- 781 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SENİ BEKLİYORUM
Geleceğini söylediğinden beri bir coşku bir heyecan ki yüreğimde, akıllara zarar!
Yıldızlara verdim takvim yapraklarını, her gece biten günün sayfasını gökyüzünde ateşe veriyorlar… Rengârenk bahar serdim geçeceğin yollara. İçine çiçekler ektiğim saksılar dizdim merdiven basamaklarına… Yüreğimi astım dış kapının üzerine, geldiğinde ilk önce o kucaklasın seni diye! Senin sevdiğin renge boyadım odanın duvarlarını, yıldızlarla süsledim tavanını. Gök kuşağının tüm renklerini serdim yatağının üzerine… Ekmek kırıntıları koydum pencerenin önüne, çok sevdiğin kuşların sesiyle her sabah güne başlarsın diye…
Pencereni hep açık bırakıyorum iğde çiçeklerinin kokusu doluyor odana, koşuşturup duruyorum işte, geleceğini söylediğinden bu yana.
Nasıl özlemişim seni nasıl bir bilsen! En çok gözlerini özledim galiba! Yıldızlar parlardı hani göz bebeklerinin içinde bana baktığında! Yok, yok en çok gülüşün giriyordu rüyalarıma, hani içimi ısıtan tüm dertlerimi unutturan çocuksu dudaklarındaki gülüşün var ya; ama… Kokuna olan hasretim daha mı fazla acaba? Yokluğunda sıcaklığını hissetmek mi üşütüyordu yüreğimi yoksa? Hele seninle yaşadıklarımızı düşündüğümde, yağmurlar düşüyor kirpik uçlarıma! “Geliyorum” dedin ya bana; ‘bir ay’, ‘bir an’ oluverdi sanki o dakika kulaklarımda…
Bütün her şey gelişine ayarlandı, dünya geleceğin güne programlandı sanki… Ağaçlar en güzel yeşilleri sandıktan çıkartıp giydi üzerine! Çiçekler renklerini ve kokularını çoğalttı.
Bulutlar tatlı esintiler yükledi üzerine ve yağmur sonrası şölen için gök kuşağını çağırdılar.
Yıldızlar da söz verdi bana, geldiğin gece hepsi bir araya toplanacaklar… Kuşlar sevgiye dair, hasrete dair yeni türküler ezberliyor, güneş dünyaya artık bir başka gülümsüyor…
Seni böylesi heyecanın kucağında beklemenin tadı da bir başkaymış meğer. Geldiğinde neler yaparız diye düşündükçe içim içime sığmıyor… Amaçsız gezintilere çıkarız yine seninle, ayaklarımız nereye götürürse oraya gideriz yoruluncaya kadar. Yorulunca da çay bahçesinde bir kaşık muhabbet karıştırırız içeceğimiz çaya. Sahile iner kumsalda renkli taşlar toplarız. Kumların üzerine birbirimizin kalbini çizeriz. Dondurma alırız vanilya ve çikolatalı, sen yine kızarsın bana “yavaş ye boğazların ağrır” diye! Kırlara çıkarız bir gün birlikte, çimenlerin üzerinde oturup türküler söyleriz her mısrasında kavuşma olan, kuş seslerine karışır sesimiz… Doğayı dinleriz bazen de oturup sessiz sedasız…
Bulutlara söyleriz hayallerimizi bağıra çağıra, martılar da katılır çığlıklarımıza. Sonra ben yatarım dizlerine yine eskiden olduğu gibi! İçimde sakladığım, kimselere anlatmadığım en gizli, en mahrem, en anlaşılmaz duygularımı anlatırım sana! Tüm şikâyetlerimi, uğradığım haksızlıkları yüreğimde biriktirdiğim acıların tümünü saçlarımda gezinen parmak uçlarına bağlarım… Sen hep benden yana olur, yine bana hak verirsin ve birlikte isyan ederiz dünyadaki tüm haksızlıklara...
Geleceğin güne yapıştırdım tüm hayallerimi! Her kopan takvim yaprağı, her yeni gün ışığı içimi bir başka ısıtıyor. Her gece yıldızlara, bulutlara, yağmur damlasına anlatıyorum seninle dolu anılarımı, onlar da merakla seni bekliyor. İçimdeki çocuğu hiç sorma! Sabırsız coşkuların ucuna bağladı günleri saatleri, geleceğini duyduğundan beri heyecandan yerinde duramıyor…
Tüm yeni doğan günlere ısmarladım yarınları… Gün batımlarını bekliyorum sabırla.
Çünkü her gün batımı bir adım daha yaklaştırıyor seni bana. Akreple yelkovan arasına sıkışıp kaldı umutlarım, günler saatlere gebe biliyorum… Ellerim yüreğimde, yüreğim sende, sen gözlerimde, gözlerim yollarda; Haydi hazırım, gel artık seni bekliyorum…
Nesrin Göçtürk kaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.