- 1220 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yuğ (Düşüngülü Eleştiri)
Y U Ğ
(DÜŞÜNGÜLÜ ELEŞTİRİ)
Daha çok parayı cebine sokmak isterken küresel kriz yaratanlara…
‘Bilseydim insan olmanın bu kadar
ağır olduğunu, emekleyen hayvanı
taşırdım bu güne ve yarına…’ Kitaptan.
Modernist roman arayışında olan Hasan Hüseyin Gündüzalp, yerim dar yazmakta güçlük çekiyorum diyen yazarlara; gelenekleri yıktım size sınırları kaldırılmış örnek bir edebiyat oylumu sunuyorum, der gibi şiirsel bir dille ‘Yuğ’u yazmış..!
‘Hangi harflerle hangi sözcüğe oğul vereceğini o anlamın kendisi de bilmezdi. Sezse sezse sözcük sezerdi…’ (s.2) diyen anılara yaslanmış söz büyücüsünün günlük gazete için yazılmış gibi duran deneme oylumlarına bir göz atalım: “Seni seviyorum; bunu dediğim anda, maya tutmaz bir yanılsamanın merkezinde kalakalıyorum… Filozoflar, bilmiş bilmiş dönüp duruyorlar başımda. Her biri el lambasını almış, gözüme gözüme tutuyor… ‘Çekin şunu gözümden’ diye bağırıyorum: ‘Önüme tutun şunu önüme’…” (s.15) ‘Yuğ’un iç sesine biraz daha yakından kulak verelim: “ ‘Umut, sevişip sevişip bakire kalan’ dedim ona; ‘Ya umut bilmiyor sevişmeyi ya da koynuna giren aptal!...” (s.147) Anarşist duruşlu bir yazar izlenimi veren Gündüzalp’in söylemleri: ‘Emeğin kıçına yapışmış bir sakırgaydı akıl…’ (S.176) ‘Gelirsen, kucağında nar çiçekleriyle gel, eşini arayan karayılanım şimdi.’ (s.78) Kurgunun her oylumunda anarşist iklim yaratmış: ‘Bildim, her aşkın bütünlemesi ihanet… Bütün yapraklar dallarına ihanet etmişler, bırakıp dallarını rüzgarla sevişmişler.’ Şiirsellik sözcüklere sinmiş… Orhan Pamuk ve Adalet Ağaoğlu sadece kurguda Modernist davranırlarken, Gündüzalp’in ise Modernist kurgunun dışında romanın her aşamasında anarşist bir tutum sergilediğini görüyoruz. Yazar sıkça simgelerden yararlanmış: ‘Bak, yüzü girdaba dönük, nehre dalıp çıkan ılgın dallarından, nehre düşen damlaları sayıyor ve aynı anda çekip gidenine içleniyor…’ (s.30) ‘Ah! Çınarcan, gölgemi gölgenden ayrıştırma… Göl, bir gemi, gene karaya oturmuş… Zırvaladığımı biliyorum gerek yok titremene…’ (s.44)
Önceleri oryantalist, şimdilerde ise Modernist olarak tanımlanan Orhan Pamuk’un ‘Kar’ ve ^Masumiyet Müzesi’ romanlarında ırmağa akan bir dere gibi doğal olarak akıp giden bir izleği var. Orhan Pamuk anlatmak istediği her şeyi hayat kurgusuna ters düşüp düşmediğine bakmaksızın, Tanrı gibi o ânı yaratmak, yazmak istiyor. ‘Masumiyet Müzesi’ romanında hayat kurgusundan dışarı çıkarak Kemal’in genç Füsun’a arkadan girdiği (becerdiği) odanın bir benzerini yaptırdı. Adını ‘Masumiyet Müzesi’ koyup, halka açtı… Hiç olmazsa apartmanın adını ‘masumiyet’ koymasaydı!.. Ahlak kurallarını hiçe sayarak yazdığına reklam da yapıyor...! Gündüzalp’in roman kurgusunun doğal olarak aktığı söylenemez.
Çocukluğunun diyalektiğini vakit vakit romanında dile getiren Gündüzalp, yazın diline işlevsellik kattığı gibi, öyküyü roman yapan ayrıntıları görmemezlikten gelmiş. (0 puan) Edebiyat türlerinin birbirine karıştığı bir dönemden geçiyoruz, eski bildik roman formatlarından bu kadar uzaklaşmak doğru mu? ‘Yuğ’da kutupluluk yaratılmamış.(0 puan)
Okur, öykü kahramanını birine benzetmeli veya kendini onun yerine koymalı. Romanı sırtlayıp götüren kahramanlar kimi vakit dil, kimi vakit söz, şiir ve insanın organları olduğu için okur kahramana (h)öykünemiyor. Her ne kadar dilde ustalık gösterilmiş olsa da, deneme ve şiir okuru romanda tutmaya yetmiyor. Duygu ve öyküsel sürükleyicilik eksik kalmış.
Gündüzalp’in kolay okunabilen şiirsel bir dili var, (5 puan) temiz, duru yazma becerisi göstermiş. Vakit vakit şiirsel düzyazılarla dile getirmiş denemelerini. (5 puan) Kimi vakit uzun tümcelerle yazıyor. Kahraman ağzından ben anlatım yapmış, son bölüm ise üçüncü tekil kişi ağzından dile getirilmiş. Geriye dönüş tekniğiyle anılara yaslanılmış…
Gündüzalp, ‘Yuğ’u yüzde 13.2 (24.5)* yabancı sözcükle yazmış (10 puan) okuduğum oranı en düşük roman. ‘Yuğ’un yüzde 43.7’si (17.8)* diyaloglarla geçiyor, yüksekçe bir oran.(4 puan) Sayfada ortalama 4.2 (2.8)* kez paragraf yapmış. (2 puan)
İmgeleri oğul veren Gündüzalp’in, okurun içsel tellerine su verip ruhunu parlatan simgeli ve de imgeli güzel sözleri(10 p): ‘Aşk, kendini aşma olasılığının ikiz ikiz doğurduğu yerdi’ (s.65) ‘Çoktan gelmiş oturmuş ovanın bağrına, çingene renkleriyle bahar…’ (s.215) Aykırı bir yazar izlenimi veren Gündüzalp’in hoş olmayan sözleri: ‘En çok da kahrolası şairler sıkıştırıyordu beni…’ (s.90) Absürt ve argolu sözler: ‘Koca bir hassiktir çek şu kalbine’ (s.152) “ ‘Buraya işeyen pezevektir’ yazılı…” (s.206) Şiirsel düzyazılar: ‘Nereye gidiyor, yol bilir; insana dair iz olmayan bu çığır… Sesi de duyulmaz oldu nehrin..’ (s.45)
Okuru romanında tutan öykümsü devinim ve heyecanı unutan Gündüzalp, yazın diline roman işlevselliği katan ayrıntıları çok az kullanmış. “Damlaların arasını saydı sonra… ‘Yüz’ dediğinde derin bir nefes alıyordu ılgın, nehir ve rüzgar… Yüzün gittikçe siliniyordu anlamın lamından…” (s.32)
Romanın iç atmosferini şiirsellik üzerine kuran Gündüzalp, bellekte imge bahçeleri oluşturmuş: ‘Kimselere göstermeden, adı adın olan bir yer altı nehri oluyor, içimdeki mağmayı soğutuyordum…’ (s.171) ‘Notasız ıslığa dönüşsün sesin… Sapaklara sapmadan sesine gelsin o…’ (s.44) Sayfada ortalama 5.2 (0.6) kez imge kullanmış, çok yüksek bir değer. (41.6 p)
İnsan doğduğu andan itibaren kendini diyalektiğin içinde bulur tezini öne çıkaran Gündüzalp, yazın dilini kuruluktan kurtaran gülmeceyi sayfada ortalama 0.029 (0.00137) kez kullanmış(0.3 p): “O, şaşkınlığıma aldırmadan, işaret parmağıyla baş parmağının arasındaki at sineğini gösteriyordu bana… Gözlerimi kısmış eline bakıyordum… O, ‘o içerde’ diyordu…” (s.120)
Kahramanlarından hiç birini Adanalı ağzıyla konuşturmayan Gündüzalp, iç çatışmaları yansıtan içmonoloğu romanında (0.0244) hiç kullanmamış. (0 p)
Yunus’un şiirinde kullandığı bir sözcüğü romanına ad olarak koyan Gündüzalp, dilin anlatım gücünü artıran ikilemeleri sayfada ortalama 1 (1.1) kez kullanmış (2 p): ‘Dağ dağ yığıp, dağlaya dağlaya yıkıyordunuz’ (s.67)
Söz cambazı gibi yazan Gündüzalp, kültürümüzü yansıtan sözvarlığı deyimi sayfada ortalama 0.4 (1) kez kullanmış, çok düşük bir oran (2.8 p) ‘Bilmiyorlardı kaş çatmanın en çok’ (s.29) ‘beni olmadık yokuşlara sürüyordu…’ (s.77)
Babasının diyalektiğini romana katan Gündüzalp, Ana / dolu / han’ın kültürünü yansıtan özlü anlatım, atasözünü sayfada ortalama 0.0036 (0) kez kullanmış(0 p): “ ‘Duvarı helik avradı bülük tutar’ diklenmesinde…” (s.7)
Çözmekte güçlük çektiğimiz simgelerle yazan Gündüzalp, gerçek anlamının dışında bir anlam daha ifade eden ve ucu imgeye varan yananlamı sayfada ortalama 2.9 (1.2) kez kullanmış, yüksekçe bir oran (20.3 p): ‘Üzülme, dost dutsun çöplüğü biraz da’… (s.120) ‘ay, ayaklarımıza dolanıyordu yağmur sularındaki balgamlardan kurtulmak için…’ (s.121)
Denemeyi diyalog ve simgelerle yazmakta ustalık gösteren Gündüzalp, kullanıldığı yere zenginlik ve estetiklik katan, şiirin olmazsa olmazı pekiştirmeyi sayfada ortalama 0.9 (0.7) kez kullanmış(2.7 p): ‘ölürüm ölenle, giderim gidenle, kalırım kalanla, doğarım doğanla, doğru… Siz ölenle ölürmüş yaparsınız, ben ölürüm; ağlayanla ağlıyormuş yaparsınız, ben ağlarım; …Hep gibiler içinde gibi gibisiniz… Gibi gibi…’ (s.97)
Romanında serim, düğüm, çözüm bölümleri oluşturmadığı gibi çok katmanlı bir kurgu da vermeyen Gündüzalp, kahramanın duygu düşüncelerini dile getiren iç çözümlemeyi sayfada ortalama 0.0072 (-) kez yapmış.(0 p) “define aranılan yerlerine baka baka, ‘hâlâ bulamamışlar’ içlenmelerimle, derinleşsin diye altına kurduğumuz buğat yüzünden selde yıkılan es köprüye indim…’ (s.6)
Hüzne, afyon gibi ihtiyaç duyan okuruna öykünün yakıcı acısını yaşatmayan Gündüzalp, anlatımda pekiştirmeyi sağlayan benzetmeyi (1.8) kullanmamış. (0 p) Şiirin olmazsa olmazlarından olan eğretilemeyi ise sayfada ortalama 0.7 (0.6) kez kullanmış (2.1 p): ‘Ah! Çınarcan, gölgemi gölgenden ayrıştırma…’ (s.44)
Şiirin soluksuz serüvenini öykü yapmaya çalışan Gündüzalp, kahramanın aklından geçenleri yansıtan bilinççakımını sayfada ortalama 0.018 (0.0034) kez kullanmış (0.1 p): ‘Ne hali varsa görsün, diyordum içimden’ (s.108)
Kitap içi aksesuarlardan az da olsa yararlanan Gündüzalp, kullanıldığı yere inandırıcılık kazandırdığı gibi hayat da veren betimlemeyi sayfada ortalama 1.8 (6.3) satır yapmış (0.4 p): ‘Dibinden suyu tuzlu bir nehir, içinden; nehirden ayrılma, suyu tatlı, yer altı ırmağı akan Tuz Kayası’nın başına götüreceğim seni… Orda, kayanın dibinde bir girdap var… Karşı yakada, girdabın tam karşısında içi kovuk bir çınar… Yedi güzden beri kör gözleriyle nehrin tuzunu emerek o kovukta yaşayan bir adam, adı; İkiGözüKörKorsan.’ (s.29) Simgeli anlatımı zor da olsa çözülüyor. Ruh çözümlemeyi ise sayfada ortalama 0.2 (0.6) kez yapmış (0.6 p): ‘Hiçbir zaman sözcükten sayılmadım, üstüme binen sözcükler tarafından… Oysa yerin ve göğün yaratılmasında benim de elim vardı ve nerde anarsanız orada olanla birlikte orada oluyordum… Hiçbir zaman oflanmayan gebe koyduklarınız, gebe kaldıklarınızdım…’ (s.220)
Okurunu dilin süslü büyüsüne kaptıran Gündüzalp, varlıkların durumlarını gösteren sıfatı sayfada ortalama 2.7 (4.5) kez kullanmış (5.4 p): ‘beyaz benekli siyah bezin önündeki tahta tabureye’ (s.28)
Sayfa numaralarını rakamla yazmayan Gündüzalp, kullanıldığı yere derinlik katan hazır söz kalıplarını montaj tekniğiyle sayfada ortalama 0.029 (0.0137) kez kullanmış (0.3 p): “Seni bana, beni sana tanımlarken vardım bunun farkına… ‘Bir orman gibi kardeşçesine’ yaşayabilmek için ‘bir ağaç gibi tek ve hür’ olmak gerekliydi…” (s.173)
Sözcüklerle sörf yapar gibi yazan Gündüzalp, yazının içinde süs gibi duran alıntıyı sayfada ortalama 0.018 (0.0034) kez yapmış (0.1 p): ‘Yunus’un ağzından dökülüşüm geliyor dil ucuma: Bir garip ölmüş diyeler / üç günden sonra duyalar / soğuk su ile yuğalar / şöyle garip bencileyin.’ (s.208)
Söylemi ve şiirsel duruşuyla farklı bir yazar karakteri çizen Gündüzalp, düşünme ve soyutlama aracı olan terimi sayfada ortalama 1.1 (6.6) kez kullanmış (3.3 p) : ‘Az ileride sabahçı kahvesinin soba dumanları tütüyordu…’ (s.200)
Hasan Hüseyin Gündüzalp’in ‘Yuğ’ romanı Düşüngülü Eleştiri kriterlerine göre 118 puan almıştır. Yüksek bir değer. ‘Masumiyet Müzesi’ romanın puanı: 96.2 Kurguyu sanatsal bir oyun gibi alımlayan yazar, ânı yazarken insan yanlarımızı dile getiren ayrıntıları istenilen düzeyde tutmuş olsaydı okuruna roman iklimini yaşatabilirdi. * * Yuğ / Hasan Hüseyin Gündüzalp / Yoğunluk / 276 s.
*- Parantez içindeki bilgiler, Orhan Pamuk’un ‘Masumiyet Müzesi’ romanının değerleridir. (Puanlama ‘Yuğ’a aittir)
Ali Akdemir
30. 01. 09
Çukurova
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.