4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
824
Okunma
Ne zaman üzüm görsem, aklıma hep babaannemin sahurda sofrasında eksik etmediği üzüm hoşafı gelir. Bende niyedir bilinmez bunu hep hatırlarım, üstelik altı yıldır o üzüm hoşaflı sahurda birlikte olmamamıza rağmen.
Benim için sofrada başka bir şey olmasa da olurdu, kızarmış ekmek ve üzüm hoşafıyla bütün bir ömrü geçirebilirdim… Tabi çocukken. Çünkü çocukken daha bir kaygısız bakıyorsun hayata. O sofralar daha bir kalabalıktı mesela çocukken. Büyüdükçe o sofradakiler başka bir hayatlara gidiyor. Mesela ablam üniversiteyi kazanıp, amcamlar da bizim apartmandan taşınınca, kuzenlerimde gidince, her şey bana kaldığı için çok sevinmiştim. Ama o üzüm hoşafını tatlandıranın hep beraber kaşıklamak olduğunu fark ettim. Ben büyümek istemiyordum, büyüyünce en sevdiğim şeylerin tadını alamayacağımı sanıyordum. Çünkü babam üzüm hoşafından pek hoşlanmazdı.
Hep böyle kalamaz mıyım? Ablamla sokakta oynarken düşüp ağladığı o günlerde… Gözlerinden akan temiz gözyaşlarının aktığı o günlerde. Ablam bazen şimdi de ağlıyor ama boyalı gözlerinden akan gözyaşları, o günlerde ki gibi içten değil sanki. Belki benimki de.
Yine de anıları bende. Tadı hala damağımda olan üzüm hoşafı, hatırlayıp gülümsediğim çocukluğum ben de.