- 876 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
PAKETİN ÜZERİNDE 20 YAZIYOR
PAKETİN ÜZERİNDE 20 YAZIYOR (anı)
Sigara ve mazot karışımı bir kokusu vardı babamın. Günde üç paket sigara içen babamız olduğu için biz de bağımlıydık sigara kokusuna.. Ona sarıldıkça
bu kokuları almaya öyle alışmışız ki, babamla özdeşti sigara ve mazot kokusu.
Onu örnek almış olmalıyız ki, biz de gençlik çağlarımızda, arkadaşlarımızla bir araya gelerek, ailelerimizden gizli sigara içmek için köşe bucak saklanırdık, kavak yellerinin esintisiyle. Sigaranın zararlarını şimdiki kadar bilmiyorduk ama geleneksel olarak büyüklere saygısızlık olarak kabul edildiği için gizleniyorduk tabi ki…Bakkaldan gidip sigara alamazdık. Ayrıca harçlığımızda yeterli değildi zaten. Evimizde karton kutularla babamın açılmamış sigara paketleri olurdu ama kapalı olduğundan el uzatamazdık… Babamın açılmış paketini unutup gitmesini dört gözle beklerdik. Onun görmediği yerden ikişer-üçer gizlice çekiyorduk kız kardeşimle birlikte.
Evde yalnız kaldığımız bir gün, tam sigara keyfi yapılacak ortamdı ama sigaramız yoktu, paramız da yoktu. Paramız olsa da mahalle bakkalından alacak cesaretimiz de yoktu üstelik… Kız kardeşim benden daha açıkgöz olduğundan buna hemen bir çare bulmuştu. Onun verdiği fikirle, babamın açılmamış sigara paketinin birisinin alt tarafından dikkatlice açmış içinden iki tane sigara çektikten sonra paketin açıldığı hiç belli olmayacak şekilde düzgünce yapıştırarak, yerine yerleştirmiştik. Böylece bakkala gitmeden, para harcamadan, annem evde yokken biz sigara keyfini tamamlamıştık, kikir kikir gülerek. Sanki bir zafer kazanmışız gibi inanılmaz mutluyduk... Daha sonraları Ankara’dan her tatile gelişimde başvurduğumuz bu işlemi, çok uzun bir süre uygulamıştık…Her paketten ikişer tane alarak arkasını yapıştırma işlemiyle ihtiyacımızı gideriyorduk.. Hiç dokunmadığımız paket kalmamıştı belki de. Babam saf ve dalgın bir insan olduğundan fark etmiyor sanıyorduk.
Yanılmıyorsam Yetmiş Sekiz veya Yetmiş Dokuz senesiydi. Okulum için babamla yine bir Ankara yolculuğu yapıyordum. Otobüsü babam kullanıyor, ben de hemen arkasında ki koltukta oturuyordum. Otobüsün ön kısmında ayakta sohbet eden birkaç kişi ara ara güncel olaylardan, hükümetin ve muhalefetin çalışmalarından, öğrenci olaylarından, geçim sıkıntısından; konuşuyor, yorum yapıyorlardı karşılıklı. Babam da konuşmuş olmak için nadiren lâfa karışıyordu... Direksiyon başında hiç elinden düşürmediği sigarasını içine derin derin çekerek konuşulanları dinliyordu. Ön tarafta olanlar Ecevit Hükümeti’nin kuruluşunu destekleyerek Demirel Hükümeti’nin yıkılmasına seviniyor, onun hakkında atıp tutuyorlardı.
Eleştiriler, yorumlar tüm hızıyla devam ederken ben de başımı cama dayamış halde yolu izleyerek dinliyordum onları… Babam uzun bir süre sessizce direksiyon başında konuşmaları dinledikten sonra, harâretli, yüksek bir ses tonuyla:
“İyi oldu yav şu Demirel’in başımızdan gittiği!” diye söze atılarak biraz durakladıktan sonra:
“Uğursuz hem de sahtekar bu herif, uğursuz baykuş...dedi (Kendine özgü bir küfürle birlikte) “ Ne zaman başa geçse bir sahtekârlık yapıyor kardeşim! Şimdi de sigara paketlerinin üzerinde 20 yazıyor içinden 18 çıkıyor” demesin mi?
Babamın bu sözleri şok tesiri yapmış gibi ortalığı bir süre susturmuştu. Demirel’e muhalif olanlar bile onu destekleyememişlerdi.
“Yok ya Abi! Yanlışlığın var!” Diye karşı çıkıyorlardı. Babam ise yemin billah ederek haklılığını kanıtlamak için:
“Dinime imanıma yav kardeşim! Aç say paketi aha! İçinden 18 çıkmazsa şerefsizim!” diyerek döş cebinden açılmamış paketi göstererek iddia ediyordu… Sözler uzayıp giderken, ben de içimden kıs kıs gülüyordum ama doğruyu söyleyemezdim, ne mümkün! Genç kızdım çünkü.
Arkadaşlarıma babamın sözlerini anlattığımda yerlere yatmıştık gülmekten… Meğer zavallı Demirel’in yıllarca günahının alınmasına sebep olmuşuz da haberimiz yokmuş.
***
BABAM
Küçük bir çocukken,
Yetim kalanlara acırdım.
Dilenciye harçlığımdan vermezsem
Babam yoldan gelmez sanırdım.
Şefkatli bakışıyla uyanırdım dünyaya
Güven altında idim
Babam varsa yanımda..
Onun uzaktan gelişi,
Ruhumun vuslata erişi,
Tarifsiz bir duyguydu…
Babamlı dünya,
Çocukluğumun en güzel onuruydu;
Sigara ve mazot kokusu benim için,
Babamın el losyonuydu
Bazı gerçekleri,
Babam ölünce anladım
Ben de yetim kalarak ’baba! ’ diye ağladım
Bunca yıl onsuz da yaşadım
Sevgisi içimde ta derinimde
Yedi Mart, Doksan Yedi’den beri
Ona, yalnız rüyalarımda sarıldım.
Asuman Soydan
ASUMAN SOYDAN
YORUMLAR
Çok güzel bir Anı dinledim.1978,1979 ve 1980 yılları gerçekten çok yıllardı.Allah bir daha o günleri göstermesin.
O yıllarda sağçı solcu olup birbirini vuranlar şimdi içli dışlı ...O yıllarda o zaman neden vurdunuz diye sorarım bazen kendi kendime..
5000 gencimiz o dilim aralığında katladildi.
Saygılar...
HakanKurtaran tarafından 3/10/2009 6:23:52 AM zamanında düzenlenmiştir.
Asuman Hanim ,
Elinize saglik anilar ,hatirlar ve hayaler insanlari hayata ceken unsurlardan biri olarak gormusumdur,cok guzeldi ve okurken genclikte kiz arkadasim la( simdi eltim ) birlikte yapmis oldugumuz bir muzurlugu hatirltti ve gulmeye basladim cok sagolun .Ben kendimi acik goz zannederdim eltimde rahmetli annesinin misafire ikram etmek icin bufede tutugu sigara paketlerine yapardi bende korkarak bakardim.
Saygilarimla.
Resimlerinize hayranim1
Babamsa yemin billah ederek haklılığını kanıtlamaya çalışıyordu. Ben de içimden kıs, kıs gülüyordum ama doğruyu söylemem ne mümkün. Genç kızdım çünkü. Zavallı Demirel’in günahını almışız da haberimiz yokmuş. Yıllar sonra evlenip çoluk çocuğa karıştıktan sonra babama anlattığımda rahmetli babamın gülüşü hiç aklımdan çıkmıyor…
ah asuman
çok güldürdünüz beni
allah da sizi güldürsün
daim
...