- 1101 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GELECEĞİ GÖREBİLMEK
Elimde okuduğum kitabın konsuna dalıp gittiğim bir sırada telefonun çalan sesiyle irkilerek kendime geldim. Telefonun ahizesini kaldırıp kulağıma götürdüğümde, karşımda tanıyamadığım bir bayan sesi vardı. Ben “buyurun kimi aradınız” diye sordum. Bayan sesi Emine ile görüşebilir miyim? Diye sordu. Ben de “benim buyurun” dedim. Karşımdaki ses “beni tanıdın mı? Ben ortaokuldan sınıf arkadaşın Fatma” dedi. Duyduğum sesi birden hatırlamıştım, tanımamam mümkün müydü? Kendisi uzun zamandır bilmediğim sıra arkadaşımdı. tam on beş senedir görmüyordum ama kendisini hiç unutmamıştım. Nerede ve ne yapıyor du? Bilmiyordum.
Beni aramış olmasına çok sevinmiş ve de şaşırmıştım. Onca yıllardan sonra arayacağını hiç ummuyordum. Benim için büyük bir süpriz olmuştu. Son görüşmemizden sonra telefon numaramız değişmiş bu değişimden arkadaşımın haberi olmamıştı. Karşılıklı birbirimizin izini kaybetmiştik. Benim sadece hakkında bildiğim tek şey çalışma hayatına atıldığı ve evlenmiş olduğuydu.
Okulda en iyi arkadaşımdı diyebilirdim. Okulda onunla olduğum dönemlerde en güzel anları onunla yaşamış ve en güzel zamanları onunla geçirmiştim. Onunla geçen hiçbir kötü anımı hatırlamıyorum. Zaten kötü anımsanacak bir olayımız da olmamıştı. Okul hayatımda zaten hiçbir zaman çok arkadaşım olmamıştı. Genelde az ve öz arkadaşlıklarım olmuştu. Çok arkadaşlığı genelde gereksiz bulurdum. Çünkü çok arkadaşlı arkadaşlıklarda kıskançlıklar ve çekememezlikler yüzünden birbirine girip kavgaların olduğunu çok görüyordum. Ben birazda o dönemlerde yapım gereği içe kapanık olduğumdan etrafıma mesafeliydim. Bunda sağlığımla ilgili yaşadığım sorunların payı yok değildi.
Fatma arkadaşım benim için çok değerli bir arkadaşımdı. Onunla karşılıklı her şeyi konuşabildiğim tek arkadaşımdı. Özellikle sağlığımla ilgili yaşadıklarımı hep kendisiyle paylaşırdım. Beni üzen yaşadığım olayları onunla konuşurdum. Kaygılarımı, endişelerimi, geçmişte yaşadıklarımı ve gelecekte yaşama olasılığım olan şeyleri ona anlatırdım. Oda beni sağ olsun her zaman usanmadan dinlerdi. Öyle zamanlar olurdu ki beraber ağlar beraber gülerdik. Onunla öyle yakındık ki ailemle bile tanıştırmıştım. Ben de onun ailesini tanımıştım ve arada birbirimize gider gelirdik. Ortaokul bitince doğal olarak yollarımız ayrılmıştı ve o başka liseye ben başka liseye gitmiştik. Ara sıra görüş sekte okul günlerindeki kadar beraber olamıyorduk. Daha sonraları onun iş hayatına atılmasıyla tamamen yollarımız ayrılmıştı. Bize kalan artık anılar olmuştu. Onu unutmamıştım ama görüşmek imkânsız hale gelmişti. Nihayet on beş yıl aradan sonra telefonum çalmış arkadaşımın sesini duyabilmiştim.
Konuşmamız devam ediyordu, karşılıklı özlem gideriyorduk. Hal hatır sorduktan sonra anılarımızdan, yaşadıklarımızdan neler yaptığımızdan, nasıl olduğumuzdan konuşuyorduk. Kendisinin eşinden ayrıldığını duymaktan üzülmüştüm. Bir ara arkadaşım doğal olarak bana sağlığımı ve nasıl olduğumu soruca biran durdum. Öyle ya kendisiyle son görüşmemizden bu yana hayatımda çok şeyler değişmiş ve sağlığım nerden nereye gelmişti. O günlerde yürüyüp gezebiliyorken bugün artık yürüyemiyordum. Kendisine “iyiyim, çok şükür” dedim.“Fakat malum hastalığımın ilerlemesi devam ediyor, artık yürüyemiyorum. Günlerim evde geçiyor ama hayat devam ediyor. Olabildiğince iyi olmaya gayret ediyoruz.” Diyerek cevap veriyorum. Ailemden ve kardeşlerimden de bahsediyorum. Telefonda arkadaşımın sesinin titrediğini ve kısıldığını duydum. O bana hissettirmemeye çalışarak beni teselli edici sözlerde ve temennilerle bulunurken, sesi değişmişti. O an kendisine gülümseyerek “sesi titremesi gereken biri varsa o da benim sana ne oluyor” diyerek takıldım. O da “beni yanlış anlama, beni bu kadar duygulandıran senin bana yıllar önce söylediğin sözlerin aklıma geldi de ondan çok duygulandım” dedi. Ben de “neymiş seni bu kadar duygulandıran sözlerim?” diye sordum. Arkadaşım “geleceği görebilmen” dedi ve ekledi “bana yıllar önce, hastalığının ne olduğunu bilmediğin bir dönemde sağılığınla ilgili üzüntü ve kaygılarını anlatırken demiştin ki, “ben yıldan yıla gücümü kaybediyorum, ilkokuldayken şu durumdaydım, şimdi bu duruma geldim. Korkarım ki ben otuz yaşıma geldiğimde yürüyemez durumda olacağım, bu belirsizlik beni olduruyor. Bu gidişle okuluda bırakacağım. Doktorların durumumla ilgili bir şey dememesine dayanamıyorum”. Demiştin. Gerçekten Emine her şeyi nasıl da görmüşsün, otuz yaşına geldiğinde yürüyemez olacağını nasıl görebildiğine hayret ediyorum, inan çok şaşırdım” diye ekledi.
Gerçektende bunu söylediğimi çok iyi hatırlıyorum, bunu aile içinde zaman zaman söylediğim oluyordu. Bazen insan başına öyle şeyler geliyor ki kişiyi hazırlıksız yakalayıveriyor. Bazen de öyle şeylerde gelebiliyor ki ben geliyorum kendini hazırla dercesine kendini gösterebiliyor. Benim durumumda adeta geliyorum diyerek gelmişti ve bugün bile hala bazı şeyler geliyorum demeye devam ediyor. Tıpkı kalemimi bugün tutabilirken, yarın bir gün geldiğinde tutamayacağımı bildiğim gibi. Hani bir söz vardır görünen köy kılavuz istemez diye, işte benim durumumla alakalı yaşadıklarım geleceğe dair tahminlerimi boşa çıkarmıştı.
Gerçekten ben tam otuz yaşında yürüyemez olmuştum. Belki de o zamandan geleceği gördüğüm için her şeye sağduyulu yaklaşarak olacaklara kendimi hazırladığım için her şeyi olağan görebiliyorum
Arkadaşıma da bu konular üzerine konşurken ona “işte ben gelecekle ilgili tahminlerim sayesinde herşeye hazırlıklıyım” dedim.
Daha sonra da arkadaşımla en yakın zamanda görüşmek üzere vedalaşarak telefonu kapattık. İlerleyen günlerde konuştuğumuz gibi bir araya gelmiş yüz yüze görüşmüştük. Bu sürpriz beni çok mutlu etmişti.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.