34
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4300
Okunma

Günlerden Pazar, aylardan Kasım. Tam bir sonbahar havasıydı... Yapraklar birbiri ardı sıra dallara veda ederken, ağaçlar ve yer sarı, yeşil ve kızıla bürünmüş vaziyetteyken yürümeyi ne kadarda seviyordum... Sonbaharda yürüyüşü oldum olası çok seviyordum nedense... Ben dünya ve içindekileri tefekkür edercesine yol alıyorken... Birden bir ses belirdi yanımda... Öyle dalmıştım ki yanıma yaklaşan şahsın farkına varmamıştım bile...
Kibarca selam vererek bana:
-"Merhaba, nereye böyle yanlız basınıza... Hava bozdu, yağmur yağdı yağacak ve korkarım ıslanacaksınız"
_İlginiz için teşekkür ederim, ben evden çıkarken hava iyiydi... Şemsiye bile almadım yanıma, otobüsle geldim buraya ama bu saatlerde geri ne zaman otobüs kalkacak onu da bilmiyorum"...
O günlerden sonra buraya ilk gelişim değildi ama nedense otobüs geliş gidiş saatlerine hiç dikkat etmemiştim...
-"eğer yabancı oluşum sizin için bir sorun değilse gideceğiniz yere sizi bırakabilirim." dedi bana dönerek.
_"rica ederim, size zahmet olmazsa gelebilirim" dedim...
Bastıkça ses çıkaran yapraklarla döşeli olan ormanda sohbet ederek, araba parkinin olduğu yöne doğru ilerliyorduk...
Biz insanlar nasıl bir günde ruh halimiz değişebiliyorsa elbette havanında günde bir kaç kez değiştiği oluyordu... Az sonra sanki düğmeye basarcasına gökyüzü hüzünlü halini sevince değiştirdi, güneş bulutların ardından nazlanarak da olsa kendini göstermişti nihayet...
Arabaya ulaşmıştık bile, günesin ısısı camdan yakıyordu nerdeyse... Konuştukça sohbetimiz derinleşiyordu... Biraz içine kapanık olan ben, birbirimizi tanımıyor olsak da çabuk ısınır olmuştum samimi tavrına... Sanki çok öncelerden tanıyordum kendisini...
Laf lafı açmıştı ve okul yıllarından bahsetmeye başlamıştık birden... Nerde oturduğumuzu ve hangi okula gittiğimizi anlatmaya sıra gelmişti ki:
_"unuttum az önce kendimi tanıştırmayı, benim adim Erol... Ya sizin adiniz nedir sorabilirmiyim?"
Der demez sanki simsek çakmıştı bağrımda, okul yılları canlandı birden hayalimde... Ben öyle dalmıştım ki bana adimi yeniden sorduğunu geç fark ettim... Biraz heyecan ve şaşkınlık içerisinde, kalbimin atisini boğazımda hissediyordum... Çok fazla zaman geçmeden kendime gelir gelmez...
-"benim adim Aylin"
derken sesim titriyordu... Heyecandan nefes alışverişlerimin hızlandığını fark etmiş olacaktı ki iyi olup olmadığımı sorarken adimi unutmuştu bile... Ben oracıkta tutuklu kalmışçasına sustum epeyce...
_"neyiniz var, anlatında yardımcı olayım size"
diye bana yardımını teklif etti... Zaten ilk karsılaştığımızda beni ıslanmadan kurtarmıştı, yeterince yük olmuştum kendisine diye düşünüyorken ayni zamanda mazi ve bugün arasında gidip geldim bir müddet ve karşına geçip ona:
-"Erol, ben Aylin" dedim...
Onu da bir düşünce sarmışçasına yüz hattı değişmişti... Sevinse mi ağlasa mı yüz ifadeleriyle şaşkın olduğu her halinden belliydi... Bir müddet susup hayran hayran yüzüme baktı, bense lise yıllarında oldugu gibi utanıyordum yüzüne bakmaya yine...
Durduğumuz trafik lambasında lamba yeşil yanmıştı bile ama o daldığı için fark etmemişti ve birden sessizligi bir korna sesi bozdu... Sakin bir yol kenarına arabasını çekti ve kendine gelir gelmez bana dönerekten:
_"Aylin’im, sen misin?"
Diye sorarken hayretle karisik gülümsüyordu. Aradan onca yıl geçmesine rağmen Erol ayni Erol’du, halen yakışıklıydi... Ben neden onu tanıyamamıştım diyerek halen kendimi sorguluyordum... Biraz merak karisik sevincle konuşmaya başladım.
-"Erol, lise iki de taşındığınızdan bu yana senden hiç haber alamadım, neler yaptın anlatır mısın?"
Diye sordum kendisine... Hadi ben onu tanıyamadım, o beni neden tanımamıştı diye düşünüyorken tam :
_"hiç sorma Aylin, taşınma esnasında sorunlar yasadık, yerleşmemiz zaman aldı ve ben sana yazdığımda çok geç olmuştu... Telefon bağlantısında sorun oldu, sana yazdığım mektup adres yetersizliğinden sana ulaşamayınca bana geri geldi... Sonradan duydum ki bizim ardımızdan sizde tasınmışsınız ve böylece izini kaybetmiş oldum."
Evet, Erol ve Ailesi taşındıktan az sonra babamın tayini cıkmış ve bizde taşınmıştık... Yeni bir ev yeni bir okul derken alışmak zaman aldı ve en kötüsü Erol’dan da ayrı kalmıştım... Sevdiğim kişiden ayrılmam beni çok üzmüştü, hayatimin merkezi olan sevdamdan ayrı düşmüştüm ama kader iste... Sürekli çimden bir ses bana, ona yeniden kavuşacağımı söylüyordu ama O zaman ne zamandı... Günler ayları, aylar yılları kovaladı ve ben halen bekliyordum, kalbime ondan başkasını sevmeye müsaade etmeyeceğime ona söz vermiştim ve acaba Erol’da sözünde durmuşmuy du diye düsünürken:
_"Aylin seni çok aradım ama hiç bir zaman ümidimi yitirmedim, bir gün kavuşacağımızı biliyordum ama nerden bilirdim o günün bugün olduğunu."
Dile kolay, aradan 10 sene geçmişti... Sevdamız halen o günkü gibi taze olmasına rağmen birbirimizi tanıyamamıştık nedense... O an sanki dünya durmuş ve bizlerin haricinde kimseyi düşünmez olmuştuk... Erol birden bana:
_"hadi Aylin, acele bir isin yoksa birer kahve içerken, geçmiş günlerimizden konusalım"
evet, konuşulacak o kadar şey var diki, bir buluşmada biter miydi acaba onca yaşanmışlıklar dedim kendi kendime ama daha Erol’un evli olup olmadığını bile bilmiyordum ve çok geçmeden cesaretimi toplayıp sordum:
-"görüşmeyeli neler yaptın Erol, evlendindi ?" diye sorarken birazda kızarmıştım hani...
Ben onca taliplerime rağmen Erol’dan başkasını sevmemiştim, sevememiştim... Verdiğim sözde durmuştum, Erol’a cevap sırası gelmisti ki:
_"ah Aylin, senden başkasını sevebileceğimi nasıl düşünürsün sen, biz birbirimize söz vermemiş miydik?"
Evet, birbirimize söz verdiğimizde yine böyle bir sonbahar günüydü, ayni ormanda, kenarda bir cay bahçesinde oturup uzun sohbetten sonra birbirimizi ömür boyu seveceğimize dair söz vermiştik... Ağaçlar, kuşlar, gök ve yer şahitti verdiğimiz söze... Ondan olacaktaki evimden uzak olmasına rağmen ben ayni yere her sonbaharda gelirdim ve maziyi düşünür sevdamı yasardım hayalimde...
Ve kader yıllar sonra bizi ayni yerde yeniden kavuşturmuştu, hemde süpriz yaparak, çünkü birbirimizi deliler gibi sevmemize rağmen tanıyamamıştık nedense...
-"Erol, aradan 10 sene geçti ve benim sana olan sevgim azalmadı, seni artik 2.kez kaybetmek istemiyorum" der demez sanki ayni anda ayni şeyleri oda düsünüyormuş ki, bana:
_"sen sanıyormusun ki ben seni bırakacağım... Artik hasret bitti ve çoktan mutlu olmanın zamanı geldi, göreceksin ömür boyu mutlu olacağız seninle"
çok doğruydu sözleri... Biz birbirimizi çok sevdik ve askımız adına söz verdik birbirimize ve Rabbim sonunda kavuşturdu bizi... Erol beni evime bırakırken ailemle yeniden tanıştı ve gülümseyerek mutlu bir şekilde vedalaşıp ayrıldı... Hafta gecmemisti ki Erol bizi aradı ve hafta sonu ailesiyle geleceklerini söyledi. Heyecandan kalbim duracaktı sanki nihayet onca sabırla bekleyiş sona erecekti ve biz Erol ile mutlu bir sonla ayrılmamak üzere kavuşacaktık...
SON
’Bir sonbahar da başlayan ve yeniden bir sonbahar günü gelen mutluluk’
Sahinde Hülya Kahraman / 7.2.2009