- 486 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ünzile Olmak
İkindi saatleri olmalı..
Elimde bir kitap, bir belediye otobüsünün en arka koltuğu..
Aslında söyleyeceğim şeyler çok mühim ve ben bu konuda birilerinin suratını patlacatacak kadar öfke doluyum. Ama neresinden başlamam gerektiğini bilmiyorum. Yetkin bir yazar gibi bu konuyu enine boyuna size anlatmak isterdim. Ah okuyucu, öylesine kırık bir cesaret ve öylesine mutsuz bir kalp ki bu. İç’ime hangi kireç çözücü türevini döksem iyi gelir, düşünüp duruyorum.
Günlerdir tırnaklarımı çekercesine beynimi kemiriyorum. Bu elbette bir çözüm sağlamıyor, dahası çözüme giden yolun bir parçası bile değil. Sadece canımı acıtıyorum. Kendimden intikam alırcasına canhıraş parçalanıyorum. Bütün iç organlarımı ağzımdan çıkartıp yeniden yerine takmak istiyorum. Hayatımın bütün pazartesilerini ruhumu temizliğe adasam bu ’şey’ iyileşir mi ki. Kadın olmanın getirdiği acıları bütün çeperlerimde hissediyorum artık.
İkindi saatleri olmalıydı, bir belediye otobüsünün en arka koltuğunda içimden ağlarken. Kulağımdaki ses, yağmuru kimin döktüğünü ve Ünzile’nin kaç koyun ettiğini soruyordu. Bu gerçeğin içimde açtığı arıklara kirli gözyaşlarımı akıttım. O kadınları biliyorum çünkü. Gıkları bile çıkmadan kaderlerine boyun eğen kadınları, amca, baba, ata diktasını kader bilen kadınları, bundan fazlaca bir şey bilme hakları ellerinden söke söke alınan kadınları. Yazık ki, onların da boyunları bükük yavruları oldu. Doğru bildikleri ne varsa x kromozomları üzerinden yavrularına aktarıldı. O çocuklar y’nin gücüne öyle taptılar ki, önce Allah büyük oldu, sonra er kişi. Dün gece Zeytinburnu’nda, izbe diyemeyeceğim bir üst geçitte, gözlerimin önünde sürüklene sürüklene götürülen hatun kişi 12sinde falan gelin olmamıştı belli ki. Yağmuru kimin döktüğünü de biliyordu eminim. Fakat onlarcasının gözü önünde dayak yiyip saçlarından sürüklendi işte. ’Bırak beni’ diye bağırabildi sadece ama kendini savunmada öylesine acizdi ki. Çünkü savunmasızlığından faydalanan bir el saçlarında ve suratında acımasızca geziniyordu. Gecenin bir yarısı dışarıda bulunduğu için suçladık biz o kızı. Biz insanlar ona zarar veren hayvanı yoksayıp kızın geç vakitte dışarıda olmasını ayıpladık. Belki de haketmiştir, diye düşündü içimizden birileri. Çünkü biz kadının zaman zaman dayağı hakedebileceğine(!) öyle inandık ki onun da söyleyecek bir şeyleri olabileceğine ihtimal vermedik. Ve kafamızdan o kız için yazdığımız kötü senaryolara inanıp adamın yaptığı herşeyi legalleştirdik.
Şehirli Ünzileler 12lerinde evlenmediler hiç, 15lerinde çocukları da olmadı; ama hiç güvenle yürüyemediler sokaklarında. Koca diktasına boyun eğmemekte ısrarcı olunca dayak yemediler belki ama yalnız evleri de onlara hiç huzur getirmedi. Çalıştılar bazen ama o kadar azı yükselebildi ki erkek hegemonyasının hakim olduğu hayatta. Özgürlüklerine yafta vuruldu bazen. Birine mecliste haddi bildirildi, biri dersine giremedi. İnandıklarını yaşarken bile en çok kadınlar zorlandı ve bunlara direnmek konusunda toplum hep köstekleri oldu. Bugün anlıyorum ki, şehirli ya da taşralı, bilinçli ya da bilinçsiz bir çok Ünzile var hayatlarımızda.
Birileri Ünzilelerin fitilini yakmalı ve bu söylem hiç susmamalı sonra.. Yurdumun çocuk olamadan ergen olmuş tüm dişileri, susmamalı.
Acı sadece kadına mübah olmasın; şefkat yalnız kadınların meme ucundan akmasın diye biraz sarılmalı kadınlıkları.
İçim acıyor okuyucu, bugünlerde öyle sahnelerle karşılaşıyorum ki, ’ah hocam, bu sınav beni çok yoruyor, adımı yazıp kağıdımı vermek istiyorum’ diyesim geliyor. Fakat hocanın sınav süresi bitene kadar kapıları açmayacağından emin olduğum için uslu uslu oturuyorum. Madem diyorum yanlışlarım doğrularımı bedellendirmiyor aklıma geleni yazayım.
Kendi hikayemi yazıyorum okuyucu; bütün sorulara bir yokuş üzerinde çocuk olmuşluğun hikayesini..
YORUMLAR
Bence er hegemonyası değil erk hegemonyası... Erke tapınma erler arasında da dişiler arasında da aynı oranda yaygın. Tek farkla ama; ki o fark apayrı bir tartışmayı cebinde gezdirir bu yüzden o farkı atlayarak söylüyorum: Sistem (altını çizerek söylüyorum rejim değil), eri de dişiyi de eşit ezer çünkü erk sistemdir fakat yine aynı erk ve kaynağı olan sistem sanaldır; istenirse kurtulunabilinir. Saygılarımla...