“AYRILIK YAMAN KELİME”
Kıssa malumunuz şöyle başlamaktadır: Yaşlı ve kötürüm babasının başucundan ayrılmıyordu sadık ve vefakar evladı. Babasının bütün hizmetini görür ve ona yoldaş olurdu. Babası devamlı dilinden düşürmediği dostunu sayıklar ve “geldi mi?” diye seslenirdi ara sıra. Oğlu dışarı çıkar etrafa bakındıktan sonra içeri girer ve babasına “ hayır gelmedi ama uzakta görülen birkaç kişi var belki onlar arasındadır” der babasına. Baba “belki onlar arasındadır” cümlesinin verdiği umutla gözlerini kapayarak yıllarca beraber olduğu yatağına uzanırken yorganı çeker üstüne.
Günler günleri kovalar. Yatak, yorgan, yastık ve de bir vefalı evlat ile geçen yıllar. Bir de beklediği dostunun hasreti vardır yüreğinde.
Yine bir gün “geldi mi?” sorusuna muhatap olan evladı çıkar dışarıya. Çıkar çıkmasına da şaşkınlığından ne yapacağını bilemez. Babasının yıllarca beklediği dostu gelmiştir. Sevinçle içeri girer. Babasına “müjde geldi” der. Babası hüzünlü gözlerle bakar oğluna. Ve “görüşmek istemiyorum, gönder gitsin” der. Bu işten bir şey anlamayan oğlu babasının isteğini yerine getirir ve babasının yanın döner. Neden böyle yaptığını sorar. Aldığı cevap şaşırtır kendisini. Baba şöyle der: “ Ben onunla görüşsem bile birkaç saat sonra yine gidecek. Gidişindeki hüzün, gelişindeki sürûru bastıracak. Hasret yeniden başlayacak. Ama ben onun gelme ihtimalini hep içimde taze tutacağım ve bu ihtimali de seveceğim.”
Bazı gelmelerin verdiği neşe, gidişin hüznü yanında kaybolur gider. Gidişler hep hüzünlüdür. Her gidiş bir hasret getirir peşi sıra. Her gidiş bir yangındır. Ama bu “gidiş”ler hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. Atalarımız “doğduğun yerde değil, doyduğun yerde olunur” dememiş mi? Kimler ayrılmamış yerinden yurdundan. Kimler terk etmemiş baba ocağını, ana kucağını. Şartlar öyle gelişmiş ki bazen ayrılık elzem olmuş. Bir şeye kavuşmak için başka şeylerden ayrılmak ne hazin. Kimi ebeveynden, kimi evladından, kimi kardeşlerinden ayrılmamış mı? Yüreğimiz küçük küçük parçalara ayrılıp her bir parçası bir yerde kalmamış mı? Bir şeye kavuşmak için başka şeylerden ayrılmamış mı çok kere insan.
Her buluşmanın bir ayrılığı var bu dünyada. Bu bir bedeldir ve bu bedeli ruh öder. Bedenin hicranı, ruhun firâkıdır. Her sallanan el bir acıyı, bir ayrılığı getirir peşi sıra. Her kavuşma bir ayrılıktır. Bir yerlerden, bir şeylerden ayrılmadan başka şeylere kavuşamaz insan. Leyla’yı arayan Mecnun, Şirin’i arayan Ferhat nelerden ayrılmamış ki? Bazen bu zor tercihi yapmaya mecburdur insan. “Rıhtımda boynu bükük bana mendil salladı” mısraını nağmelere döken, bir gidişin ifadesidir. Veya “ Gözlerim vagonları dolaştı üzgün üzgün” nidalarına ne demeli? “ yarim senden ayrılalı hayli zaman oldu gel gel” diye mırıldanırken, gurbetteki kişininin gitme sebebi neydi? Bir gönlü hüzne boğan bu gidişler neye kavuşmak içindi? Bizi vuslata hasret bırakan sebepler ne ola ki?
Hele şimdi beraber olduğumuz halde belli zaman sonra ayrılacağımız dostlara ne demeli? Belki şimdilik yanımızda ve bir gün ayrılacağımızı düşünmüyoruz bile. Ama ayrılacaklar. Hele giderken buluşmak, görüşmek üzere diye ettiğimiz laflar yok mu; işte insanı sinsice can evinden vurmaktadır.
-“Tekrar buluşuruz”
-“İlk fırsatta ararım”
-“Arayı uzatma”
-“Yine geleceğim”
Hayır, gelemeyecek, gelemeyecek. Çünkü gitmesi gerekiyordu ve gitti. Bütün ayrılıklar gibi ardında bir sürü hatıra bırakarak. Yeni bir mekâna, yeni bir düzene, yeni bir hayata başlamak için. Bütün gitmeler ve dahi gelmeler birer ayrılıktır. Ve bir an gelecek:
“Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatan tandan arkadaştan”
Deyip, “Bütün fani lezzetler” den ayrılıp gideceğiz. Arkamızda dost düşman herkesi ebedi bırakarak.
Velhasıl “Ayrılık yaman kelime.”
YORUMLAR
Ayrlık yaman kelime
Benzetmek azdır ölüme
Kim uğrarsa bu zülume
aman aman aman aman
Gündüzü olurmuş gece
...............................Zeki Müren'den segah makamında harika bir eserdi....Yazı başlığı hatırlattı ....Teşekkürler....
Saygımla..
hüzünlüşarkım tarafından 2/9/2009 3:14:08 PM zamanında düzenlenmiştir.