- 687 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
YASHANE
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Haftanın ilk günüydü. Derse yetişebilmem için sabahın en kör vaktinde uyanıp hastaneye gitmem gerekiyordu. Sürekli ertelediğim alarm saati artık kalkmam gerektiğini emretti bana. Bu emirle ağrıyan dişimden, tekini bulamadığım terliğe kadar ne varsa hepsine okkalı küfürler savurdum.
Salondan ceset kokusu geliyordu. Belli ki bizim gençler sabaha kadar sigara içmişler, kombi çok yakmasın diye de pencereleri açmamışlardı. Onlar da haklıydı. Zira para yoktu, imkân da yoktu.
Lavabonun açarken gürleyen kapısı da nasiplendi küfürlerimden. Affet ya rabbim cemil cümlemizi dedim sonra kısık bir sesle. Bu kadar küfür ediyorum ama bu eve bu kirayı alan ev sahibi varken, doğalgaz faturası ekonomimi çökertmişken, terliği bulamadığım için ayaklarım donmak üzereyken bana da hak versin istiyordum yüce rabbimden.
Kırık aynada saçlarımı baştan savma tarayıp, dişlerimi dişçiye rezil olmamak uğruna yalandan fırçalayıp, küfretmemi gerektiren binlerce teferruatı da es geçerek yola çıktım. Gözlerimin altında halkalar ve morluklar olduğunu aynaya bakmadan hissedebiliyordum.
Velhâsıl-ı kelâm hastaneye binlerce küfür eşliğinde vardım. Bir küfürde sıranın çokluğuna savurup beklemeye koyuldum. Hastane koridorlarındaki insanı kusturmaya meyilli kokuya katlanırken çevreme anlamsız bakışlar atıyordum. Ölü suratlı hemşireler, yaptıkları işten iğrendiklerini her halleriyle belli eden hademeler, bitse de gitsek çaresizliğinde bakan hastalar ve hasta yakınları gördüm.
Zaten kasveti bol olan hayatıma ağulu bir şırınga gibi saplanmıştı bu ortam.
Kapıdan tarafa başımı çevirdiğimde yüzü kıraç bir tarlayı andıran çatlaklarla dolu, teni taş renginde, sağ dizi yamalı sol dizi yamanacak kahverengi pantolonu toprak lekeleriyle dolu, ceketinin rengi seçilemeyecek kadar solmuş, kasketi koca bir kayanın üstüne oturmuş bir kaplumbağaya benzeyen bir dayının, yanında küçük bir oğlancıkla girdiğini gördüm. Çocuğun üstünde birkaç nesildir giyildiği belli olan ve her neslin yaramazlıklarından izler taşıyan soluk mavi bir pantolon, sırtında da yırtıklarından beyaz pamuklar fışkıran boğazına kadar iliklenmiş naylon bir mont vardı. Dayının öksürüğü gök gürültüsünü andırıyordu ve bu gürlemelerin ardı arkası kesilmiyordu. Elini tuttuğu oğlancıksa merakla izliyordu etrafı.
Geldiler, oğlancığı oturduğum sandalyenin kenarında bıraktı dayı ve danışmaya doğru yürüdü. Oğlancık ellerini arkasından kenetleyip kıçını duvara vurup vurup çekiyordu. Başını önüne eğmiş gülümsüyordu hareketini tekrarlarken. Baktığı yöne eğdim başımı. Siyah bir inci gibi parlayan kara lastikleri görünce anladım bu gülümsemenin hikmetini. Sabahın köründen beri belki de en hoşuma giden, beni gülümsetebilen tek manzara buydu. Belli ki babası bu haline rağmen bu oğlancığı mutlu edebilmişti. Babam geldi aklıma. Dünyanın en güçlü en bilgili adamıydı o. Şimdi bu oğlancık içinde o dayım öyle olmalıydı.
Başımı danışmadan tarafa çevirdim. Dayım kasketini eline almış, karnesiyle beraber sımsıkı tutmuş, sırasını bekliyordu. O an koca bir çınar gibi göründü gözüme. Derken geldi sırası, tam karneyi uzatacakken bir öksürüktür tuttu dayımı. Kenef suratlı memurun yüzü iyiden iyiye buruştu ve taşan bir kenef gibi çıktı ağzından laflar.
—Kussaydın üstüme be. Allah Allah ne biçim insanlar bunlar. Hiç mi medeniyet görmediniz. İnsan bi ağzını kapatır yahu…
Dayım tek kelime edemedi, boynunu büktü bekledi. Ama ben delirmiştim, gözüm dönmüştü. Oğlancığa baktım o da o yöne bakıyordu ve bakışları burulmuştu. Gözleri dolmuştu, gözlerim dolmuştu. Yanlış ne bana ne babama yapılmıştı ama ben bunalmıştım işte. Çıktım dışarı ne tedavimi yaptırdım ne derse gittim. Gece boyunca düşündüm ama düzene küfretmekten alamadım kendimi.
Okkalı küfürlerimin ardı arkası kesilmedi yine.
Affet ya rabbim cemil cümlemizi…
YORUMLAR
Yazınızı okudum.
Yazınızın içerisinde vurgulu anlatımı var edecek tariflerin kullanılması ile her günkü olağan bir olay gibi görünen bu durum hikayesinde fikirlerin ve bana göre en temel fikrin; "amaç insandır" fikrinin etrafında toplamaya yetecek kadar dengeli bir olaya-fikir birleşimi mevcut.
Tebrik ediyor, küfür konusuna dikkat diyorum...
Saygılar Oktay.
gülün dikeni tarafından 2/5/2009 12:26:20 AM zamanında düzenlenmiştir.
Başımı danışmadan tarafa çevirdim. Dayım kasketini eline almış, karnesiyle beraber sımsıkı tutmuş, sırasını bekliyordu. O an koca bir çınar gibi göründü gözüme. Derken geldi sırası, tam karneyi uzatacakken bir öksürüktür tuttu dayımı. Kenef suratlı memurun yüzü iyiden iyiye buruştu ve taşan bir kenef gibi çıktı ağzından laflar.
—Kussaydın üstüme be. Allah Allah ne biçim insanlar bunlar. Hiç mi medeniyet görmediniz. İnsan bi ağzını kapatır yahu…
Dayım tek kelime edemedi, boynunu büktü bekledi. Ama ben delirmiştim, gözüm dönmüştü. Oğlancığa baktım o da o yöne bakıyordu ve bakışları burulmuştu. Gözleri dolmuştu, gözlerim dolmuştu. Yanlış ne bana ne babama yapılmıştı ama ben bunalmıştım işte. Çıktım dışarı ne tedavimi yaptırdım ne derse gittim. Gece boyunca düşündüm ama düzene küfretmekten alamadım kendimi.
Okkalı küfürlerimin ardı arkası kesilmedi yine.
Affet ya rabbim cemil cümlemizi…
beğenerek okudum
çok sağol
paylaşımınız için
...