BAYRAMA HAZIRLIK
Genç kadın telaşla bayram hazırlıklarına başlamıştı. Baklava hamurunu yoğurup bir kenara bıraktı dinlensin diye. Bu arada önceden yoğurduğu börek hamurunu açmaya başladı. Evde küçük oğluyla yalnızdı. Oklava hamurun üzerinde gidip gelmeye başlayınca hamurun ezilmesini, yıllardır kocası tarafında nasıl ezildiği geldi aklına. Daha dün akşam dövmüştü onu. Hala etleri ağrıyordu. Üç oğlunun gözü önünde dövmüştü kör olasıca.
Oysa ona nasıl sevdalanmıştı onu ilk gördüğü anda. Daha on beşinde tanımıştı ve sevmişti onu.(şimdi düşündü de hala seviyor muyum onu?) on altısında evlenmiş hemen de hamile kalmıştı. On yedisinde anne olmuştu. Daha evliliğin ne olduğunu bilemeden anne olmuştu. Ama onunda farkında bile değildi. Kocası askere gitmişti. İki sene kaynana kayınbaba derdi çekmişti. Değil sokağa çıkmak bir komşu yüzüne hasretti.
Aşırı dindar bir aileye gelin gelmişti. Kara çarşaf içinde kara bahtının farkında değildi. Kocası askerden izine gelince ikinci oğluna hamile kalmıştı. Ne anneliği yaşıyordu ne de hamile olmanın tadını çıkartıyordu. Öyle karnını göstere, göstere ortalarda dolaşmak olmazdı. Hele ilk göz ağrısı yavrusunu sevmek hiç olmazdı kaynana kayınbaba yanında. Oysa doya doya ona sarılmayı o süt kokan tenini koklamayı nasıl isterdi.
Kocası askerden dönmüş gençliğin verdiği serseriliği hala üzerinden atamamıştı. Ne karısına ne çocuklarına sevgi gösteriyordu. Varsa yoksa arkadaşlar, ama o yinede kara sevdalı gibi onun her isteğini yerine getiriyordu. Beklide ailesinde aldığı eğitim bunu gerektiriyordu. Çünkü annesi onu öyle yetiştirmişti. Kocanı sevecek ve sayacaksın. Kabuğuna sığmayan kocası yurtdışına gitmek istediğini söylüyordu. Ailesine. Kendisi kalbi kırık kalbi buruk olanları söz hakkı olmadan sessiz isyanı içinde izliyordu. büyükler kararı vermişti kendisine hiç sormadan kocası gidecekti. Gitmişti kocası. Tam üç sene kalmıştı yurtdışında. Sonunda aradı oralarda yapamadığını ve döneceğini söylemişti. Oysa o ne özlemlerle ne tutkuyla beklemişti onu. Dönüyordu.
Geldiğinde bambaşka biri olarak gelmişti. Karısını beğenmiyor onun her hareketini eleştiriyor ne söylese kızıyordu. Kumar kadın içki artık hayatının vazgeçilmezleri olmuştu. Sabahlara karşı eve geliyordu. Karısını dövüyor sonrada ondan kadınlık görevini yerine getirmesini söylüyordu. Çaresiz boynunu büküp söyleneni yerine getiriyordu. Çünkü o kocaydı ona itaat etmek zorundaydı. Ailesinden bunu öğrenmişti. Koca severde döverde.
Bütün bunları yaşamasına rağmen yine de bayram hazırlığını sürdürdü. Oklava altında ezilen hamur gibi.