- 1187 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
İlham geliyorum demez!
Bir şeyler yazan insanlarla(ille de ünlü bir yazar olmaları gerekmez) ilgili diğerleri diye tabir edebileceğimiz bir şeyler yazmayan kitle tarafından merak edilen tek bir soru vardır.Meraktan mı,bencillikten mi kaynaklanır yoksa bir klişe midir bilinmez ama “diğerleri” garip bir şekilde sizin ne yazdığınızla,niçin yazdığınızla değil nasıl yazdığınızla ilgilenirler.Ünlü yazarlar da kendilerine sorulan soruların büyük bir kısmının bu şekilde olduğunu doğrularlar.Aslında herkes bilir ki kime sorulursa sorulsun tatmin edici bir cevap alınmaz;çünkü soran insan mutlaka yemek tarifi gibi bir şey beklemektedir,zaten böyle bir zihniyete sahip olduğu için yazamaz.Az da olsa bir şeyler yazabilen,bu konuda fikri olan insanlar asla kendinden daha iyi yazan insanların nasıl yazdığını merak etmezler;ama yazmayanlara sadece bir şeyi sunmanız yetmez,mutlaka onu nasıl yaptığınızı da açıklamanız gerekir ki bu konuda başarılı olabilen bir yazar yoktur.Ben de birkaç şey yazdıktan sonra bu sorulara maruz kalmaya başladım : “Nasıl yazıyorum?” Dünyada çok iyi saklanan iki tane formül vardır: Birincisi Coca-Cola’nın gizli formülü,ikincisi ise yazma sanatının gizli formülü.Bu yazıdan sonra artık dünyada açıklanmayan tek bir gizli formül kalacak.Bakarsınız bu yazıyı okuyan Coca-Cola yetkilileri de gizli formüllerini açıklamaya karar verir.Şimdi ben bu yazı da dahil olmak üzere dünyada yazılan bütün yazıların nasıl yazıldığının formülünü üç aşamada açıklayacağım(bu bana çok pahalıya mâl olabilir, Stephen King çekip vurursa beni hiç şaşmam) ve bundan sonra her şey bambaşka olacak,artık hepiniz çok güzel yazabileceksiniz.Artık herkes size “Aaa,nasıl yazıyorsun ya böyle alengirli şeyler?” diye soracak.Kağıdı kalemi hazırlayın,işte başlıyoruz:
Yazmayanlar bilmez(bu arada zaten yarma şeftaliye dönmüş halkımı ben de yazanlar-yazmayanlar diye ikiye ayırmak istemezdim ;ama maalesef bunu anlatmanın başka yolu yok.Ama bu yazıdan sonra artık yazanlar-yazmayanlar diye bir ayrım olmayacak.)Her yazarın mutlaka bir ilham perisi vardır.Yazmayanlar için filmlerdeki kurgulardan öteye gitmez,gidemez.Zaten o filmlerde görüldüğü gibi bu ilham perileri öyle standart da değildir;yani bir peri iflahı kesilene kadar oradan oraya koşmaz,herkesin ilham perisi kendine özeldir.Sizin üslup diye bildiğiniz şey ilham perilerinin farklı olmasından kaynaklanır.Zaten istese de oradan oraya koşamaz ilham perileri;çünkü bazılarımızınki hariç (Tolstoy,Balzac,Dostoyevski) ilham perileri çok tembel ve hantal varlıklardır.Ama tabi ilham perinizi geliştirmek de sizin işinizdir,iyi bir ilham perisi ve iyi bir çalışma programıyla 1 hafta da istediğiniz sıkılıkta karın kaslarına sahip olabilirsiniz.Hemen sipariş vermeniz durumunda bir adet musluk contası da bizden size hediye.Pardon yani iyi bir çalışma programıyla istediğiniz gibi yazar olabilirsiniz.Yani ilham periniz ne kadar iyiyse o kadar iyi yazarsınız,bu yüzden sanmayın ki iyi yazmamız bizim yeteneğimiz. Mesela benim ilham perim:İlhamdullah.Fena değildir kendileri,bana geldiğinde biraz hantaldı ama şimdi baya bir forma girdi,toparlıyor yavaş yavaş.Bir adet ilham perisi edindikten sonra yapmanız gereken şey onu forma sokmaktır,bunu da kitap okuyarak yapabilirsiniz.Ne alakası var demeyin,siz kitap okurken ilham perileri göz gezdirdiğiniz satırlarda koşar da koşar,ne kadar çok okursanız o kadar çabuk forma girer periniz.Şimdi yazarlıkla ilgili ilk aşama anlaşılmıştır umarım.Gidin ve kendinize bir ilham perisi satın alın.Biraz da ilham perisinin iyisi nasıl anlaşılır ondan bahsedeyim.Bu arada ilham perisini Kapalıçarşı tarzı mekanlarda rahatça bulabilirsiniz.Birinci kural; ilham perisini bir kere alabilirsiniz,ikinci şansınız yoktur o yüzden iyi bir seçim yapmalısınız.İyi bir seçim yapmak büyük oranda bir şans meselesidir.Görünüşüne bakarak da alabilirsiniz tabi ama bu iyi çalışacağını size garanti etmez.(Not: İlham perinize iyi davranın yoksa periniz küsebilir,konuşmaz,fısıldamaz,ilham vermez.Hatta çok büyük baskıya maruz kalanların kaçıp,devlete sığındığı bile görülmüştür.)
Evet,ilk aşamayı atlattıysanız artık bir ilham periniz var demektir.İkinci aşama ise doğru bir programla perinizi forma sokmaktır.Bu aşama yazarlığa giden yolda en büyük adımdır.Öncelikle kitap okumak suretiyle perinizi bol bol koşturmalı,yeteri kadar koştuğundan emin olduktan sonra(kulak memesi kıvamına gelince yani), bir şeyler yazmaya çalışarak perinize ağırlık çalıştırmalısınız.Çalıştıkça geliştiğini göreceksiniz.Yani ne kadar çok yazarsanız,o kadar iyi yazarsınız.Ama fazla da yüklenmeyin ilham perinize onun da bir canı var,o da peri.
Üçüncü ve son aşama ise artık bir eser meydana getirmek için.İyi bir eser meydana getirmek için öncelikle ilham perinizle bağlantıya geçmeniz lazım ;ancak çok az kişi perisini istediği zaman çağırabilir,genellikle periler sizin o anki durumunuzu gözetmeksizin gelirler.Geldiği anda bir şeyler karalamaya başlarsanız gitmesine engel olursunuz,istese de gidemez.İlham perinizi bir tek bu şekilde kafesleyebilirsiniz.İlham perinizle bağlantıya geçtikten sonra size ne yazdıracağı aşağı yukarı ortaya çıkar.Şimdi geldik yazarların en büyük sırlarından birine daha.Her yazarın evinde yazdığı konu sayısı kadar gizli odası vardır;ama yazarlar bunu asla söylemek istemezler.İlham perisi hangi konuyu fısıldarsa yazar o konunun odasına çekilir,kapısını kitler ve kendini yazmaya verir.Bu odalarda o türle ilgili yazarı motive edecek bir ortam vardır.Örneğin yazar gerilimli bir şeyler yazmak isterse yazarlar arasında “Korku Odası” diye tabir edilen(ki bu odadan ben de yaptırıyorum bir tane) odaya girer.Bu odada neler vardır? İsterseniz ben,kendi yaptırdığım odamın planını anlatayım.Simsiyah bir odada loş bir ışık ve sıfır ses.Uzun kahverengi bir masa,sol tarafında içinde mum olan bir kurukafa bana bakıyor.Duvarlarda fosforlu yarasa desenleri,olur olmadık zamanlarda çığlıklar yankılanıyor odada.Ben beyaz parşömen kağıdı üstüne kan kırmızısı mürekkeple yazmayı tercih ederim bu arada korku hikayelerimi,bazen de kurbanlarımın kanıyla.Bu arada ben size söylemeyi unuttum galiba,o yazılan korku,cinayet hikayeleri falan hayal gücüyle ilgili değildir,yazar bunları birebir uyguladıktan sonra yazar,başka türlü nasıl o kadar gerçekçi olmasını bekleyebilirsiniz ki,edebiyat aşkı işte.Tabi ki her türde böyle yazamazsınız o yüzden bir yazar cinayet işleme kabiliyeti kadar yaratıcılığa da sahip olmalıdır.Her korku odası olan yazarın bir de ceset odası vardır,hatta ben “işkence odası,cinayet odası” gibi korku ve şiddet unsurları içeren +18 odaları vardır.Anladığınız gibi,her yazma konusunun,motive edici bir odası vardır.Siz de ilk iki aşamayı geçtikten sonra biraz paraya kıyıp bu odalardan yaptırmalısınız,yoksa olmaz,yapamazsınız.
Bu üç aşamadan da geçtikten sonra artık kendinize bilgisayardan bir yazarlık diploması yapıp,duvara asabilirsiniz.Bu diplomayla dükkan açabilirsiniz,yazar derneklerinde ücretsiz çay içebilir,kimlik yerine kullanabilirsiniz.
Ya da şöyle yapalım,benim bütün söylediklerimi unutun.Hepimiz gibi,bütün yazanlar gibi elinize kağıt-kalem alın ve bir şeyler yazmayı deneyin.Olmuyorsa zorlamayın,başka alanlara yönelin, vatana-millete daha yararlı olursunuz!
YORUMLAR
ilham perisi aldım defolu çıktı.. okuduğum kitabı benden önce bitiriyo, sözcüklere farklı anlamlar yüklüyo..kalem kağıt ya da klavye hazır bekliyorum saklanıyo.. ya da hiç gereği yokken olur olmadık yerlerde geliyo tutamıyorum...laf anlamıyo söz dinlemiyo..
şimdi sorularım var
işportadan ucuza aldıydım ondan böyle olabilir mi?
"valla hakiki marka" diye bana çakma ilham mı sattılar?
bu çakma ilham perisini nasıl elden çıkarabilirim?
Ara ara gülmeniz gerekiyordu zaten kızacak bir şey yok:D yorum için teşekkürler
Çok güzeldi... Tebrikler... Bu kadar hayalgücü... Çok hoşuma gitti ve ara ara da kendimi tutamayarak güldüm... Kızmayın, tamam... Özür dilerim... :) Ama bu taktiği uygulayacağım... Yazmanız iyi oldu yazarlığın sırrını... :D İlk işim hemen gidip bir ölüm odası yaptırmak olmalı... İlham perim var ama çoğunlukla resimsel faaliyetlerde çağırabiliyorum, nadiren edebî faaliyetleride yanıma geldiği de oluyor keratanın... Ara ara gelip gelip kulağıma ölüm, yalnızlık, ayrılık deyip bunları anlatıpğ kaçıp gidiyor yaptığım küçük peri evine... Resimsel faaliyet anında da gönderemiyorum kaçırmaya uğraşsam da kaçmıyor ki atamıyorum başlıyor gözümün önünden sanat eserlerini bir film şeridi gibi geçirmeye bana da konu bulmaya...