- 2291 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
çekirgelerle ilgili ilginç bulgu ...
Çekirgeler nasıl canavara dönüşüyor?
Bilim adamlarından çekirgelerle ilgili ilginç bulgu.. "Bilim adamları, çekirgelerin beynindeki basit bir kimyasal değişimin, bu böcekleri önüne geleni tahrip eden bir canavar sürüsü haline getirdiğini keşfettiler.
İngiliz ve Avustralyalı bilim adamları, çekirgelerin beyninde bu değişimi tetikleyenin, antidepresan ilaçlarda kullanılan serotonin molekülü olduğunu buldular.
Bilim adamları, Science dergisinde yayımladıkları makalelerinde, bu buluşun yeryüzünün yüzde 20`sini mahveden bu felaketin kontrol altına alınabilmesi için yeni stratejiler sağlayabileceğini belirttiler.
Yiyecek bulamayan çöl çekirgelerinin bir araya gelip gruplaşmaya başladıklarında radikal değişikliğe uğradıklarını, renkleri, dış görünüşleri, davranışları ve biyolojilerinin tamamen değiştiğini fark eden araştırmacılar, bu değişimin en önemlisinin onlarca hektar ekili alanı kaplayan çekirge larva ve sürüleri olduğunu kaydettiler.
Araştırmanın başında yer alan İngiltere`deki Cambridge Üniversitesinden Steve Roger, çekirgelerin sürü haline gelme aşamasının umutsuzluktan doğduğunu ve açlıkla yönlendirildiğini, oğul verme ve larva bırakmanın yeni yemler bulmaya yönelik olduğunu söyledi.
Laboratuvar ortamında yalnız çekirgelerin sadece iki saat içinde sürü çekirgelerine dönüşebildiğini şaşkınlıkla gören araştırmacılar, bu süre zarfında bu böceklerin sinir sistemlerinde serotonin seviyesinin giderek arttığını tespit ettiler.
Bunun ardından yaptıkları deneylerde serotoninin çekirgelerin davranış değişikliğinin nedeni olduğunu ispatlayan bilim adamları, çekirgelere serotoninin faaliyetini engelleyen bir madde enjekte ettiler. Serotonin etkisinin durduğu çekirgeler sürü halindeki itiş kakışta yaptıkları gibi arka ayaklarını "tıkırdatsalar" bile sürü çekirgesi olmadılar.
Yalnız ve sürü çekirgeleri dış görünüş ve davranış olarak birbirlerinden öylesine farklılar ki, bilim dünyası 1921`e kadar bunların iki ayrı tür olduğunu düşünüyordu. Bilim adamları, sürü haline gelmenin oğul bırakmaya neden olduğunu fark edince, böyle bir fenomenin nasıl oluştuğunu ve neden başka çekirgelerin varlığının böyle bir etkiye yol açtığını anlamaya çalıştılar.
Bilim dünyasının 90 yıldır yanıtını bulmaya çalıştığı bu gizemi çözen araştırmada, çekirgelerin sinir sisteminin belli noktalarında serotonin seviyesinin artışının bu böceklerin davranışlarında önemli değişikliğe ve larva bırakmaya yol açtığını tespit ettiler"
bu ilginç çalışmadan şöyle bir sonuç çıkarabilir miyiz acaba...?
bazı insanlar olaylar karşısında asabi davranmakta farklı üzücü tepkiler vermektedir... bu özellikte olan insanların ;
doğal olmayan besinler.. dengesiz beslenme ...
doğal hayattan uzak yaşama...
yapay iletişimler..
elektronik ve manyetik ortamlar..
gürültü..
sürekli üzüntü..
mutsuzluk ..vs..vs..
gibi çeşitli nedenler dolayısıyla hormon seviyelerinde meydana gelen değişimlerden olumsuz etkilendiklerini düşünürsek insanlara yaklaşımımız olumlu daha kolay ..
hayata bakış açısımız ise mutluluğa programlı daha güzel olacaktır....
sevgim saygım selamlarımla...
o2.02.2009
kaynak:
www.haberalan.com/Haber/Yasam/30012009/Cekirgeler-nasil-canavara-donusuyor.php
YORUMLAR
"Bana kalsa bütün anti depresan ilaçları yasaklayıp depresyon ve benzeri hastalıkları olanları koşmaya teşvik ederdim...Çünkü o ilaçların yan etkileri o kadar fazla ki, bence iyileştirdiğinden daha çok hasta yapan yan etkileri var...
Tanıdığım herkese tavsiye ediyorum koşmayı...
Yaklaşık 10 sene önce devam ettiğim fitnes salonunun köşesinde benim yaşlarımda bir alman kadın dikkatimi çekti..Büyük bir üzüntü içinde olduğu ağlamaklı halinden belliydi... Yanına gittim ve 'özür dilerim sanki konuşmak istiyorsunuz, ama konuşacak kimse bulamamışsınız gibi bir haliniz var yanılıyormuyum' ? Diye sordum ve isterse severek onu dinleyebileceğimi söyledim...Bana birkaç hafta önce eşinin onu 3 çocuğuyla bıraktığını, hakikaten çok üzüntülü olduğunu ve tavsiye üzerine çocuklarını annesine bırakıp fitnes salonuna geldiğini, fakat içinden bir şey yapmakta gelmediğini uzun uzun anlattı...Bende yapacağı en sağlıklı şeyin koşu olduğunu, oradan çıkıp ormanda koşmasını tavsiye ettim...Bana, bunu en azından deneyeceğinin sözünü verdi... Sonra onunla uzun süre görüşemedik, aradan 4 - 5 ay geçtikten sonra koşarken karşılaştık.. O gün ağlamaklı, üzüntülü olan o kadın gitmiş, yerine konuşurken gözlerinin içi gülen, mutlu bir kadın gelmişti..Aynı kadın 1 sene sonra katıldığı halk koşusunda (10 km) 40 yaş grubunda birinci geldiğini bana anlatırken, benide içten içe koşmayı herkese tavsiye etmem yönünde daha da motive ediyordu...
Eğer düzenli koşan biriyseniz, yok yüksek tansiyondu, yok diyabetti, ya da kilo fazlalılığıydı gibi sorunlardan da uzak olursunuz..
Koşan insan içkiden ve sigaradan da uzak olur, yediğine, içtiğine de otomatikman dikkat eder.. "
"Mutluluğun olmazsa olmazı sağlıktır. Beden ve ruh sağlığınızı yakalamak ta sizin elinizde (ya da ayağınızda).
Onun için; koşun diye naçizane tavsiye ediyor, saygılar sunuyorum..."
bizzat yaşanmış çok yararlı -örnek olay-
yoğun emek paylaşıma gönül güzelliklerinize yürekten teşekkürler değerli şair dost..
sevgim saygım her daim..selamlarımla...
bu ilginç çalışmadan şöyle bir sonuç çıkarabilir miyiz acaba...?
bazı insanlar olaylar karşısında asabi davranmakta farklı üzücü tepkiler vermektedir... bu özellikte olan insanların ;
doğal olmayan besinler.. dengesiz beslenme ...
doğal hayattan uzak yaşama...
yapay iletişimler..
elektronik ve manyetik ortamlar..
gürültü..
sürekli üzüntü..
mutsuzluk ..vs..vs..
Size kesinlikle katılıyorum..Serotonin ve endorfin hormonları aynı zamanda mutluluk hormonları diye de anılırlar...
Ve beslenmenin yanı sıra mesela spor yaparken de belli bir zamandan sonra vücut bu mutluluk hormonlarını salgılamaya başlar...
Bizzat kendi deneyimlerimden yola çıkarak, kendimde gözlemlediğim bazı şeyleri burada paylaşmak isterim...
Küçük yaşlardan itibaren futbol oynamaya başladım. Ve amatör olarak 22 yaşına kadar oynadım.. O yaşta 3 vardiya çalışmaya başlamamdan dolayı futbolu bırakmak zorunda kaldım, haliyle haftada 2 kez yaptığım idmanlarıda...
24 yaşına geldiğimde aradan geçen bu 2 sene içinde futbolun eksikliğini hissetmeye başladım, bir şeyler beni huzursuz ediyordu..Kendimi 30' lu yaşlarda göbekli tasavvur etmem huzursuz olmama yetiyordu...
Sonra amatör takımda idman mecburiyeti olduğu için amatör takım değilde, hobi olarak her pazar oynayan almanlarla tanıştım ve 24 yaşında onlarla oynamaya başladım...Aynı zamanda işimden dolayı değişik saatlerde olmak üzere her salı ve perşembe günleri koşmaya başladım...İlk sefer 15 dakika koşmuştum, şimdi neredeyse 49 yaşındayım her seferinde 80 dakika koşuyorum ve istesem bir o kadar daha koşacak kondisyonum var...Belli bir süre sonra anladım ki, koşuya çıkmadan evvel ne kadar sıkıntılı ve stres altında olursam olayım, koşmaya başladıktan 20 - 25 dakika sonra her şeye başka gözle bakmaya başladığımı hissediyordum ve bunun nedenini bilemiyordum..Sonraları koşu üzerine okuduğum kitaplardan öğrendim ki vücut belli bir zamandan sonra serotonin ve endorfin, yani mutluluk hormonu üretmeye başlıyor. Ve siz o an dan sonra, önceden bir çözüm bulamadığınız dertlerinize binbir çözüm üretmeye başlıyorsunuz...Koşmaya 1985 yılının mart ayı ortalarında 24 yaşını doldurduktan birkaç gün sonra başlamıştım, yani önümüzdeki mart ayında tam 25 sene dolacak. Ve Allah izin verirse sağlığım yerinde olursa 80 yaşında bile bırakmayı düşünmüyorum...
Bana kalsa bütün anti depresan ilaçları yasaklayıp depresyon ve benzeri hastalıkları olanları koşmaya teşvik ederdim...Çünkü o ilaçların yan etkileri o kadar fazla ki, bence iyileştirdiğinden daha çok hasta yapan yan etkileri var...
Tanıdığım herkese tavsiye ediyorum koşmayı...
Yaklaşık 10 sene önce devam ettiğim fitnes salonunun köşesinde benim yaşlarımda bir alman kadın dikkatimi çekti..Büyük bir üzüntü içinde olduğu ağlamaklı halinden belliydi... Yanına gittim ve 'özür dilerim sanki konuşmak istiyorsunuz, ama konuşacak kimse bulamamışsınız gibi bir haliniz var yanılıyormuyum' ? Diye sordum ve isterse severek onu dinleyebileceğimi söyledim...Bana birkaç hafta önce eşinin onu 3 çocuğuyla bıraktığını, hakikaten çok üzüntülü olduğunu ve tavsiye üzerine çocuklarını annesine bırakıp fitnes salonuna geldiğini, fakat içinden bir şey yapmakta gelmediğini uzun uzun anlattı...Bende yapacağı en sağlıklı şeyin koşu olduğunu, oradan çıkıp ormanda koşmasını tavsiye ettim...Bana, bunu en azından deneyeceğinin sözünü verdi... Sonra onunla uzun süre görüşemedik, aradan 4 - 5 ay geçtikten sonra koşarken karşılaştık.. O gün ağlamaklı, üzüntülü olan o kadın gitmiş, yerine konuşurken gözlerinin içi gülen, mutlu bir kadın gelmişti..Aynı kadın 1 sene sonra katıldığı halk koşusunda (10 km) 40 yaş grubunda birinci geldiğini bana anlatırken, benide içten içe koşmayı herkese tavsiye etmem yönünde daha da motive ediyordu...
Eğer düzenli koşan biriyseniz, yok yüksek tansiyondu, yok diyabetti, ya da kilo fazlalılığıydı gibi sorunlardan da uzak olursunuz..
Koşan insan içkiden ve sigaradan da uzak olur, yediğine, içtiğine de otomatikman dikkat eder..
Çekirgeleri canavara dönüştüren serotonin hormonu, insanları, tam aksine sağlıklı, sabırlı, sakin yapar. Karınca, ve de çekirge ezmez hale getirir...
Mutluluğun olmazsa olmazı sağlıktır. Beden ve ruh sağlığınızı yakalamak ta sizin elinizde (ya da ayağınızda).
Onun için; koşun diye naçizane tavsiye ediyor, saygılar sunuyorum...
kubano tarafından 12/7/2009 6:20:16 AM zamanında düzenlenmiştir.
''bazı insanlar olaylar karşısında asabi davranmakta farklı üzücü tepkiler vermektedir... bu özellikte olan insanların ;
doğal olmayan besinler.. dengesiz beslenme ...
doğal hayattan uzak yaşama...
yapay iletişimler..
elektronik ve manyetik ortamlar..
gürültü..
sürekli üzüntü..
mutsuzluk ..vs..vs.. ''
Hocam, siz bunların (yani bu suni, sanal ortamların) hepsinden uzaksınız. Buna eminim. Eleştirileri güleryüzle karşılamanızdan belli.
Aman hep böyle güleryüzlü olun.
Saygılarımla.