; Tanrı, senin isteğini yapacak.”
“Dur bir dakika!.. Bu kararım beni huzursuz etti şimdi.”
“Neden?”
“Düşünmeliyim biraz daha!”
“Düşün bakalım.”
“Otuz yaşına kadar yaşadıklarım bende kalacak öyle mi?
“Evet!”
“Ya sonrası?”
“Yok!”
“Güzel!.. Kısa pantolonumla paslı çemberimin peşinden koşarken düşmelerim ve dizlerimdeki yaraların kabuklarını kaldırırken aldığım zevk bende… Uçurtmamı en yükseklere çıkardığımda duyduğum gurur da benim… Lise yıllarındaki aşkım ve gençlik yıllarımda verdiğim kavganın onuru da bana kalıyor böylece…
Gerçekten sevdim bu öneriyi. Yani otuz yaşımdan sonra çirkinleşen bu dünyanın çirkefleşen sevdalarındaki ikiyüzlülüğü de yaşamamış olacağım, hem de dostum dediğim insanlar tarafından vurulmamış olarak kalacağım... Biliyor musun, son zamanlarımda keşfettim hançer denilen şeyin neden eğri olduğunu. Çünkü, yüz yüzeyken göğüsten saplanmaz o eğri bıçak, hangi eldeyse onun gibi eğridir o da; yaralar ama öldürmez. Ancak sevgiyle sarılırken biri birine, sarıldığını birden sırtından vurmaya yarar, sadece böyle öldürür o eğri hançer.
Neyse, bu bilgi de eksik kalsın bende…
Tamam, söyle Tanrı’ya otuz yaşıma dönüyorum hemen!”
“Peki, otuz yaşta sonsuz bir ömür seni bekliyor!”
“Dur, dur bir dakika daha!”
“Yine ne oldu?”
“Ihlamur kokusu hissediyor musun sen de?”
“!!!..”
“Bu ıhlamur kokusu, bana en güzel sevgiyi tattırmıştı. Büyülü bir gecede, hiç tanımadığım duygularla tanıştırmıştı beni… İlk kez, her tanesi ayrı bir renk olan yağmurun altında çırılçıplak koşmuştum; ilk kez, bedenim buradayken başka bir coğrafyada bulunmuştum… Kalbimde sessizce akan kızıl ırmağın birden çağlayana dönüşünün tek şahidiydim. Sevginin şahanesini hissetmiştim o gece. Yüreğimin yıllarca eksik kalan yanını bulmuştum; diğer yarımla buluşmuştum… Bunları bir daha yaşayacağımı sanmıyorum; ne bu ıhlamur kokusundan vazgeçerim ne de bana gerçek aşkı yaşatan o geceden! Söyle Tanrı’ya, ölmek istiyorum ben!..”
YORUMLAR
yazınızı yazarken neler hissettiginizi düşününce kalbimin atışları gem vurulmayan delı tay*lar gıbıydı. Ihlamur çiçeklerinin kokusuyla gelen sevda kazanmalıyı elbet..AŞK kazanmalıydı ve AŞK ile son bulmalıydı hayat ıhlamur kokuları eşliğinde
Hem kalp yıllar önce terk ettigi yarısını bulunca ölim bile bir tebesssüm olacaktır dudaklarında
Sevgıyle kalınız..Satırlarınıda bıraz kendımı buldum))..