- 542 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
KOYNUMDA Kİ MEZARLIĞIN SESLERİ
Yeniden yaz dedi birileri ona. Kalemi aldığı gibi ya mürekkebini dökecekti sayfalara ya da bedenine saplayıp kanıyla boyayacaktı beyazı. Durdu inledi nalan nalan. Sesini yastığının ötesinde bir adım ileriye duyuramadı. Kimseler olmayacaktı yanında. O bir kere gitmeleri seçmemişti. Ne kadarda küfürler savursa da kalmalarına, yaşayacaktı bu hastalığını. Kimsesiz, yorgun argın. Dinmedi bir türlü söyleyemedi o türküyü kendine. Bekledi ‘’birazdan yağmur diner ben çıkarım denize. Kıyılara vururum kendimi. Alırım elime rüzgârı, savururum isimleri’’. Çok bekledi, şairin dediği gibi ‘’hiç vaktinde gelmedi mayıs.’’ Neden bu kadar önemliydi devrik cümleler. Bunu sorgusunun yaşına denk gelen bir sayıyla eşitledi. Sevişebilen iki dostuna sevindi. Onun sevişecek hiçbir umudu yoktu oysa.’’ Hadi’’ dedi ‘’gide bileceğin yere kadar git ondan sonrasını göreceksin’’. Ne kadarda Deleuze’u dinlemişti. Ama bu ona bir yurtlu olmayı sağlamamıştı. Onun için ölecek kadınların olması sadece bir ego tatminiydi, bunu hiç ama hiç yazmamalıydı. Aman aman feministleri konuşturmamalıydı, yoksa sapardı bütün benliği küfürlü diline. Şakıro geldi aklına ille de bir filozof mu yazılmalıydı bu satırlara yok dedi. Ne biçim bir aşkla bağlıydı sevgilisine. Nasıl bir torun(peh denizim) vermişti türk medyasına. Dostlar dedi ‘’ben bunları söyleyince beni seven kadın ağzını yumuyor ve konuşmuyor. Siz neden bu kadar isteklisiniz konuşmaya’’. Rimbaut gibi kim bilir kaçında şiiri bıraktı. Sanrılı, tek başına konuşmalı, sapkın, içinde balgam biriktirircesine iğrenç yazılar yazmaya başladı. Yazmasa ölürdü. Okunmasa ellerini kıracak kadar, okuduğu bölüme bir vaka sayılırdı.
-Sevgili! Ben seni en çok geçmiş saatlerimde özlüyorum ama olmamanla birlikte sen yoksun. Uykulu bir aldatmacadır sevgin bırak beni.
-Bir kere bulaşmışım hangi kadın temizler seni.
Doğrular tüm benliğim, tüm yanlışlarımı. Gerçekler tek isteğimiz, ama eline geçmez aldatma bir kadın gibi. Yollara düşecekti çamur bulaşır diye paçalarına hiç ama hiç toplamaya yeltenmedi. Kim cesaretliydi ki, söyleye bilir miydi kendini boka bulamış medya, kanıtlayabilir miydi? Evet, ilk defa yazının tam bağırsaklarında soru işareti belirdi bu önemliydi. Burnundaki pisliği, iyi reklam yapmış bir mendille sildikten sonra, sorular dedi tam hatırlamıyordu ama kadınlığınıza diye bir yazı vardı önemliydi okunmalıydı not etti. Aklına başının üstündeki avizede biriken böcek ölülerini getirdi. Ey böcekler ve hayvan âlemi Darwin amcanıza birileri okumadan aptal dedi. Darwin, şıllık cinsiyet diye cevap verdi.
Yazının bu seyri çok ama çok önemliydi. Bozuk bir bilgisayarla- daktiloyla değil- bunu nakşetmeliydi pamuğun dediği gibi. Sigara, bel ağrısı ve kimsenin onu sormaması beyninin tüm korteksine dağıldı.
-jilet yiyen kız
-evet Ahmet Kaya
-kırmızıyı orda anladım
-benimde kırmızılarım var
-benimde ona benzer çizgilerim ve yanlışlarım
Dağıldı bütün ünlemler. Kelimeler cümleler benli, siyah. Başı dönüyordu. Bu kadar içmenin ne anlamı vardı. Neden kendini ölüme hazırlıyordu. Allahım bu nasıl bir beyin, neden verdin dedi tanrıyı ilk defa sorgu mahallinde yalnız bırakarak. Cehennemi düşündü ona göre değildi cennete güldü geçti. ‘’Ben ölüyorum’’ dedi dost, ‘’tanrım doğrularım-yalnız ve yalnız doğrularım. Ben gidiyorum dost, ben gidiyorum’’ dedi ve sustu kendi ellerine. Bundan sonrası çok basit, yazının sonuna bir nokta iliştirmekti.