- 1769 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
NİYAZİ PİLAV YEMEZ.!
Suvermez köyü denince, yetiştirmiş olduğu değerler ve bu değerlerin sayesinde kültürümüz, türkülerimiz, ağıtlarımız ölümsüz bir şekilde yüreklerimizde gereken yerlerini almıştır. Bunların içinde Kamil KARANFİL ile Niyazi GÖKŞEN iki arkadaş gençlik yıllarını beraber geçirmişler, beraber üzülmüşler, beraber sevinmişler ama hep birbirlerini sevmişlerdir. Bu iki değerli insanın bir hatırası ile başlayalım. Delikanlılık yıllarında Bir düğün daveti yapmak için, Vaysal(Veysel) a okuntu götürmeleri söylenir. O yıllarda Vasıta yok yani ulaşım araçlarından bir at dahi bulamazlar, yaya gitmeleri gerekir. En az 20 km lik bir yol gideceklerdir. Akşam sözleşirler, sabah erken yola çıkarlar. Niyazi Annesi hasta olduğu için çorba dahi içmeden aç karnına yola düşer Hamzahacılı köyünü geçerler, Niyazi ;K amil arkadaş ben bir şey yemeden yola çıktım, açlıktan öleceğim herhalde der. Kamil ise ; Arkadaş sık dişini vaysala az kaldı, varacağımız yer emmimin evi orada karnımızı doyururuz der. Nihayet Vaysal köyüne varırlar, Emmisinin evine yorgun argın girerler, sofaya otururlar, gün öğleyi çoktan geçmiştir. Tandır damında ocakta bir şeyler piştiğini uzaktan gözlerler, yemek hazırlanıyordu. Biraz sonra Yengesi elinde bir sofraaltı ile gelir, sofaya serer üzerine sofrayı koyar tekrar tandıra gider. Emmisi Fakı hoca Suvermezde ne var ne yok diye bütün haberleri sormuş, uzakta oluşunun merakı ile olup bitenleri öğrenmişti. Sofranın üzerine yeni sulanmış, yumuşak yufka ekmekleri serilmiş, Mercimekli bulgur pilavı hemde tereyağlı mis gibi kokusu ile bir sahan içinde gelmiş yufkaların üzerine dökülmüştü. Dört baş kuru soğan da getirmişti yengesi. Kamil bir bıçak ile dörde bölüp sofranın üzerine koydu. Ev sahibi Fakı hoca tam haydi buyurun sofraya diyecekti ki Kamilin aklına bir muziplik gelir ve Niyazi pilav yemez der. Bunu duyan Niyazi , Munis bir yapısı olmasıyle utanır ben yemiyeceğim der. Kamil gülerek ; Niyazi arkadaş ben horata (Şaka) yaptım, olurmu hiç zaten sabahtan beri açsın dese de Niyazi sofraya oturmaz, Mercimekli pilavı sevdiği halde yemez. Kamil evden ayrılmadan önce ben biraz sonra gelirim diyerek yengesinin yanına tandıra gider, iki pilavlı dürüm yaptırır bir beze sarar saklıca yanına alır. Evden ayrılırlar, Niyazi açtır Köyü biraz geçince Arkadaşı kamile verir veriştirir, epeyce kızmıştır. Kamil çıkını açar, dürümleri Niyaziye verir barışırlar ve suvermeze dönmek için tekrar yola düşerler.
Kamil Gençliğinde bir kızı sever, kızla buluşamaz, uzaktan suya gelip giderken ancak görmesine rağmen içindeki ateşi söndüremez bunun üzerine bir türkü yakar.
Arzum kaldı salınarak gidende
Saldığın yadigâr saklıdır bende
Merhamet denilen yok mudur sende
Merhametsiz yâre çattı yollar
Sevdânda yanıyor açılan kollar
Yarim su yolunda gözüme baktı
Yüreğime damla damla kan aktı
Tomurcuk sineler burnuma koktu
Tomurcuk sineni alsam elime
Ondan sonra ben gayılım ölüme
Ay doğdu ışıdı beklemem gayrı
Söylerim sırrımı saklamam gayrı
Ayrılırım senden kız dini ayrı
Dini ayrı güzelin derdine yandım
Beni hep gönülden seviyor sandım
Pek erken yatmışsın sevdiğim güzel
Yarin deli gibi sokakta gezer
Kız senin ateşin sinemi ezer
Yandım ateşine sıdkı bütünüm
Kül oldum yoluna çıkmaz tütünüm
Baktım nazlı yarim uyumuş yere
Vurup pencereyi kırasım geldi
Atlayıp delikten girip içeri
Soyunup koynuna giresim geldi
Merhametsiz yare çattı yollar
Sevdana yandı açılan kollar
Kamil’in babası genç yaşta bir atın çiftesiyle yaralanır ve vefat eder. Fakirlik ve kimsesizliğin sonucu sevdiği kızın başlığını tedarik edemez ve sevdiği kız başkasına verilir. Daha sonra Emirdağda sınava girer ve gardiyan olur. Gardiyanlıktan emekli olur.
Arkadaşı niyazinin hiç kimsesi yoktur. Babasını kaybetmiş hasta bir anası birde kız kardeşi vardır. Fazla bir tarlalarıda yoktur fakirlik içerisinde çırpınırken, o yıllarda Ege bölgesine bilhassa Manisaya Bağ bellemeye giden köy gençlerine katılır Yaya olarak on gün süren manisa yolculuğu başlar, orada üç ay süren çalışmaları sonucu bir yıllık yiyeceklerini alabilecek parayı kazanıp geleceklerdir. Köyden gidenlerle birlikte yola çıkan niyazi ; arkasında hasta bir ana ile bir kızkardeş bırakır.
Niyazinin gidişinden sonra anasının hastalığı ağırlaşır ve vefat eder. Cenazesi kaldırılır. Bunun üzerine kızkardeşi bir ağıt yakar.
Örenler örenler yıkık örenler
Niyazi’yi yetiştirin tirenler
Yanıma gelsin de anası ölenler
Anam anam kadın anam bal anam
Niyazi gelince durma gel anam
Anamın mezarını koyun bir düze
Ne deseler derler anasız kıza
Düğünde bayramda gelirse bize
Anama anama şişkin anama
Niyazi gideli düşkün anama
Höğürüyor Niyazi’nin ineği
Dağılacak kardeşimin tüneği
İyi kötü bekliyordu binayı
Anam anam kadın anam bal anam
Niyazi gelince durma gel anam
Anamın mezarını koymuşlar uca
Bakıyon mu bana ettiğin güce
Nice adam yedin kademsiz peçe
Anam anam kadın anam bal anam
Niyazi gelince durma gel anam.
Niyazi köye döndüğünde anasının öldüğünü duyunca üzülür. Niyazi amca ölünceye kadar Kimsenin kalbini kırmamış, Hatır gönül bilen bir insan olarak yaşamıştır.
Gardiyan Kamil KARANFİL : Dayım olur, Allah rahmet etsin.
YORUMLAR
Gerçek anlamda çok çok güzel yazılmış bir yaşanmış hayat hikâyesi. Bizleri alıp nerelere götürdü Niyazi beyin yaşam öyküsü.
Geçmişe özlem duyarak bu günü ve yarını yaşıyor isek bir adım bile ilerlememişiz deriz ya. Bu gerçekten doğru bir söz. Unutulan en güzel değerlerin tekrar kazanılması dileği ile.
Kaleminizi kutluyorum saygılar yüreğinize. Dayınızın mekânı cennet olsun.
Okudukça ne çok özelliğimizi, ne çok güzelliğimizi kaybetmişiz tekrar anımsadım. Utanmanın, terbiyenin, saygının, sözün nerelerden nerelere geldiğini acıyla düşündüm. Ne çok rahatız şu devirde , ne kadar az acımız var eskiye nazaran. Getirileriyle götürülerini tarttım ve anladım ki, değiştin be dünya, çok değiştin! emeğine sağlık arkadaşım, dayınıza da rahmetler olsun.