DUYGULAR 2
ÜZÜNTÜ
Üzüntü, olmasını istemediğimiz bir durum karşısında hissettiğimiz ruh tedirginliğidir. Kendi fikrimize, yaşantımıza, bakış açımıza veya olmasını istediğimiz olay ve olgulara ters düşen her şey üzüntüye neden olmaktadır. Bazen değer verip sevdiğimiz birini kaybetmek bazen alıştığımız bir düzeni istemediğimiz şekilde değiştirme zorunluluğunu yaşamak, bazen kırmak, kırılmak bazen zarar görmek bazen zarar vermenin pişmanlığını yaşamak üzüntülerimizin temelini teşkil etmektedir.
“Ben hayatta hiç bir şeye üzülmem” diyip poliannacılık yapan insanların bile mutlaka üzüntü hissini yaşadıklarını biliyoruz. İnsan tüm zıt duygularla bezenip yaratılmıştır. Gizlese de toplumda hissettirmese de gözleri ağlamasa da kalbinde yaşadığı bir hüznü mutlaka vardır. Hayatta her şey istediğimiz ölçü ve doğrultuda yürümez. Zira kader ve diğer insanlarla birlikte yaşadığımız dünyada hükmedici, yön verici tüm duyguların hâkimi biz değiliz. Üzüntü insani bir duygu olup “ben üzülmem, üzüntü nedir bilmem” diyenlerin ise üzüntülerini gizlediklerini belki de bunu bir zayıflık olarak gördüklerini düşünmek daha doğru olur.
Hafif derece yaşanan üzüntü insanı çok fazla sarsmamakta ve olması tabii olan bir duygudur. Lakin üzüntü derecesi artığında ise kişiye zarar verici hale dönüşebilmektedir. Ağlayıp bağırıp çığırmakla birlikte uzun süre üzerinden atılamayan, silikleştirilemeyen üzüntüler kişilerin rahatsızlanmasına, depresyon, anksiyete bozukluğu vb psikolojik hastalıklara maruz kalmasına neden olabilmektedir. Bir yakınının ölmesi, boşanma ve ayrılıklar, maddi kayıplar, istek ve arzuların önündeki engellere karşı zayıf kalmak, kavgayla neticelenen tartışmalar, fikir uyuşmazlığı, işsiz kalma, gelecek endişesi yaşama gibi olumsuz yaşantıların neticesi olan üzüntüler ağır gelmekle birlikte uzun süreli de olabilmektedir. Kişi burada eli kolu bağlanmış gibi hisseder ve üzüntüsünün ağırlığı ile birlikte ümitleri de azalabilir. Kendisini yenilmiş, artık çözüm arayan değil de çözümsüzlüğü kabullenmiş bir duyguya kapılabilir. İşte üzüntülerin böyle bir duyguya dönüşmesi kişinin hayata küsmesine ve netice itibari ile depresyon yaşamasına neden olabilmektedir.
Allah kullarını yaratırken “unutma” gibi bir güzelliği de vermiştir. Candan ERÇETİN bir şarkısında, “ en derin yaralar unutuluyorsa, ben neden ağlayayım söyleyin bana” diyor. Zaman içinde çok büyük acılar ve üzüntü kaynakları tamamıyla unutulmasa bile, ilk yaşanan an kadar acı ve üzüntü vermiyor. O halde ilk üzüntünün hissedildiği, acının canımızı çok fazlasıyla yaktığı anda bunu aklımıza getirmeye çalışmalıyız. Zaten halk arasında şöyle bir tabir de vardır; “insan beşerdir, şaşar da düşer de, elbet bu da geçecek, vardır bir hayırı”. Bu tabir kimi zaman bir teselli veya teskin edici görünse de doğru olanıdır. Hayatta üzüntülerin derin çukurluklarda ya da kumsaldaki kumlarda yaşanması bizim elimizdedir. Kimi zaman “Takdiri İlahidir” diyip çözüm odaklı davranma, kimi zaman “ düştüm ama elbet kalkacağım” diyip dirayetli olma, kimi zaman hoşgörü çerçevesinde olayları ve yaşananları abartmayıp “düzelir, geçer” diyip zamana bırakma belki de üzüntülerin sahillerdeki kumlardan silinmesini sağlayacaktır. Bunun yerine, “neden, neden, neden?” diye kendi kendimizi yiyip bitirmek üzüntülerin cehennem çukurundan bir çukurda yaşanmasına meydan vermek zarardan başka bir şey getirmeyecektir.
Ayakkabım yok diye üzülüyordum, ayakları olmayan bir çocuk görene kadar. (Anatole France)
Anatole France o kadar güzel özetlemiş ki; üzüntülerimizin belki de geniş düşünemememizden kaynaklandığını, dünyanın merkezine kendimizi oturtup başkalarını göremediğimizi. Hayatta gülmek kadar ağlamak da vardır. Mutluluk kadar üzülmek de vardır. Allah ayetlerinde, “ Biz zıtlıkları bir arada verdik” diyor. Olumlu ya da olumsuz yaşanan her ne olursa olsun, biz insanların duygularını harekete geçirir. Bu hareketlenmenin dozunu elimize alıp ayarını kaçırmadan, kendimize ve başkalarına zarar vermeden yaşamayı hayatımızda bir felsefe edinmeliyiz. Böylelikle duygularımızın incinmesiyle meydana gelebilecek bir takım olumsuzlukları önleyebilir, mutlulukların kalıcı ve süreğen olmasını sağlayabiliriz. Üzüntülerimizi mutluluğa dönüştürme yolunda hayata bakış açısında küçük bir değiştirme bizim için yeterli olacaktır. Üzüntülerinizin sizi üzmemesini temenni ediyorum.
Elvan USUL
Şubat 2009
Kulvar Gazetesi
[email protected]