- 636 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİMDİNİN HAYALİ
Şimdi, şu an… Yanı başımda bir soba. Odunları az önce tütmüş. Burnumda kesik bir çıra kokusu. Sobanın arkasındaki döşekte kıvrılmış ben. Sıcağın rehavetiyle karışık radyoda çalan gurbet türküsünün hüznüne eşlik ediyorum. Sobanın üzerinde kaynayan demlik tiz ıslığıyla bu türküye katılıyor. Kızarmaya yüz tutmuş iri kıyım kestanelerin çıtırtıları kısık kısık odanın hüznünde salınıyor. Ayaklarımın ucunda pamuk beyazı, siyah yamalı miskin kedim. Sobanın sıcaklığıyla uykusu biraz daha derinleşiyor. Bir ara sessizce onu uyandırmadan, yerimden doğruluyorum. Perdeyi aralayıp dışarıya bakıyorum. Ayın ışığı bembeyaz karların üzerine vurmuş. Gecenin karanlığında kar kümelerinin üzerine usul usul milyonlarcası ekleniyor. Akşamların üstadı Ahmet Haşim gibi bir akşam sevdası alıyor beni. İçimi bir heyecan kaplıyor. Sonra kapıyı açıyorum. Dışarıya, avluya çıkıyorum. Gecenin soğuğuna adımımı atıyorum. Havada insanın ciğerlerini uyandıran bir kar ferahlığı var. Dağ rüzgarı yavaş ve vakur bir şeyler fısıldayarak kulağımın yanından geçiyor. Üstüne basılınca canhıraş bir ses kesiliyor beyaz rahmetten. Her adımımda aynı çığlığı duyuyorum. Sonra eğiliyorum; avuçlarımı, beyazlığıyla kara geceyi ve mehtabı kıskandıran beyaz rahmetin yumuşaklığıyla dolduruyorum. Öylesine temiz ve huzur dolu ki soğuğu. Ellerimin yandığını hissediyorum. Sonra içten içe üşüdüğümü. Titreyerek eve doğru adımlarımı sıklaştırıyorum. İçeri giriyorum. Odada yine bildik sesler hakim. Sobanın ateşini körüklüyorum. Alev, kızgın, yaşlı bir adam gibi öfkeyle yüzüme harlıyor. Döşeğime kıvrılıyorum. Kedim bu kez kucağımda ve ellerimin soğuğundan irkiliyor. Ama sıcağa daha fazla dayanamayıp kollarımın arasında tekrar derin bir uykuya dalıyor. Etraftaki insansı yalnızlığı fark ediyorum. Gözlerim insan arıyor. Konuşmak istiyorum. Az önce hissettiğim sıcak kar kokusunu paylaşacak bir insan arıyor insanlığım. Sonra O’nu unuttuğumu fark ediyorum. Ne kadar da ben olmaya daldığımı. O’suz yapamayacağımı. O’na halimi arz ederken acizliğimi fark ediyorum. Acizliğimi önüne sunuyorum. Muhtaçlığımı ve şükrümü. Hiçbir şeyin garantisi yokken en azından O’nun adını anarken her nefeste, son nefese kadar O’nun adını anmalarımı çoğaltacak bir ihtimalin ihtimalini dileniyorum, belki, son anımın ilk nefesiyle, tüm insanlığım ve tüm benliğimle…
YORUMLAR
İnsanlığımıza bazen öyle bir dalıyoruz ki.. Doludizgin patlamalarının tutsağı oluyor kimyanın, fiziği dünyamızın. Tabiat, tüm melekesizliğiyle sizinle birlik oluyor O' nu anlayışınıza ve O'na olan teslimiyetinizde elinizden tek tutan oluyor.. Ne mutlu O'nun birliğinin bir parçası olabilmek ve anlaşılabilmek.. Beğenileriniz dua yerine geçsin inşaallah.. İçsel acılarımızdan kurtulabilmek duasıyla..
Ah be yazar. Ne deyim. Sesini dinlediniz söyleşen tabiatın,
ellerinizde huzura ermiş olmalı ki beyaz rahmet, ellerinizde huzur hissettiniz. Bilmem ki üşümüş eli yine diğer elinizle ısıtmanızdaki dramı farkettiniz mi? O olmalıydı, o yoksa yalnızlığa vurgu gibidir tüm tabiat. Fizik tamam fakat kimyası noksan hayatın...Çok beğendim.