- 603 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BİR MİLAT OLARAK DAVOS
BİR MİLAT OLARAK DAVOS
Dünya liderlerinin hiç birinden şimdiye kadar Siyonist devlet başkanlarına yönelik olarak hiç duyulmadık, görülmedik ama çok haklı bir çıkıştı, Başbakanımızın çıkışı. Konuyla ilgili ortak kanaat; İsrail’in anladığı dil de buydu.
Milletimizin ve Ümmetin hissiyatına uluslararası bir platformda tercüman olan Sayın Başbakanımızı bir tarihçi olarak gönülden kutlarım. Teşekkürler dış politikada hasret kaldığımız bu vakarlı, asil ve dik duruş için. Teşekkürler Filistinli mazlumlar adına, teşekkürler Gazze’li analar, Gazze’ li çocuklar adına…
Sırf muhalefet olsun diye veya gönüllü olarak Şimon Perez’i savunan ve siyonizmin avukatlığı rolünü seve seve üstlenen İsrail hayranları da çıkar elbet, bu ülkede. 1919’ da İzmir’in işgalinde de, İstanbul’un işgalinde de işgalci İngilizleri ve Yunanlıları güllerle karşılayan, işgalcilerle taşeronluk yapan yerli işbirlikçiler olduğu gibi… Siyonist kalemler elbette Başbakanımızın Davos’taki tavrından hazzetmeyecek, İsrail basınıyla aynı paralelde yayına devam edecekler…
Aslında bu olay siyasi ve diplomatik olarak Monşer zihniyetin hâkim olduğu pasif, teslimiyetçi ve özellikle İsrail ve ABD menfaatleri ekseninde yürütülen dış politikanın terkedilip, milli ruh ve milli vicdan ekseninde, tarihi gücümüz paralelinde etkin olarak yürütülecek dış politikaların başlangıç tarihi oldu. Yıllardır özlenen de buydu bence.
İmparatorluk bakiyesi bir devletiz. Türkiye, tarihin ve ait olduğumuz değerler külliyatının omuzlarımıza yüklediği vebal gereği bu coğrafyada barışın tesisi için inisiyatifi ele alarak, aktif bir rol üstlenmelidir. Türkiye’nin buna gücü yeter. Ayrıca Nobel Barış ödüllü cellâtlara bir yiğidin -hem de bizim başbakanımız- çıkıp dünyanın gözü önünde haddini bildirmesi üzerine, İslam dünyasında ve mazlumlar coğrafyasında Türkiye’ye yönelik beklentilerle beraber ümit ve güven duygusunun da kat kat arttığı da bir gerçek.
3. Dünya savaşını kazandık iddiasında değilim, fakat bu dik duruşu küçümseyen, gereksiz bulan, hatta İsrail’e çok büyük ayıp edildi diyen ve bundan hazzetmeyen Türkiye’ yi yıllardır dış siyasette ezikliğe, İsrail ve ABD yörüngesine teslimiyete zorlayan ve İsrail lehine çalışan siyonist zihniyetler ve kalemler istemese de Türkiye kendini, konumunu, hak ettiği itibarı ve gücünü fark etmiştir. Artık geleneksel silik, teslimiyetçi, “ver kurtul” çizgisindeki hantal yapı yerine, ilkeli, vakarlı, haysiyetli, onurumuzu önceleyen, hakkı üstün tutan ve güçlülerden yana değil haklılardan yana olan duruşlar dış politikada belirleyici olacak, inancındayım.
Bu ülkenin bu güne kadar tek siyaseti olan teslimiyetçi, silik politikasından vazgeçen bir başbakan kim olursa olsun eli öpülür... Aşağılık kompleksine düşmüş değil, düşürülmüş bir milletiz… Eski başbakanların, bakanların dış dünyada yabancı liderler karşısındaki süklüm püklüm duruşları hâlâ milletimizin hafızalarında hatırlamak dahi istemediği gerçekler listesinde duruyor. Her ne kadar pek çok riski bünyesinde taşısa da Davos çıkışı Türk diplomasi tarihinde bazı tabuların enkaz olduğunun resmidir.
İyilerle kötülerin, doğrularla yanlışların, güzelle çirkinin, Hak ile bâtılın ezeli savaşında kazanan taraf mutlaka inananlar ve iyiler olacak. Yeter ki biz inancımıza ve kavlimize sadık kalalım.
Gazi Hüseyin KILBAŞ
YORUMLAR
Demekki doğru her yerde doğrudur
Avrupaya para dilenmeye giden başbakanları sıradan milletvekilleri karşılıyordu vede azarlıyordu unutmadık o günleri yüreğine sağlık can kardeşim
İlk defa Türk ulusunun grurunu çiğnetmeyen bir başbakan çıktı
Amerikada İranı kına dediler Başbakanda siz İsraili kınadınızmıki ben iranı kınayım deddi helal olsun başbakan sana saygılar sizlere
.edebiyatdefteri.com/index.asp?istek=tum_yazilar&k=detay&yazi_id=35074
HüseyinGâzi
davos zirvesi konulu yazısı
O olayı, hem televizyonda seyrettim- dinledim;
hem de fotoğraf makinemin kamerası ile kayıt ettim.
Takdîr etmemek; mümkün değil.
Bu olayın, Türk siyâsî hayatı târihinde hakettiği yeri bulduğuna inanıyorum. Kesinlikle, Siyâset üstü ve Millî kimliğimizin haykırışıdır.
K.Y.
...............................................................
AYRICA: BUGÜN, KANDİL GÜNÜDÜR(19.7.2009 Pazar)...
MÎRAC KANDİL VE 20 TEMMUZ KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI, AYNI GECEYE RASTLAR.
"Miraç, göklere olduğu kadar, insanın iç dünyasına doğru da yapması gereken bir yolculuktur Mirac Kandili, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) Efendimizin gecenin bir anında Mekke'deki Mescid-i Haram'dan Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'ya, oradan da göklere seyahat ettirildiği mübarek gecenin adıdır. Nitekim Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de; "Kulu Muhammed'i bir gece Mescid-i Haram'dan kendisine bir kısım âyetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren ALLAH'ın şânı yücedir.Doğrusu O, işitir ve görür." (İsra Suresi:1) buyurmuştur. Peygamberimizin hayatı içinde önemli bir yeri olan Mirac, ALLAH'ın sevgili Rasûlünden başka hiç kimseye sunmadığı ilahî bir ihsandır. Bu hayırlı-kutlu-mübarek gece inşaALLAH cümlemiz için hayırlara vesile olur..Rabbim hepinizin MİRAC kandilini mübarek eylesin...Duaların duacısı olmanız dileğiyle..."
kadiryeter tarafından 7/19/2009 4:41:39 PM zamanında düzenlenmiştir.
kadiryeter tarafından 7/19/2009 6:06:34 PM zamanında düzenlenmiştir.
Doğru tespitler.
Türk coğrafyasında, Türkün borusunun öteceğinin, ötmesi gerektiğinin çıkışı olarak değerlendirmek lazım.Ya da bu çıkışın emaresi olarak görmek lazım.
Daha sıcağı sıcağına canlı yayınlara bağlanarak "Öldük , bittik, mahvolduk, bunun hesabını İsrail, Abd bize sorar, ceremesini acı acı çekeriz" yollu açıklamalar yapan eski diplomat zevatın bu Türk Başbakanını değil de, Peresi savunur durumda göründüklerini farketmemeleri ilginç gerçekten de.Monşer diye bahsedilen kesim bu kesim olsa gerek.
Peresin toplantıda parmağını sallayarak, vucuduyla birlikte başbakana dönerek yüksek sesle bağırarak konuşmasından istiskal olmayan bu monşer zevat, ne hikmetse, aynı tonda verilen cevaptan rahatsız olmuşa benziyor.
İsrailde bunun örnekleri var mı acaba takip edemedim.
Yani, "Bizim Peres de ayıp etti gerçekten, Erdoğana öyle hitap etmemeliydi, parmak sallayarak bağırarak başka bir ülke lideriyle konuşursan işte böyle cevabını verirler" şeklinde kendi ülke liderlerini karalamaya çalışmışlar mıdır acaba?
Belli başlı yahudi basın organlarının neler yazdığını okuyoruz internetten.Belki bazı küçük site ve yayın organlarında bu şekilde kendi Cumhurbaşkanlarını da istiskal eden yayınlar olmuştur. Ancak bizde ne hikmetse merkez medya denilen kartel medyasında, ülkenin en yüksek tirajlı medyasında adeta Erdoğanı Perese hakettiği cevabı verdi diye güya "diplomatik dil" kisvesi altında suçlamaya çalışanlar, buna mukabil Peresin parmak sallayarak bağırarak konuşmasını gözden kaçırmaya çalışan Peresci bir medya gurubu var.Erdoğan hatalı olsa bile "Milli" olan bir medyanın görevi bunu ortaya çıkarmak, bunu kendi ülkesinin başbakanını karalamak için kullanmak mı olmalı?Yoksa milli çıkarlar yönünde mi hareket etmeli.
İsrail medyası kadar "Milli" olamayacak mı bizim medya?
"Aman, siyaseten güçlenmesin" hesabını yapayım derken Peres/İsrail çizgisine düşmeyi göze alabilecek bir çirkinlik haklı olabilir mi?
Bu çarpık medya anlayışının yönlendirdiği bir takım insanların da, siyaseten rakibimi yıpratacağım derken düştükleri Türkiye ve Türk karşıtı durum gerçekten ibretlik olsa gerek.
kendi gücünün ve köklerinin farkında olmayan, aşağılık kompleksi içinde çırpınan bu istiskale alışkın zevat, inanıyorum ki "Niye daha önce diğer konularda aynı duruşu sergilemedi" diye çemkirdikleri konularda dahi benzer bir tutum olsa karşı çıkacaklar, siyaseten eline koz vermeme gayretiyle bilinçdışı ya da bilinçli bu ihanetlerini sürdürmeye devam edeceklerdi.
Bu eğreti düşünce sahipleri acaba, bir noktadan sonra hiç değilse, mesela bu noktadan başlayarak Türk tezleri ve Türk çıkarlarını siyasi çıkarlarını önüne almaya başlayamaz lar mı?
Diyelim ki bu türden çıkış ilk kez.
Diytelim ki daha önceden benzer çıkışları yapmaktan çekinmiş yöneticilerimiz.
E be birader, siz daha Türkün onur ve çıkarı için tutum takdirine henüz başlayamamışsınız bile.
Ne öncesinde, ne şimdi.
Bir yerden başlayın derim ben acizane.
Değerli Hüseyin hocam, bu düşünceleri aklıma getiren yazınızı kutlar, selamlarım..