- 1191 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
KADINA GÜVENİN
KADINA GÜVENİN.
Kadının, aile içindeki sorunlara sessiz sedasız çözüm arayışındaki uzlaşmacı yanını, aile fertlerini bir arada tutabilme yetisini, “yani gizli liderliğini” kim göz ardı edebilir.
Çinli düşünür Lao Tsu “insanlara öncülük etmek için yanlarında yürü; çünkü en iyi liderler, varlıkları hissedilmeyenlerdir.” der.
Dünya kurulalıdan beri, kadının toplumdaki ve erkeğin yanındaki, bu yürüyüşü, en iyi lider tanımına ne kadarda uyuyor değil mi?:)
“Kimliğimizin kuşaktan kuşağa aktarılması, yeni değerlerin topluma mal edilmesi sorumluluğunu ” kadına vermişken, onun liderliği konusunda şüphe taşımak, hele hele kadını seçimlerde göz ardı etmek, ona güvenmemek, ön yargı ve kompleks den başka nedir ki?
Kadın, evdeki önemli kararların liderliğini yapabiliyorsa,”aydın kadın “, yerelde ve ulusalda büyük ve zor kararların liderliğini de yapabilecektir.
Bütün bu vasfı ve cesaretine rağmen, gerek sosyal hayatta, gerek siyasette kadına olan erkek tavrı, yine aynı ve içler acısı…
Özellikle siyasette “bizden biri” mantığı sürdüğü müddetçe,
kişilerin görevlerini en iyi şekilde yerine getirmedeki kabiliyet ve vasıflarına değil de, yalnızca kendilerini seçenlere, atayanlara ya da onların çevrelerine hizmet etmedeki kabiliyetlerine bakıldığı sürece, kadın bu keşmekeşlikte zor yer bulacaktır.
Bunun sonucunda yaşanacak başarısızlık ve toplumsal güvenin yitirilmesinin siyasi sorumluluğunu kim alacak merak ediyorum.
Hâlbuki üye Seçiminde ki kriterimizin, “bizden biri” olması yerine ,“bilgi ve kabiliyeti ile görevini en iyi şekilde gerçekleştirecek, kişiyi bulma ” olması gerekmez mi?
Bu kişi bir kadın olabilecekse, bundan da kimse korkmamalı.
Kadına en önemli değerlerimizden aile kurumumuzu teslim etmişiz de, kent ve ülke sorumluluğunu neden teslim etmeyelim ki?
Gerek yerel, gerek ülke düzeyinde, barışın sağlanması, yoksulluğun ortadan kaldırılması, çalışma ile sosyal yaşamın gereksinimlerinin birleştirilmesi, noktasında, kadın bakış açısına ihtiyaç vardır.
Akademisyen-yazar Erol Mütercimler, bir söyleşisinde: “ülkeyi aydınlığa çıkaracak olan kadınlardır. Türk kadınına büyük görev düşüyor. Bundan sonraki mücadele Türk kadınının mücadelesi olacak. Çünkü erkek yorgun. Bu erkeğin üzerinden 12 Mart geçti, bu erkeğin üzerinden 12 Eylül fırtınası geçti..” diyor.katılmamak mümkün mü?
Ama bir başka soruya da:”Kadınların üzerindeki baskı erkeklerden geliyormuş gibi görünüyor ama unutmayın ki kadın kadının kurdudur. Kadın kadını sıçrattırmıyor.” diyebiliyor.
Bu cevabın haklı olan yanı var elbette…
Ama kadına verilen mücadele alanının ne kadar dar olduğunu düşünürsek, bu dar alan içinde ki kadının, hemcinsine acımasızlık yapması doğal değil mi?
Sanıyorum Mütercimler bunu göz ardı ediyor.
Her şeye rağmen kadın, bilgiyi paylaşan, ortak çalışmayı benimseyendir.
Sıcaklık, anlayış, özendirme, dinleme, empati ve karşılıklı güven oluşturmakta erkeklerden çok daha önde, seçildiği yerde çok daha başarılı olacaktır.
Bunca gereklerden ve vasıflardan sonra erkeklere soruyorum “kadın lidere/üyeye rahatsızlığınız neden?” “neden kadını listelerde göstermelik yerlere yazıyor, resmen saklıyorsunuz”
“ Liderleri zaman ve zemin yaratır”
Bu zaman ve zeminde erkekler öyle rahat öyle sere serpe ki, kadın kendine yer arayıp var etmeye çalışırken, çoğu zaman, mücadeleden vazgeçme noktasına getiriliyor.
Çoğu zamanda ‘kadın’, erkekle mücadele etmek için (kadın bedenin de, erkek tavrı yaratarak) “Erkek kadınlar” kendi kimliğinden kopmak zorunda bırakılıyor.
Hâlbuki kadın “Duygu, kabiliyet, bilgi” vasıflarını, kadınca kullanmalı, Tıpkı aile kurumunda olduğu gibi. Şefkatini ve inceliğini saklamadan.
Seçim meydanlarında “kendi gibi olan” kadınlar görmek dileği ile…
YORUMLAR
"Ve uygarlık dediğin: Kadın bacaklarının tapınak sütunları gibi gösterilip insanların caddele yapıştırılmış dev bacaklar altında bir tür tapınmaya gitmesi öngörülmekte."
bu dediğiniz kapitalizmdir deniz bey, ve kapitalizm, elbette ki kadın cinselliğini, diğer herşeyi sömürdüğü gibi sömürür, metalaştırır.
ancak bunun alternatifi olarak sunduğunuz feodalizme gelince... hani şu kadının "anne olmak gibi doğal bir görevi"nin olduğu sistem... sadece bu kadarını okumak bile yetti, pes doğrusu dedim size.
Kadını en iyi çalan, en iyi sömüren, en iyi satan, en iyi pazarlayan ve onu annelik gibi doğal bir ödevden uzaklara çekerek inim inim inleten modernitedir. Kadının etinin budunun üzerinden özgürlük tasarımı tanımı yapanlar mı kadını yüceltecek? İslam geldiğinde aynen şimdi olduğu gibi kadın elden ele kucaktan kucağa geziyordu. İslam ile gerçek mecrasına girdi. Şadece dışa bakan, kadının düşüncesini, ruhunu göremeyen körler, kadının dışına taliptir. Ve uygarlık dediğin: Kadın bacaklarının tapınak sütunları gibi gösterilip insanların caddele yapıştırılmış dev bacaklar altında bir tür tapınmaya gitmesi öngörülmekte. Kadın ise yalnızca "insan" olmak istemekte... Çıplaklıktan kültürel yetersizlik, kültürel yozlaşma türemiştir.
....
islamiyetle de elbette ilgisi var ama sorunun. yani kur'an'da öyle sureler var ki, o günlerin ve o toplumun ataerkil yapısını çok iyi yansıtıyor. ancak tabi ki o dönemi günümüze getirmeye çalışırsak, o zaman "geri" bir bilincin yansıması çıkıyor ortaya.
ancak elbette sadece islamla açıklanamaz kadın sorunu... hem, başka dinler de, islama yakın yaklaşımlar sergiler, hem de farklı toplumlarda da kadının ezilmişliğini görürüz. sorun tamamen sınıfsal aslında. halen feodalitenin egemenliğini sürdürdüğü yerlerde, bu sorun çok daha güçlü çıkıyor karşımıza. ülkemizde de orta ve doğu anadolu buna iyi bir örnek.
güzel bir yazıydı. katılmamak elde değil. kadınlara hak verilmemesinin sebebi ataerkil bir toplum oluşumuzdur. başka bir açıklması yok bunun dışında. bazıları bunu islamiyette görüyor ne derece doğru açıkçası incelenmesi gerekiyor. ama şu var , peygamberimizin "ilim çinde olsa bile gidin, öğrenin" hadisi ayrım yapmaması gerektiği vurgulanır. sorun islamiyetin yanlış yorumlanmanmasında olabilir.
,“bilgi ve kabiliyeti ile görevini en iyi şekilde gerçekleştirecek, kişiyi bulma ” olması gerekmez mi?
bu sadece kadınlar için sorun değil ki... hepimiz için sorun. ben bir sözlü mülakata katıldım, benim orda geçmemem için o kadar saçma sorular soruyordular ki, anlatamam. erkekler içinde durum bu. bunun nedeni gelen her partinin kendi elemanını kayırması. kiminin kürt olmasına, kiminin komunist olmasına kimnin de tipine takıyorlar. keşke herkes hakettiği mevkide olsaydı bu ülkede. bazen aklıma gelmiyor değil. bu ülkenin tek kurtuluş yolunun bilgi ve kabiliyeti iyi olanın uygun mevkiye gelmesi. buna da türk siyaset kalıpları izin vermiyor
SAYGIDEĞER KARDEŞİM, YAZINIZI OKUDUM.
BAŞARILARINIZIN DAİM OLMASINI DİLERİM...
HAYAT BOYU DEĞER VERDİĞİM ŞEY DÜŞÜNCELERİMİ
DOSTLARIMLA PAYLAŞMAK OLMUŞTUR....
HALEN BU YAZILARIMLA PAYLAŞMAYA
DEVAM EDİYORUM...( WWW.ilerigazetesi.com ) v.b. sit.
YOZGAT TAN SELAM VE SAYGILARIMI
YOLLUYORUM... AHMET SARGIN
YOZGAT ŞAİRLER VE YAZARLAR BİRLİĞİ BŞK.
adem
ormanda gecikir.havva derki.sen beni aldatıyorsun.Adem
şaşırır.yav der başka kadın yok seni nasıl aldatırm.
havva da
yat o zaman kaburgalarını sayacağım der.eğer bir tane daha eksik çıkarsa yandın.
kadın erkek bahsi olunca benimde bu fıkra aklıma gelir dost.
bağışla beni...
Kadın bile kadından korkar iken erkeklerin korkması normaldir. Erkek korkusu saygıdan ileri gelmekte.
Kadının kendini bürüdüğü şekli erkek onaylamasa kadının hiç bir yaptırımı olmaz. Önkabuller problem. Neyse kadın ve aşkının iç yüzü adlı kitabım baskıya çıkacak oradan da bakarız. :) Ha bir de kadın lider olmaz.