- 1127 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BAKKAL PAŞO DAYI/ ARDAHAN ÖYKÜLERİ(8) (kitap 13)
Bakkal Paşo Dayı’nın dükkanı lise yolundaydı. Talat Özdemir’in evinin yanında. Bir takım ev, bir dükkandı. Ev çatılı ve bahçesi duvarlıydı. Dükkan tahta koşatlı, üstü de topraklıydı. 10-12 metre uzunluğunda ışıksız ve loş bir yerdi.
Zemini toprak. Sanki şose bakkalın içinden geçiyor öyleydi. Kara ve diklemesine bir iki saltaşta ayağınıza değerdi.
Soldan bir tezgah: Çıtalı bir kafes gibidir. Birinci çıtadan başlayan, çıtanın azar - azar kısalması encamı üçgen bir kafesle şekil alırdı. İki tane de yatay uzun çıtalar üçgeni alttan ve üstten tutarak işlevi sağlam kılardı. Açılıp kapanan bir de tahta parçası vardı. İçeri girerken Paşo Dayı onu sola kaldırıp öyle girerdi. Buna "Dahıl" derdi eskiler.
Paşo Dayı’nın kendisi Allah selametlik versin dükkanın simgesiydi. O bakkalından daha çok bilintiydi. Hangi öğrenciler onun rahle-i tedrisatından geçmişti ki? Sizi sağ olun. O gençler: Şimdi rektör... öğretmen... hakim... daha neler.
Paşo Dayı, paltosunu sırtından çıkartmazdı. Senenin dokuz ayı giyinikti. Paltonun arkasında kalın kemer " sürgü" gibi dururdu. En büyük desteği boynundan aşağı kılınç gibi asılı atkısıydı ara sıra ona göz atar sanki ondan moral alıyormuş gibiydi.
Cıgarası hep ağzındaydı. Ağzının ortasına katiyen getirmezdi. Sağ da veya sol yandaydı cıgara.
Öğrenciler burada sigaralarını içerdi. Bilirsiniz öğrenci kısmıyla kadın kısmının netameli işi çok olur. Sağ olsun Paşo Dayı. Bir esnaftan çok pedagog gibi davranırdı. Sadece ticari ilişkilerle öğrenciye bakmazdı... İngilizlerin araştırması: Okullarda öğretmenler, müstahdemler kadar pedagog olamıyormuş... Paşo Dayı’nın pedagogluğuysa o misal.
Semender, Ertekin, Hasan; içtikleri sigaranın yarısına gelmiştiler.
- Eye Semender o pareyi getir da!
Semender hırp diye cigarayı kesti. Paşo Dayı’ya seğirtip kulağına ne pıçıldadıysa Paşo Dayı:
- Men ne dedim ki eye...
Semender cigara borcuna, helva ekmek yediklerinden doğan borcuna karşılık peynir getireceğini söylediğini... anlaştıklarını hatırlattı.
Tekrar sigaralar tellendirildi. Mevsim bahar... ve eriyikte başlamıştı. Duman kokusuyla birlikte toprak kokusu geliyordu.
Baharın... eriyikte anlatmağa değer şeydir ha; yerden kalkan buhar, buğu gözleri cezbediyor adeta... sanki... doğa; video çekimi yapıyormuş gibi... ve sis bombaları atıverilmiş gibi... öyle güzel oluyordu ki sorma gitsin!
Adım atmıyor musun? Yerler çamur. Karagöl’ün çamuru bilinir. Her adıma bir "fırç" sesi.
Fırç fırç fıırçç!
İki öğrenci içeri girdi. Kapı açıktı. Önünde dayağı. Dükkanın 8/1 ’ine ancak ışık giriyor. Sarzep’li öğrencilerin kitapları koltuklarının altındaydı.
- Paşo Dayı bir ekmek, 250 gram şehir halvası ver. Parası peşin!
- Parası peşin olmayanda n’oyulacak ?
- Yok dayı sağ ol veresiye almazuğ.
- Siz bilersiz!
- Geçen sene aldukta; vermemiştuğ: Ardımızdan taa köve tak gelmiştin!
- Eye ticarette her şey olar alınganlık göstermeyinnnn!..
Sarzep’li iki öğrenci sıra masasına geçip ekmek- helva yemeğe başladılar.
O ara Fırtığlı İsmet içeri girdi. Oturdu. Sol paçasının çorabından Bafra’yı çıkardı. Yaktı. Bir tane de Paşo Dayı’ya uzattı.
Karanlıkta direğin dibinde dikilen çocukta bir cıgara istedi ama İsmet vermedi.
Seslendi İsmet:
- Alsana oğlum!
- Ne olur bir tane versen! İtooğlit!
- Yeminliyim vermem!
Titeleşmelerini bitirir bitmez Ertekin; İsmet’ e sordu:
- İsmet! Sanat Tarihçinin anlattıkları doğruydu. Sen niye itiraz ettin?
- Nerden? Biliyor ki! Osman Bahar, Ressam Kazım Mugan’ı
Ertekin;
- Hocanın anlattıkları doğru. Babam da anlattı aynısını. Kazım Bey 1933 yıllarında yalan olmasın Ardahan Belediye Başkanıymış. Millet Bahçesinin tasarımını o yapmış.
İsmet :
- Nasıl bilmişte yapmış?
- Kazım Bey Güzel Sanatlar Fakültesini Moskova’da bitirmiş. Ünlü Rus ressam Leo Pasternak ’ın atölyesinden mezunmuş.
Semender:
- Edebiyat dersinde Hatice Hanım’da anlattıya. Leo Pasternak Boris Pasternak’ın babasıymış. Oğul Pasternak Nobel ödülünü almış. Romanın adı: "Dr. Jivago " imiş unutmadıysam.
Paşo Dayı:
- Gençler ne söylüyörsüz heç zat annamadım.
Gençler:
- Hiç! Dayı! Okulla ilgili, senlen ilgili değil. Aklan bir şey gelmesin.
Hasan :
- Kazım Bey; Mugam’dan Moskova’ya, okumaya gitmiş. Moskova’da resim sanatı eğitimi aldıktan sonra Ardahan’a geliyor. Kalan sanat hayatı dahil Ardahan’da geçiyor ömrü. Evi Avukat Emin Azeri’nin oturduğu belediyenin yanındaki iki ev var ya işte o. Belediye’ye doğru olan ilk ev.
Yazın bir günü: O evin pencereleri açıkmış. Çocuklar pencerenin önünde oynuyormuşlar. İçerideki boydan portreyi Kazım Bey zannetmişler "Kazım Amca!", "Kazım Amca" diye seslenmişler. Portre Kazım Bey’in kendi portresiymiş ama canlı olan kendisi değilmiş, yani anlatabildim mi? Kazım Bey’in kendi resmini kendisi sanmış çocuklar. O kadar benziyormuş ki.
Paşo Dayı:
- Ne yaman adammış be!
Hasan devam etti.
- Gerçekçi tarzda resim yaparmış. Türk Resim Tarihinde belli bir yeri varmış. Yapı Kredi Bankası resim koleksiyonunda eserleri bulunuyormuş. Hoca sadece bir eskizini görmüş. " Menderes’in" portresiymiş o da.
Semender :
- Çocuklar buradan soru gelebilir. Hazırlanalım!.
İki Sazara’lı Liseli daha geldi. Yarım kilo helva 3 ekmek aldılar. Sarzepli çocukların yanına geçip oturdular. Ekmeği kırıp yemeğe başladılar.
Sarzep’li Çocuklar önlerinde kalan az helva ile çeyrek ekmeği göstererek.
Sazara’lı Liselilere:
" Ağabeg KARIŞTIRIP beraber yiyelim mi? "
Sazaralılar :
- He! Ya! Yemiş yemiş bitirmişler:
"Getirin karıştıralım! "
YALÇINER YILMAZ
08/02/2009 GEBZE
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.