- 2209 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Alman bir ustadır ölüm
"Aushwitz’den sonra şiir yazılamaz" demişti Adorno, Aushwitz yahudi toplama kampını gördükten sonra. Ama şiir yazıldı hem de çok. En güzel şiiri de Yahudi toplama kamplarında her türlü işkenceyi görmüş olan bir Yahudi olan Paul Celan yazdı. Yazımın başlığı da onun meşhur "ölüm fügü" şiirinden alınma. Adorno aynı zamanda önemli bir müzik bilimcidir de. Paul Celan, bu şiirini yazarak Adorno’ya müzik formunda bir şiir yazarak cevap veriyordu.
Peki kimdir Paul Celan? 1920 yılında şimdi Ukranya sınırları içinde kalan ama 2, dünya savaşından önce Romanya’ya bağlı bir köyde dünyaya geldi. Yahudi bir ailenin çocuğuydu. Babası onun haham olmasını istediği halde, kendisini Alman edebiyatında geliştirdi. İspanya iç savaşında İspanya ’ya giderek Franco yandaşlarına karşı savaşmıtır. sonra Paris’e dönüp, tıp fakültesi okumuştur. İkinci dünya savaşının çıkması üzerine ailesine destek için Romanya’ya dönmüş ama ailesini bulamamıştır. Ailesi Yahudi olduğundan dolayı Nazi toplama kamplarına götürülmüştür. Çok sonra öğrenecekti ki babası kampta tifüse yakalanarak ölmüş, annesi ise kampta kurşuna dizilerek öldürülmüştür. Bu ölüm haberlerini aldıktan sonra ruhsal çöküntüye uğrar. Ayakta kalabilmek için ufak tefek işlerde çalışır. 1942’de evinden alınıp gece karanlığında bir vagona konulur. Yolculuk başlamıştır. Ölüme doğru bir yolculuk. Güneş doğup da vagon arkadaşlarını görünce ölümün ona ne kadar yakın olduğunu anlar. Vagon arkadaşları yüzlerinden vurularak ölen üç tane çingeneydi ve cesetler kokuyordu.
Kamp boyunca her türlü aşağılanmaya maruz kaldı Paul. Gece uyurken üzerine kurt köpeklerini sürdüler. Onu hedef tahtası haline getirdiler. Önlerinde diz çöktürüp kuru sıkı silahları başına dayadılar. Onlar bunu yaparken Paul korkudan altına kaçırıyordu.. Ve ona o kadar büyük bir zulüm yaptılar ki ben bunu yazarken iğreniyorum. Onu Kremataryum’da (Nazilerin Yahudileri yakmak için kullandıkları büyük fırınlar) görevlendirdiler. Hergün çırılçıplak bir şekilde insanların yakılmak için nasıl fırınlara götürüldüğü gördü. Kamptan sağ ama psikolojik sorunları olan biri olarak ayrıldı.
Kamptan ayrıldıktan sonra kendisini Alman edebiyatına verdi. oldukça güzel şiirler yazdı. Türkçe’ye çevrilen,"Bademlerden say beni","Çiçek","Ölüm fügü" şiirleri vardır. Kendisi artık oldukça iyi tanınılan postmodern şiirin öncü temsilcisiydi. 1951’de grafik sanatçısı Gisele Lestrange ile evlendi. Son yıllarını ağır bir ruhi çöküntü içinde geçirdi. Evden kaçıyor ve Seine Nehri’nin Köprü altlarında yatıyordu. 1970 yılında nisan ayının sonlarına doğru Apollinaire’nin" Bu nehir benim acılarıma benzer/ Akar da akar bitmez" dediği Seine Nehri’nden kendini attı.
Az önce Taraf gazetesinde Abdulkadir Aygan’ın Neşe Düzel’e verdiği Güneydoğu’daki fail-i meçhullerle alakalı röportajı okurken, Paul Celan’ın "Almanya’dan gelen bir ustadır ölüm" dizesi aklıma geldi. "JİTEMLİ bir ustadır ölüm" demekten kendimi alamadım. Paul Celan’ın o muhteşem "Ölüm fügü" şiirini yazımın sonuna ekliyorum.
ÖLÜM FÜGÜ
Akşam vakitlerinde içmekteyiz sabahın kapkara sütünü
ve öğlenlerle sabahlarda bir de geceleri
hiç durmaksızın içmekteyiz
bir mezar kazıyoruz havada rahat yatılıyor
Bir adam oturuyor evde yılanlarla oynayıp yazı yazan
hava karardığında Almanya’ya senin altın saçlarını yazıyor Margarete
bunu yazıp evin önüne çıkıyor ve yıldızlar parlıyor
köpeklerini çağırıyor ıslıkla
sonra Yahudilerini çağırıyor ıslıkla toprakta bir mezar kazdırıyor
bize buyruk veriyor haydi bakalım şimdi dansa
Gece vakitlerinde içmekteyiz sabahın kapkara sütünü
ve sabahlarla öğlenlerde bir de akşamları
hiç durmaksızın içmekteyiz
Bir adam oturuyor evde yılanlarla oynayıp yazı yazan
hava karardığında Almanya’ya senin altın saçlarını yazıyor Margarete
senin kül olmuş saçlarını Sulamith bir mezar kazıyoruz
havada rahat yatılıyor
Adam bağırıyor daha derin kazın toprağı siz ötekiler
şarkılar söyleyip dans edin
tutup palaskasındaki demiri savuruyor havada gözlerinin
rengi mavi
sizler daha derine sokun kürekleri ötekiler devam edin
çalmaya ve dansa
Gece vakitlerinde içmekteyiz sabahın kapkara sütünü
ve sabahlarla öğlenlerde bir de akşamları
hiç durmaksızın içmekteyiz
bir adam oturuyor evde senin altın saçların Margarete
senin kül saçların Sulamith adam yılanlarla oynuyor
Sesleniyor daha tatlı çalın ölümü çünkü o Almanya’dan
gelen bir ustadır
sesleniyor daha boğuk çalın kemanları sonra sizler
duman olup yükseliyorsunuz göğe
sonra bir mezarınız oluyor bulutlarda rahat yatılıyor
Gece vakitlerinde içmekteyiz sabahın kapkara sütünü
sonra öğlen vakitlerinde ölüm Almanya’dan gelen bir ustadır
akşamları ve sabahları içmekteyiz hiç durmadan
ölüm bir ustadır Almanya’dan gelen gözleri mavi
bir kurşunla geliyor sana tam göğsünden vurarak
bir adam oturuyor evde senin altın saçların Margarete
köpeklerini salıyor üstümüze havada bir mezar
armağan ediyor
yılanlarla oynuyor ve dalın düşlere ölüm Almanya’dan
gelen bir ustadır
senin altın saçların Margarete
senin kül olmuş saçların Sulamith