Kırmızı Kadın
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
’Siyah bir adamdım ben.
Kırmızı bir kadını sevdim.” -
- Uzun bir günün bir solukta geçecek gecesiydi o gece.
O, canını yakmamak uğruna uzaktan seyrettiği kırmızı kadının ismini koydu o gece. Bir elbiseydi ona ismini veren. Kırmızı bir elbise, kırmızı kadın yapmıştı o’ nu.
Yerlerin ıslak, gözlerin kuru olduğu bazı günler çarşıda dolaşmaya çıkardık. Önce bir dükkana girerdik, şu herkesin olduğu aslında kimsenin olmadığı dükkanlara.O polisiye romanlara, ben ise şiir kitaplarına bakardım. Gözlerine bakarak o kitap arkası şiirleri okumak istedim, hiçbir zaman yapamadım ve sebebini hiç bilemedim...O kitabı yerine koyana kadar ben şiiri okumaya devam ederdim. Müzik zevklerimiz vardı birde, ikimizde müziğe sıra dışı bir ilgi duyardık yeni çıkan albümlere, şarkıları önerirdik birbirimize ama o en çok, benim ona her zaman yapmak istediğim ama hiç bir zaman yapamadığım besteyi sevdi.
Şehir uykuya, biz birbirimizden ayrı yerlerde düşlere çekildiğimiz sıralarda bir telefon çalardı. Arayan hep o olurdu, ben hiç şaşırmazdım. Bir ses, beni bu kadar uzaktan bu kadar yakın etkileyebilir miydi?
Kavga etmeyi severdi garip bir kadındı o. Kırmızı gibi garip bir renk. Sürekli kavga etmenin ona verdiği hazdan bahsederdi.
Beni kaybetme korkusunu ona yaşatınca benim değerimi anladığını söyler ama beni yavaş yavaş kaybettiğini fark etmezdi.
Beni arkadaşlarıyla tanıştırırdı, ’bu benim sevgilim’ derken suratında bir gurur ifadesi oluşur ve o ana dek hiç olmadığı kadar asil dururdu. Ben kendimi bir yerlerde bırakmak isterken o her yere benimle gitmek isterdi. Siyah rengimi hiç hesaba
katmıyordu sanki, oysa bunu çok iyi biliyordu.
Benim için hayat demek, onun iki dudağı arasındaki sigarayı yakmaktan ibaretti. O, sigarasını içerken onu seyretmekti.
Her ayrılışımızda onun içimi acıtan ses tonuydu hayat.
Hep ayrılırdık, yapamayacağımızı bile bile ayrılırdık.
Sonrasında bir kaç sevda harcayıp geri dönerdik. Bu yüzden günahkârdık. Bu yüzden daha daha siyahtım ben.
Haftalardır hazırlandığım bir geceydi o gece. Benim için hayati önem taşıyan kırmızının doğduğu yer olmasa da doğduğu zamandaydık o gün. Güneş yeni batmaya başlamıştı ama henüz belirgindi.O’nu evinin önünden aldım. O kafamda tasarladığım
defalarca prova ettiğim sürprizi yapmak için özel bir yere götürecektim. Birden telefonum çaldı. Ben hayatımda pek bir önemi olmayanla konuşurken, kırmızı kadın önden gidiyordu, bir şeylere bozulmuştu.
O an fark ettim kırmızı kadının gölgesi siyahtı! Şaşkınlık ve korku karışımı duyguları boğazımda kalan bir parça ekmek gibi yaşadım. Telefonu nihayet kapamıştım.
Kafamı öne eğip, teklifin bir parçası olan yüzüğe baktım ve sonra kafamı kaldırdım. Kendisi kırmızı ama gölgesi siyah olan kadın eskimiş spor bir arabanın önünde kanlar içinde yerde yatıyordu.Yanına koştum iki elimle başını tuttum ve o an fark ettim.
Aslında kırmızı kadının gölgesi bile kırmızıydı...