dar zamanlar
Uzayıp giden bir sessizliği, masada duran sigara paketi ve çakmakla oynayarak bölmeye çalışıyor adam...Olmuyor...Çakmak düşüyor ellerinden,sıkıntılı metalik bir ses bırakıyor kendinden geriye...Yeniden aldığı yere , sigara paketinin üstüne bırakıyor çakmağı...Anlamlandıramadığı sessizliği paylaşmak zorlaşıyor...
"Anlatsana" diyor...
"Ne var ne yok?
Yeniden bir sessizlik geçiyor aralarından...Diğer masalardan taşan konuşmalar uzanıyor aralarındaki sessizliğin içine...Yükselip yeniden havuza düşen suyun sesi daha belirginleşiyor...Şarkı değişiyor...Suskunluk derinleşiyor...
"Ne kadar zor sorular soruyorsun " diyor kadın...
Anlam veremeyen gözlerle bakıyor adam...Susuyor... Bekliyor...
Uzaklardaki okaliptus ağaçlarının kokusunu alabilmek umuduyla derin bir soluk alıyor ama sadece umudunu soluyor kadın...Varlar ve yoklar diye tekrar ediyor içinden...
Sabit bir duruşla, hem "ben" ve "sen" sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini ayırt edemeyeceğim kadar yakın, hem de hiç bir zaman uzanıpdokunamayacağım hiç bir zaman anlayamayacağım kadar uzak olabilmeyi yada öyle hissettirebilmeyi nasıl başardığını anlayamıyorum...Var olan yada benim öyle hissettiğim bu çelişki benide çelişkiye düşürüyor.Ne hissedeceğimi ,ne düşüneceğimi kestiremiyorum...
Bazen kızgınlık hissediyorum sana ama tam olarak neye kızdığımı kendime bile ifade edemeyecek kadar tanımsız kalıyorum...
Kimi zamanlar uzaklığına kırıldığımı hissediyorum ama yakınlık olarak ne beklediğimi ve neden beklediğimi bilemiyorum...
Bazen güçlü bir koruma hissi kaplıyor içimi ama seni korunması gereken konumunda hissetmeme neden olan şeyin ne olduğunu ve koruması gereken kişinin neden ben olduğumu kestiremiyorum....
Bazen niyetlerini kendi niyetlerim kadar biliyor, senden kendim kadar emin olabiliyorken bir başka zamanda nasıl oluyor da sana dair hiç bir şey
bilmediğimi düşünüyorum...
Bunca çelişkili his sadece algılarımın bir oyunu mu bana? Kendi algı ve düşünce kapasitemi aşamadığım için mi cevapların sorularıma kısa geliyor?O yüzden mi dönüp dönüp aynı sorularla boğuşurken buluyorum kendimi?
Bunca çelişkili duyguya rağmen nasıl oluyor da bu kadar huzurlu olabiliyorum?
Duygu ve düşüncelerini anlayamadığımız kadar yüceltiyor yada anladığımız kadar tüketiyor muyuz başkalarını içimizde?
Bu noktaya geldiğimde tümden karışıyorum...Konu sadece sen olmaktan çıkıyor...Bütün insani ilişkileri sorguluyor buluyorum kendimi...Bilinmeyene duyulan ilgi sadece bilmek ve tüketmek arzusu mu diyorum...
Düşüncelerim çığırından çıkıyor, kendimi yol_iz bilmeden bir ormanda kaybolmuş gibi hissediyorum...İçimdeki bütün benler terkediyor beni, bütün sesler susuyor...
Oysa çok bilinmeyenli bir denklem gibidir sessizlik, korkutur beni hep...Yine şaşmıyor kural...Korkuyorum...
Ama kırgınlığımı, kızgınlığımı,beklentilerimi sana itiraf etmediğim gibi korkumu da sana itiraf etmekten kaçıyorum...
Arkamda hiç bir iz bırakmadan beni bulmanı bekleyerek sana haksızlık mı ediyorum, bunu da bilmiyorum...
İşte tam da bu noktada, aynı filmden tab edilmiş iki fotoğraf kadar birbirimize benzediğimizi farkediyorum...Fotoğraflardan hangisi sen ,hangisi ben ayırt
edemiyorum...
Yeni bir çkmazın içinde buluyorum kendimi...Hem en çok bize benzeyeni arayıp sonra da bu benzerlikten ne kadar ürküp korktuğumuzu, neden bu benzerliği anlamakta ve algılamakta bu kadar zorlandığımızı anlamaya çalışıyorum...
Kendi bütünlüğümü görüp algılayamamak, o bütünlüğü kabullenememek mi seni de kendi bütünlüğünde algılayamayışımın ve kabullenemeyişimin nedeni?
O bütünlüğü sağlayabilmek için daha ne kadar emek vermeliyim kendime ?
Konum olarak bir şeyin ya içindesindir yada dışında...Dışında olmak, o şeye dair sorumluluklardan,görev ve zorunluluklardan muaf olmak demektir...
Ama dışarda olmak, dışında kalabilmek gibi bir seçeneğimiz var mı bizim?
Aidiyet duygusunu yüklenmekle başlar içinde olmanın bedeli...Her zaman içinde olduğunun farkında ve bilincinde olmak, sorumluluklarını ve zorunluluklarını
sırtlanmak...
Bunları bilmek yetmiyor işte...Bildiğim_bildiğin yerde bitmiyor...
Senden beklentilerimle ilgili kırgınlıklarımı sorguluyorum sonra...Yeniden, yeniden...Bir yandan senden beklentide olduğum için kendimi yargılıyor, diğer yandan beklentilerime cevap bulamadığım yerde sana kırılıyorum...
Oysa ne seni ne de kendimi kırmak...Sadece ve sadece doğruları bulmak istiyorum ama noktalarda takılıp kalıyorum...Noktalardaki bu takılmışlık, parçalanmışlık hissi uyandırıyor bende... Bu kadar parçayken nasıl bütün düşünebilirim? Bütüne bakıp varları ve yokları nasıl ayırt edebilirim? "Var" dediklerimin gerçekten var,
"yok "dediklerimin gerçekten yok olduklarından nasıl emin olabilirim?
İçinden gelip ve geçen bütün cümleler yeniden bölüyor, parçalıyor ve dağıtıyor kadını...Toplayamıyor...Toparlayamıyor dağılan parçalarını...
Bir yudum daha alıyor çayından...
Kırık bir ses tonuyla bölüyor sessizliği...
"Ne olsun " diyor...
"İyilik ve sağlık "
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.