- 1503 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
DELİ MISTIK
DELİ MISTIK
*****Sonbahar erken gelmişti. Yaz sıcakları bayağı kavurucu ve bunaltıcı olmuştu. Aniden bastıran soğuk,ve iklim değişikliği kışın çok çetin geçeceğinin habercisi gibi görünüyordu. Mustafa yedi çocuklu bir ailenin dördüncü batında dünyaya gelmiş pırıl, pırıl gelecek vaat eden, hayalleri farklı, okuma arzusuyla dopdolu, güler yüzlü, sevecen aileden düzgün eğitim almamasına rağmen terbiyeli ve zeki bir çocuktu.
*****Hayalinde öğretmen olmak vardı. İyi bir eğitim alıp öğretmen olup cahil kalmış annesi, babası ve babasının okuyup da ne olacak, meslek edin diye çıraklığa verdiği büyük kardeşlerine okuma yazma öğretmeyi ve büyük kardeşlerinin gerçekleştiremediği rüyalarını süsleyen, onların gururlanacağı birisi olmak için adeta can atıyordu. Kardeşlerinin okur-yazarlığı yoktu. Mustafa ise ilköğretim dördüncü sınıfa gidiyordu. Babası her keresinde okuldan almayı düşlemişti fakat komşularının baskısı ve öğretmenin devamlı ısrarları babasına geri adım attırmak zorunda bırakmış ve bu sayede okula devam edebilme şansını yakalamıştı. Devamlı korku içerisinde yaşıyordu. Babasının bir gün onuda okula göndermeyip çok sevdiği okulundan alacağı, okula gitme diyeceği günü düşlüyordu. Eğer ki böyle bir durumla karşılaşırsa tüm hayallerinin yıkılacağını biliyordu. Çaresizlik içerisindeydi küçücük bir çocuktu babasına karşı gelemezdi. Ama gerekirse evden kaçmayı bile göze almıştı. Ne edip bir yolunu bulup gerekirse boş zamanlarında satıcılık boyacılık yaparak biriktireceği harçlıkla okuluna devam etmeyi düşlüyordu. İçinde ki okuma sevdasına hiçbir şey engel olsun istemiyordu.
*****Kendisi on iki yaşındaydı fakat dünyası büyüktü. Her çocuk gibi onunda yaşayamadığı çocukluğu vardı. Yoksulluk içersin de olduğu için bir oyuncağı dahi olmamıştı. Sokak köşelerinde bulduğu hurdalardan şekil vererek yeni oyuncaklar edinmişti. Bir keresinde mahalledeki arkadaşlarından isteyerek birkaç tane oyuncak almış evlerinin bahçesinde onlarla oynuyor bambaşka duygular yaşıyordu. O kadar mutluydu ki gözü oyuncağından başka bir şey görmüyordu. Saatlerce dizer bozar onlara gözü gibi bakardı. Hayatını renklendiren benim diyebileceği,sahipleneceği bir şeyi olmuştu. Yitirmemek için onlara gözü gibi bakıyor kimi zaman yatağının altına kadar sokuyor kardeşlerinden bile gizliyordu. Bazen de annesinden bir sürü azar işitirdi. Dağınık ev halinden rahatsızlık duyan annesi yüksek sesle bağırarak
*****Kocaman adam oldun senin yaşındakiler para getiriyor akşam olsun babana diyeceğim bu yaz seni de bir işe versin seninde katkın olsun artık bu evin zerzevatına al at şu işe yaramaz pislikleri hepsini sobaya dolduracağım diye haykıran sözleri kulağında dün gibi çınlıyordu.
*****Annesinin bu tutumu çok zoruna gidiyordu zaten babasının fikride oydu onun aklına getiriyor fırsat kollayan birisine yel veriyor diye içten içe kızardı daima annesine. Başka çocukların annelerini seyreder hayranlık duyardı. Çoğu kere neden diye sayıklayarak ter için de uyandığı olurdu. Kendine geldiğinde saatlerce uyku tutmaz benim ailem neden beni sevmiyor diye yatağınını kenarına çekilip sabahlara kadar ağladığı da olurdu.
*****Babası ise Hiçbir iş de başarılı olamamış, hangi mesleğe el atmışsa yarım bırakmış hiç birisinde devamlılık sağlayamamış bir insandı. Çoğu kere kahveye giderdi bulundukları şehir küçük el sanatları ve tarıma dayalı küçük işletmelerin yeni canlandığı bakkaliye türü iş yerlerinin olduğu bir yerdi. Babasının yapabileceği düzgün sanat olmadığından kaçakçılık ve canlı hayvan alım satımı yapardı. Elinde nakit para olmadığından alıp devrederek üç beş kuruş kazanırdı. Bu şekilde kendisine bir iş yaratmıştı. İş bulamadığı zamanlar geç vakte kadar işsiz avarelerin ve akşamcıların takıldığı bir kahve vardı oraya takılırdı. İşsizlik ve geçim darlığı psiko sosyal yapısını bozmuş çabuk sinirlenen kuruntulu şiddetten hoşlanan geçimsiz bir insandı. Annesiyle çok kere kavga ettiklerine şahit olmuş Birkaç defa araya girmek istemiş bu kargaşa da kendisi de tartaklanmıştı. Hiç bir zaman sevmemişti babasını daima iyi bir aileye özlem duyardı. Bir çok kere rüyasında sahip olduğu rüyayı düşleyerek yatar her defasında üzülerek gözlerini sabahın o eşsiz ışıklarıyla açardı.
*****Çabucak büyümeyi hayal ederdi. Ailenin bu durumundan mustaripti. Kendisinden bir buçuk yaş büyük abisi marangozda, onun bir büyüğü de berberde çalışıyordu. En büyük abisi de askerdeydi. Oda Birkaç defa babasından para istemiş Telefonda ona da kırıcı konuşmuştu en son telefondan sonra abisi de aramamıştı. Çalışan ağabeyleri haftalıklarını getirir sırayla babasına verirlerdi. O ise hiç birisine nezaketen teşekkür bile etme gereği duymazdı. Kendisin den küçük biri on, ve sekiz ve diğeri de iki yaşında olmak üzere üç küçük kardeşleri daha vardı. Onlar adına da üzülürdü onlarda aynı akıbete duçar kalacaklardı bunu adı gibi biliyordu.
*****Oturdukları ev ise dedelerinden kalma eski, dış cephe sıvaları dökülmüş ahşap bir binaydı. Küçücük bir bahçesi vardı. Bahçe de bir tane ıhlamur ve bir tane de iğde ağacı vardı annesi kimi zaman salata türü şeyler ekerdi. Ama gölgede kaldığından susuzluk dan fazla verimli olmazdı. Evlerinin dört tane odası vardı eşyaları kırık döküktü. Yoğun geçen kış günlerinde evin çatısında bulunan kiremitler yer yer kırıldığından yağmur suyu odalarına kadar damlar kıyafetleri ıslanırdı. Babası bir yerlerden biraz para bulsam evde tadilat yapıp bir güzel elden geçireceğim diye sızlanır dururdu. Ama özel harcamalarına para ayırmakta cimrilik yapmaz hatta evin erzakını dahi erteler aç sefil bir yaşam sürerdi aile kimi zaman üstelik birde günde iki paket sigara içerdi. Evde sigara dumanından yatılmazdı. Çoğu kere ağzı kokarak eve sarhoş gelir gecenin geç vaktine kadar konuşur,bağırır, çağırır evdekileri ve komşularını da rahatsız ederdi.
*****O gün babası eve sarhoş gelmişti. Kahvede oyun oynadığı masa arkadaşıyla takışmış ve kahveden erken çıkmış. Kahvenin bitişiğinde ki sokağın başında akşamcıların katıldığı baraka türü bir içki mahzeni vardı. Orada yeterinden fazla alkol alarak eve yeni dönmüştü. Kapıyı gürültülü bir şekilde kapatarak ne dediği anlaşılmayacak derecede bir üslupla salonda söylenip duruyordu. Mustafa henüz yatağa yeni girmesine rağmen uyumamıştı.
*****Babası sağa sola saldırıyor zaten kırık dökük olan ev eşyalarına zarar veriyordu. Sigarası bitmiş nikotin bağımlısı olduğu için çekmeceleri karıştırıyor yarım bir paket bulabilme telaşı içerisine girmişti. Mustafa yataktan kalkarak babasına yardımcı olmayı en azından yatağına kadar götürmeyi içinden geçirerek ayağa kalkmıştı. Diğer kardeşleri ve annesi huyunu bildiklerinden kılını bili kıpırdatmamış olanları sessizlik içersin de uyuyor numarası yaparak seyrediyorlardı. Mustafa”yı karşısında gören babası zor ayak da durarak sendeleyerek
*****Mustafa”ya git lan piç kurusu bana sigara bul getir? Sigarasız dönme eğer ki sigara almadan dönersen bacağını ayırırım hadi bir gel de olacakları düşün diye kolundan tuttuğu gibi savurmasıyla yere yuvarlanan zayıf bünyeye sahip olan Mustafa, ani bir hareketle yerinden doğrularak kapıya sarılarak kendisini dışarı atması bir olur. Babasının yüksek sesle bağırmasıyla kapının dışarısında bile irkilerek bahçe kapısına yönelir.
*****Dışarısı soğuk bir sonbahar günüdür. Yataktan yeni kalktığı için böyle bir tepkiyle karşılaşacağını tahmin edemediğinden üstünü giymeye bile zaman bulamamış hatta ayakkabısını dahi giyememiştir. Tekrar ayakkabılarını almak için geri döndüyse de babasıyla karşılaşmaktan çekinir. Korkusundan içeri giremeyip yırtık olan çoraplarından çıkan çıplak ayaklarını yere bastığında önce irkilir sonrasında adımlarını sıklaştırarak evlerinin bulunduğu sokaktan caddeye çıkar yol boyunca yürümeye başlar ne yazıktır ki kimseye rastlayamamış gördüğü bir kaç kişiden de utancından sigara isteme cesaretini bulamamıştır.
*****Eve sigara almadan dönme diyen babasının bağırtıları kulağında hala çınlamakta olduğundan eve dönme cesaretini de kendisinde bulamayan çaresiz çocuk şehrin sokaklarında üşüdükçe devamlı yol kat etmiş uyku bastırıp bir de yorulduğunu anlayınca bildiği bir okulun giriş merdivenlerinin altına sığınarak kıvrılıp titreyerek yatar. Güneşin ilk ışıkları ile gözlerini ovuşturarak açtığın da hafifçe etrafı seyrederek merdiven boşluğundan çıkar gergin bir ruh hali vardır. Onu üzen o kadar yol kat etmesi, gecenin o saatinde dışarıda kalmasına rağmen ne arayan ne de bir soranın olmaması adeta yıkmıştır çaresiz küçücük bu yavruyu. Mustafa sabahladığı sokakta ilk defa yatarak, korku içerisin de sabah ettiği merdiven boşluğunda yıkılmışlığın çaresizliğin en büyük tokadını da yemiştir.
*****Sendeleyerek okulun bahçesinden çıkarken hem yürür hem de üzerindeki toz zerrecik- lerini silkeler. Caddeye çıkar bir daha eve dönmemeyi yattığı merdiven boşluğunda kafasına koymuştur. Evden bir daha dönmemek üzere ayrıldığı gündür onun için, ve çaresizce yolda yürümeye başlar. O gün şehrin kenar mahallerinde dolaşır durur, utanarak ekmek dilenir ve yardımsever birisinin verdiği ekmekle tıka basa karnını doyurur.
*****Artık bu şehirden kaçmayı onu tanımayacak izini bulamayacakları bir yere gitmeyi kafasına koymuştur. Akşam olur,hava gene soğuktur dolaşırken şehir hal binasının yanında bulunan bir kamyonu gözüne kestirir. Çünkü kamyonun kasasında çadır çekili kamyon arkadan göründüğü kadarıyla boş değildir yüklüdür. Gecenin karanlığında zorla kamyonun çadırının arka kısmından vücudunun gireceği kadar bir açıklık yaratır ve içerisine girer.En azından rüzgar yoktur. Kıvrılır uykuya dalar.
*****Uyandığında etrafı hayretle seyreder kamyon akşamdan yük aldığı için aldığı yükü İzmir”e getirmektedir. Mustafa biraz sevinç biraz da üzüntü içerisinde öyle masumlaşır ki kamyon devamlı yol almakta kendisi de ilk defa gördüğü yerleri seyrederek içersin de bilinmezliğe sessizce yol olmaktadır. Aklına küçük kardeşleri gelir öyle irkilir ki kamyonun kasasının içerisinde nasıl olsa duyan yoktur içini döke döke ağlar.
*****Kamyon epey yol aldıktan sonra hızını kestiğini yavaşladığını hisseder korkmaya başlar. Bir müddet sonra kamyon kenara çekmiş durmuştur. Sesleri dinler iki kişinin olduğunu tahmin eder. Sesler kamyondan uzaklaşınca kafasını çadırdan çıkardığın da ışıklandırılmış yol güzergahında bir yerleşim yeri olduğunu anlar. Ve etrafı kolaçan ederek bindiği yerden sıyrılarak usulca yere iner. Kamyonun gölgesinden ayrılamaz vücudunu gizleyerek ağır,ağır yanaşır kamyon şoförünün bindiği yöndeki camın aralı, açık olduğunu görür. Hafifçe kapıyı açar amacı yiyecek bir şeyler bulmaktır. Aradığını da gecikmeden bulur torpido gözünün yanında ekmek, sebze meyve poşetini görünce dünyalar onun olur. Yarım olan ekmekle birlikte ceplerine sebze ve meyvelerden yeterince doldurur öyle seri hareket eder ki yakalanma korkusunu da düşünerek bir an önce bindiği kamyon kasasına dönmenin hesabını yapar .Fakat o esnada susadığını fark eder çok susamıştır.
*****Gördüğü şişeyi su sanarak kafaya diker. Fakat su zannettiği votka şişesinden ağzına dolan alkol boğazını yakmıştır. Ağzında yutamadığı boğazına gitmemiş olan kısmı kafasını yere eğerek öksürerek boşaltır. Gözlerinden yaşlar boşalmıştır. Şişenin kapağını kapatır. Yerine koyar ve kamyona aldığı yiyeceklerle tekrar döner. Kasanın içinde karnını tıka basa doyurur. Ses çıkarmadan bekler. Yolculuğun ikinci gününde ise ilk defa gördüğü sonradan burasının İzmir olduğunu duyacağı şehir”e geldiğini uykudan uyanınca etrafı seyrederken anlar.
*****Büyük bir korku sarar küçücük dünyasını, gelmesine geldi de1.. Bu kocaman şehirde ne yapacak nerede kalacak, aç kalırsa açlığını nasıl giderecek daha önemlisi; Bu kamyondan nasıl inecek inerken kamyoncu görürse, hırsız zannıyla yakalatır mı? Bu düşünceler içersin de kendisini meşgale ederken kamyon hala yol almaktadır. Ve nihayet kamyonun yavaşladığını hisseder kararı vermiştir. Kamyon yavaşladığında arkadan çevik bir hareketle yakayı ele vermeden birden atlayacaktır.
*****Ayağa kalkar çadırın altından kafayı çıkardığında burasının iş merkezleriyle dolu bir yer olduğunu gözlemler. Ve hemen kamyon kasasının arkasından sıyrılmaya başlar. Bu arada tutunurken kamyon kırmızı ışıklara gelmiş ve beklemeye başlamıştır. Bu fırsatı değerlendirip yere atlar neredeyse ezilmeyle karşı karşıya kalmıştır. Atladığı anda arkaya yanaşan diğer araç o kadar yakın mesafede durmuştur ki çarpmaya ramak kalmıştır. Ama o hiç aldırmadan aradan sıvışır yolun karşı yanına geçer sürücülerin bağırmasına el kol hareketlerine aldırış etmeyerek oradan koşarak uzaklaşır. Artık bundan sonrası kolaydır karınını doyurdu mu akşama kadar zamanı çoktur. Havada olabildiğince ılımandır. Geldiği şehirde ki iklimle kıyaslandığın da buranın daha sıcak yazdan bir gün olduğunu görür ve sevinir en azından dışarıda kalacağından kalacak yer sorunu da olduğundan en azından üşümeme hesaplarını gözden geçirir.
*****Yolların zifti yeni döküldüğü için adeta yakar ayaklarını çünkü hala bir ayakkabısı yoktur yaya yol katettiğinden ayağının altı yara olmuştur sekerek yürür. Acısı kimi zaman yüreğine işler. Kahreder yaşamın sunduğu bu tabloya kendi kendine söylenerek devamlı yol alan Mustafa kimi zamanda ezilme tehlikesi yaşamaktadır.
*****Güzel bir kokuyla kendine geldiğinde kafasını yerden kaldırıp bakar. Yürüdüğü yol güzergahı üstünde tavuk döner yapan küçük bir büfeye gelmiştir. Kenarda kendisinden başka üç kişi daha sipariş vermişler beklemektedirler. Müşteri gibi yanlarına takılıp kalır ve döner kesen ustayı seyre dalar. O esnada o kadar dalmıştır ki diğer müşterilerin siparişlerini alıp gittiklerini bile fark edemez. Dönerci usta onuda müşteri zanneder.
*****Sen ne kadarlık istiyorsun? Diye seslenmesi üzerine kendisine gelir.
*****Kekeleyerek şey ben bir şey istemiyorum param yok efendim der
*****Dönerci usta; çocuğu baştan ayağa süzer. Ayağında ayakkabısı olmadığını görünce oğlum yalın ayak hasta olursun zemin sıcak neden ayakkabı giymedin diye seslenmesi üzerine
*****Efendim ayakkabım yok ben yaklaşık beş gündür böyle yürüyorum der.
*****Dönerci!..
*****Oğlum senin bir ailen yok mu? Der.
*****Çocuk utangaçlıkla birlikte var ama yok efendim der ve oturur ağlamaya başlar. Dönerci kapıya gelir. Çocuğun boynunu elinin ayasıyla okşayarak
*****Ağlama oğlum kalk bakalım seninle biraz sohbet edelim gel benimle diyerek elinden tutar ve büfenin içerisine çocuğu sokar ve kendisine bir dizin sorular sorar aldığı cevapla irkilen dönerci yanağını ıslatan gözyaşlarını çocuğa göstermemek için adeta saklar.
*****Çocuk geçmişini hatırlatmıştır. Oda yaklaşık otuz yıl önce yanık sesli güzel yakışıklı bir çocukken, ses sanatçısı olacağım diyerek evden kaçarak Kayseri den bir trenle saklanarak yol katetmiş ve bir çok tren değiştirerek sonradan burasının Basmane garı olduğunu öğreneceği istasyonda bilet kontrol memurundan kaçmak isterken zorunlu iniş yapmış ve başına gelmedik kalmamıştır. Kendisini türkücü yapacağım diyerek yıllarca alın teriyle kazandığı parasını almışlar tartaklamışlar bir çok kere canını ölümün pençesinden zor kurtarmıştır. Yağmurdan korunmak için gizlendiği bir apartman dairesinde kapıcılık yapan birisi evine almış karnını doyurmuş ve yanında barındırmış bu arada şimdiki yaptığı dönerci mesleğini o günlerde bu işe girerek öğrenmiş geçmişi gözünün önünden bir film şeridi gibi canlanarak geçmiştir.
*****Çocuğa dönerek bir bütün ekmeğin içerisine doldurduğu dönerli ekmeği uzatarak al hadi senin karnın açtır içecek olarak ne istersen dolaptan al durma demesiyle çocuk ekmeği tezgahın üzerine bırakıp dönerci ustanın eline yapışarak öpmeye başlayıp alnına götürmesini hayranlıkla seyreden dönerci ustası Kemal efendi!..
*****Bahtiyar olasın oğul el öpenin çok olsun der ve ye hadi demesi üzerine Mustafa boş bardağı kapıp musluktan su doldurup Kemal beyin verdiği ekmeği afiyetle yedikten sonra aynı hızla kalkıp ustanın bir şey demesine mahal vermeden kenarda bulduğu yağlı bezi alır sabunla temizledikten sonra tezgahın her yanını siler dönerci usta hayranlıkla seyreder. Mustafa”yı bu çocuk ışık saçıyor elinden tutayım diye içinden geçirir. Çocuk akşam geç vakte kadar sanki yediği yemeği helal ettirircesine elinden gelen her şeyi yapmıştır.
*****Kemal Bey büfeyi kapatacağı vakit oğlum kalacak yerinin olmadığını biliyorum büfenin arkasında küçük bir yerim var istersen sana oraya bir yer yapayım orada sabahlarsın bak askıda asılı kazak ve montta var onları da üstüne örtersin. Dönmek için bir araba bulursam eğer hele bir eve gideyim kıyafet falan temin edip sen uyumadan getiririm der. Daha lafını bitirmeden Mustafa tekrar bu iyiliği yapan alçak gönüllü babacan ustanın eline sarılarak defa kez öpüp sağ olun efendim diye teşekkürünü iletir.
*****Kemal usta askıdaki ceketi sırtına geçirip, hadi dükkanı üstünden kilitleyeceğim sana Allah rahatlık versin diyerek dışarı çıkar. Öncelikle demirini indirir dükkanın kilitledikten sonra demir kapısını da kilitleyip ayrılır. Mustafa’nın gözleri ışıl ışıldır ilk günde şansı yaver gitmiş çalışıp meslek öğrenebileceği bir işi, onu sokaktan koruyacak küçücük de olsa kalacağı bir yeri vardır karnı da toktur. Bildiği yöre türküsünden birisini mırıldanarak başlar sağı solu temizlemeye her tarafı defa kez siler temizler. Kimi zaman da dükkanın yanından geçenlerin seslerine kulak kabartır onlar uzaklaşana kadar kulak kabartır sessizce bekler. Onu dışardan dükkanı kilitli görenler hırsız zannederek ortalığı dedikoduya verip büyük bir paniğe yol açabilirler. Aklından bunları geçirir durur.
*****Temizliği bitirdikten sonra ustasının işaret ettiği arka kısıma geçer orada tahtadan yapılmış bir servis masası görünce dünyalar onun olur. büyük bir sevinçle hemen masayı kontrol eder sağlam olduğuna kanaat getirdikten sonra öncelikle üzerini güzelci siler üstüne gazete serer kenarda bulduğu eski bir halı parçasını üstüne yayıp ustasının gösterdiği kazağı da üstüne alarak uzanır.
*****Uyumak ister fakat bir türlü uyku tutmaz Gözünün önünden son bir haftadır yaşadıkları babasının acımasızlığı, annesinin daima eleştirisel yaklaşımı, film şeridi gelir geçer en çokta küçük kardeşlerine üzülür. Çünkü onları çok seviyor onları koruyor hamilik yapıyordu. Acaba onların hali nice olur onlarda kendisinin kaldığı şiddete maruz kalırsa ne yaparlar onlarda kendisi gibi şanslı olabilir mi? Başlarına ne gelir diye geç vakte kadar devamlı sorgular beynini durur. Farkına varmadan bu düşünce yoğunluğu içinde uyuyakalır.
*****Kemal usta ise akşam dükkanı kapatandan sonra eve gelir. Kapıda çocukları levent ve bülent karşılarlar. Eğilir çocuklarını öper kucaklar odaya kadar taşır. Eşi Hoş geldin der ve Kemal Beye hitaben
*****Sen bunları şımartıyorsun? Akşama kadar durmadan yaramazlık yapıyorlar diye şikayette bulunur. Bir yandan da sofrayı hazırlar. Kemal Bey hiç duymuyorcasına çocukları alır dizine saçlarını okşar öper sever ve birden Mustafa gelir aklına dalar öyle derine çocuğun halini ve çektiklerini kendi çocukluğunu göz önüne getirir. Benzer yönleri çoktur bu çocukla kendisinin o arada eşi masayı hazırlamış sofraya gelmesi için birkaç defa seslenmiş olduğu halde Kemal bey duymamıştır bile eşi yanına gelerek dalmış derin düşüncede olan kocasına
*****Bey nerelere gittin? Beni hiç duymuyorsun? der.
*****Kemal Bey eşine dönerek o günkü olay dizinini eksiksiz anlatır. Birlikte üzülürler. Kemal Bey yerimiz geniş olsaydı buruya getirmeyi bile düşündüm hatun der. Eşi ise sen bilirsin ama tam tanımadan hırlı mı hırsız mı kesin karar verme biraz tanı ondan sonra gerekirse olur der Kemal beyde eşini onaylarcasına evet der.
*****Akıllarına yemekler gelir. Birlikte akşam yemeğini yedik den sonra istirahate çekilirler sabahın ilk ışıklarıyla kalkan Kemal Bey kahvaltı yapmadan evden ayrılır. Giderken fırına uğrar börek sardırır amacı bir demlikte çay yaptırıp Mustafa’yla kahvaltı yapmaktır. Dükkanın demir kapısını açar kepengi kaldırır içeri girer arka bölüme bir göz atar ki birde ne görsün!..
*****Mustafa sabaha kadar uyuyamamış, sabaha doğru uykuya dalmış, günün yorgunluğunun verdiği masumlukla kıvrılmış hala uyuduğunu görür. lavaboya gider elini yüzünü yıkar ve elindeki kalmış su taneciklerini eğilerek Mustafa”nın yanağına silkeler suyun serinliğiyle uyanan Mustafa ustasına gülümser ve hızla kalkar hoş geldin efendim uyuya kalmışım kusuruma bakma geldiğini bile duymadım der.
*****Kemal usta önemli değil oğlum!..Nasıl iyi geçti mi gecen? Derken
*****Büfenin içerisine göz atar. Bakar ki her taraf pırıl, pırıl olmuş çocuğa dönerek oğlum gece hiç uyumadın mı?Ben sana dinlenmeni söylemiştim der. Birlikte kahvaltılarını yaptıktan sonra işlerine koyulurlar. Günler, haftalar, aylar birbirini kovalar. O kadar hızla akar ki günler Mustafa’nın kitapçıdan aldığı okul defterine günlük anılarını yazmaya başladığı günden beri altı ay geçmiştir. Çok mutludur. Ustası tarafından takdir toplamaktadır. Gelen müşterilerle de sıcak diyaloglar kuruyor, etraftaki esnaf tarafından da sevilmektedir. Arada bir pazar günleri ustası eve götürüyor hem ustasının çocuklarıyla dopdolu bir gün geçiriyor, hemde banyosunu yapıp geliyor kendisi için bir değişiklik oluyor. Ustasının güvenini o kadar güzel kazanmıştır ki hatta ona devamlı yanımızda kal önerisini sunulmuş ama Mustafa bu öneriye sıcak bakmamış geri çevirmiş cevap olarak da hafta sonu bir gün bana kafi geliyor efendim teşekkür ederim sizlere yalnızlığımı paylaştığım büfe benim için vazgeçilmez bir yer diye geri çevirmiştir.
*****Mustafa bir gün ustasına açılarak içerisinde okuma arzusu olduğunu iletmiştir. Birlikte en yakın okula gitmişler. Okul müdürü ise ayrıldığı okuldan tasdiknamesini ve Nüfus kağıdını istemiştir. Fakat bu mümkün değildir okuldan tasdikname için tekrar geldiği şehir*e dönmesi mümkün değildir. Ayrıca kimliği de apar topar evden çıkarıldığı için evde kalmıştır. Tedarik etmesi şu an için mümkün görünmemektedir. Kemal Beyle durum değerlendirmesi yaparlar ve Mustafa bu sevdadan şimdilik vazgeçmek istediğini nasıl olsa okuma yazma sorununu ilkokul dörde kadar okumuş zeki bir çocuk olduğu için az çok biliyor olduğunu okuma alışkanlığını ise devamlı kitap satın alıp okuyarak kendisini geliştireceğini ustasına açar. Bu arada okula giderse devam mecburiyeti olduğu için çalıştığı işten ayrılacak olması belki ustası çalıştırmak için yerine başkasını bulma olasılığını da gözden geçirir. Sokakta kalma riskini düşünür durur ve ustasına o gün akşam kesin kararını verdiğini,Okuma arzusunu içine gömdüğünü şartlar uygun olursa ileri ki yaşlarda devam edeceğini okumanın yaşı olmadığını büyük bir olgunlukla anlatır. Severek yaptığı bu işi yapmak istediğini kopmak istemediğini dile getirir. Birlikte kafa sallar ve onaylarlar aslında bu durum Kemal Bey tarafından da vazgeçilmez istektir. Bu denli çalışkan ve dürüst bir insan bulmanın zorluğu ayrıca Mustafa”nın kısa sürede tek başına büfeyi çekip çevirebileceği kıvama gelmesi onun iş yoğunluğunu da hafifletmiştir. Bu makul bir çözümdür çocuğun aldığı karar daha önemlidir.
*****Mustafa okuma sevdasını içine istemeyerek gömer çocukluğunda kurduğu hayalleri gerçekleştirememe olasılığı onca sebep yüzünden okula gidemeyişi çevresinde okul kıyafetleri içerisinde gelip geçen öğrencileri gördükçe bu özlemi bir kat daha artar. Kimi zaman çalıştığı büfenin o küçük mahzeninde terleyerek karabasan rüyalarla uyanır saatlerce yatağın içerisine toplanarak oturur kimi zamanda titreyerek ağlar içerisin de ki birikmiş onca dürtüyü bu şekilde boşaltır. Zaman su gibi uçar günler birbirini kovalar mevsimler hızlanır adeta bu arada çalışarak epeyce para biriktirmiş eline geçen haftalıklarını düzenli olarak banka şubesine kademeli olarak attığından parada biriktirmiştir. Çünkü ilerisi için hayalleri büyüktür onu gerçekleştirmek için çok çalışmak, devamlı para biriktirmek arzu ve gayreti içerisindedir. Hiç bir zararlı alışkanlığı olmadığından büfede de arta kalan yemek kalanlarıyla besleniyor masrafı olmuyor. Eline geçen paranın tamamını hesabına yatırmaktadır. Bu arada yeni arkadaşlarda edinmiş. Tutum ve davranışıyla çevre esnaflar tarafından sevilen birisi haline gelmiştir. Bunun saf temiz kişiliği çevresindekiler tarafından takdirle karşılanmaya başlamıştır.
*****Her sabah ve akşam devamlı büfeye uğrayan Cemal ismimdeki birisi bir gün gelerek Mustafa”yı kenara çeker ve der ki Mustafa sen temiz bir insansın senin gibi becerikli güvenebileceğimiz dürüst bir insana ihtiyacımız var. Önemli evraklarımızın gönderildiği adreslerimiz var paketleri postaya veriyoruz haftaları alıyor bunun için çıkan günlük koli ve paketlerimizi bizim önceden belirlediğimiz adreslere bırakıp teslimini yapacak birisini arıyoruz. Sen aklımıza geldin yaparsan sen kazanırsın. Dükkanı kapatandan sonra veya sabah dükkanı açmadan öncede olur Ek gelir elde etmek istemez misin nasıl olsa birileri yapacak bu işi seni sevdiğimiz için sen kazan istiyoruz der. Hayallerini gerçekleştirmek için çok para kazanmayı arzulayan Mustafa Cemalin sunduğu öneriyi düşünmeden kabul eder.
*****Hatta bundan ustasına dahi söz etmemesini senin para kazandığını görürse daha gariban birisini bulur sana yol verir istersen söz etme diye telkinlerde bulunur. Mustafa”da tamam nereden haberi olacak söylemem der ve ustasına bahsetmez. Günlük olarak çıkan paketleri yerine bırakır her paket başı 50 ytl para alır. Bu para ona büyük bir miktardır. Severek yapar bazen olur ki günlük çıkmaktadır işe hemen hemen her gün götürür ve belirlenen adrese koli ve paketleri teslim eder.
*****Bu durum sekiz ay sürer. Götürdüğü paketin uyuşturucu paketi olduğunu bilmez. Ancak alacağı parayı düşler. Onun hesabını yapar para biriktirmenin hayallerini kurar. Bu arada şehir Narkotik Polis Teşkilatı aylardır Uyuşturucu suç örgütlerinin peşindedir. Hatta çoğu polis memuru büfeci Kemal Beyi ve Mustafa’yı tanıdıklarından akıllarına getirmezler bile yalınız yaptıkları araştırmada belirledikleri noktalara belirli saatlerde Mustafa”nın girip, çıktığını tespit ederler. Ve yakın takibe alırlar. Ve yaptıkları baskınla Mustafa’yı malı teslim etmek üzereyken suçüstü yakalarlar. Mustafa neye uğradığını şaşırır evrak paketi sandığı kutunun içerisinde iki kilogram uyuşturucuyla yakayı ele vermiştir. Yaşı henüz on beşine yeni girdiği için nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanarak ceza evine gönderilir.
*****Mustafa yıkılmıştır. Dünyası kararmıştır. Ceza evine tutuklanıp gittiği o gün akşamı edemez duvarlar sıkar adeta, aldatılmışlığın büyük tokadını yemiştir. Kader burada da yakasını bırakmamıştır. Sanki onu takip etmektedir. Ona güvenen dükkanını evini açan Kemal Beye ne diyecektir nasıl inandıracaktır kendisini nasıl affettirecektir.
*****Kalmış olduğu ceza evinde onlarca tutuklunun kaldığı bir odayı paylaşmaktadır. Günlük olarak sabahları yedide sayım için kalkmakta ve sayımdan sonra tekrar yalnızlığını paylaştığı ranzasına dönmekte, saat dokuza kadar tekrar yatmakta ve edindiği yemek arkadaşıyla birlikte kahvaltısını yaptıktan sonra belirli aralıklarla açılan havalandırmada zaman öldürüp, öğle yemeğini devamlı saat on iki de karavanayla koğuşa gelen yemekten birlikte yedikten sonra akşama kadar bolca sohbet etmekte ve koğuştaki tutuklulardan edindiği roman kitaplarını okuyarak hem okuma alışkanlığını geliştirmekte hemde zamanı geçirmek için iyi bir yol olduğunu düşünmektedir.
*****Günler birbirini kovalamakta Mustafa kurumdaki yirminci gününü doldurduğu bir salı günü ustası ziyaretine gelir. Ustasıyla başlangıçta görüşmek istemez çünkü ona karşı mahcuptur. Güvenini sarsmıştır yüzüne nasıl bakacaktır tam bunu düşünürken görevli memur tarafından tekrar ismi anons edilince ani bir hareketle kapıya yönelir ve görüş kabinine gelir ustasını karşısında görünce Hiçbir şey diyemez kekeleyerek Hoş geldin efendim der zorla ustası Hiçbir şey demeden onun yıkılmışlığını gözlemler ama ailesi suç işlediği için kabul etmemektedir çıkan dedikodular ailede buz etkisi yaratmıştır usta ailesine son kez gidip göreyim kişisel eşyalarını bırakayım diyerek gelmiştir ziyaret sebebi budur zaten bir süre daha bekledikten sonra
*****Ustası Mustafa der!..Seni oğlum yerine koymuş sana güvenmiştim!...Yanlış yaptın bunu bana yapmayacaktın, paylaşmalıydın benle!....
*****Affetmiyorum seni bundan böyle bizimle olan işin sona ermiştir. Sen burayı istemişsin ki buradasın kendi hatanın cürmünü çek. Sana bizde kalan bütün eşyalarını getirdim. Çalıştığın süre içerisinde kuruşuna kadar emek ücretini ödedim. Bundan böyle sana açacak kapımız yok.
*****Seni Allah kurtarsın!.. Allah ısmarladık!.. der ve Mustafa”nın Hiçbir şey demesine fırsat vermeden kapıya yönelir. Tam kapıdan çıkacakken....
*****Mustafa efendim der!... imkanım olsaydı da elini öpseydim onca güvenine karşı bir teşekkür edebilseydim demesi üzerine Kemal Bey sadece yarım sağ yaparak döner bir iki dakika seyrettikten sonra kapıdan çıkar arkasına dönmeden aynı hızla uzaklaşır. Mustafa babasından daha çok sevdiği ustasının arkasından bakakalır.
*****Olduğu yere çömelir ve uzun süreden sonra ilk defa gene hıçkırarak ağlamaya başlar. Şimdi gerçek yalnızlığın ne olduğunu tekrar anlamıştır gözlerinin yaşını ceketinin koluyla siler ve hafifçe dizlerinden destek alarak ayağa kalkar ve görüş kabininden çıkar koğuşa yönelir yürüdüğü koridor o kadar uzamıştır ki bitmek bilmez ve irkilerek sinir boşalması olur bağırarak kafasını korİdordaki duvara hızla çarpar kafasından akan kan yara derin açıldığı için oldukça fazladır görevli memurlar tarafından derhal revire götürülür. Ve dikiş atılarak kanama durdurulur iki gün sayıklayarak devamlı ağlayarak uyanır ve gözlerini açtığında kurumun revirinde yattığını anlar.
*****Usulca kalkar doğrulur ve etrafı kolaçan eder. Kendisi gibi diğer hasta olan tutuklularla aynı odada kalmaktadır. Bir hafta sonra revirden çıkartılır eski koğuşuna tekrar verilir. ilk çıkacağı mahkemeyi dört gözle beklemektedir. Bu arada mahkemede kendisini savunmak amacıyla barodan bir Avukat tahsis edilmiştir. Mahkemeden iki gün önce avukatıyla uzun bir görüşme yapar. Ve davanın görüleceği ilk mahkemeye diğer suç ortaklarıyla birlikte çıkar. yaklaşık bir saat süren duruşma sonrası tutukluluğunun devamına kararı çıkar.
*****Ceza infaz kurumuna tutuklanıp geleli bir yılını doldurmuştur. Sekiz kere mahkemeye gitmiş her defasında tutukluluğunun devamına karar çıkmıştır. Gene mahkeme salonundadır. Savunma avukatlarının söz almalarının ardından hakim karar der ve herkese ayağa kalkmıştır.
*****Hakim işlediği suçun deliller ve görgü tanıklarının beyanları doğrultusunda sabit olduğu ve T.C.K nın ilgili hükümleri gereğince On İki yıl sekiz ay hükmüne temyiz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir dediğini duyunca dünyası yıkılmıştır. Olduğu yere yığılacak haldedir kabullenemez içinden hayır, hayır sözcükleri çıkar ben suçsuzum diyerek mırıldanır ama ne çare mahkeme heyeti salonu terk etmiştir.
*****Araçla ceza evinin yolunu tekrar tutarken dünyası kararmıştır. Bir hesaba göre en az altı yıl yatacaktır. Bir yıldır ceza evindedir beş yıl daha kalacaktır bir yılda kaldığı yerde nelere şahit olmuş başına ne çoraplar örülmek istemiş her keresinde ucuz atlatmıştır. Beş yıl nasıl geçer onun hesabını düşünmeye başlar dua eder yarabbi bu bir rüya olsun uyandığımda kaybolsun diye ama gerçektir kötü kaderi burada da yüzünü güldürmemiş takip etmiştir. Göz açtırmamıştır saflığının temizliğinin kurbanı olmuştur .
*****Ceza evinde ki günleri tekrar başlamış uzun bir yolcudur artık bu arada fazla düşünmekten psiko denge sorunları da başlamıştır. Psikoloğa çıkıyor uykusuzluktan şikayet ediyor sakinleştirici türden ilaçlar yazdırıyor derken uzun süren bu yolculukta tam bir hap bağımlısı haline gelmiştir.
*****Kendisine yapılan koğuştaki haksız tutumlara içerlediği bir kaç keresinde vücudunu keserek zarar vermiştir. Ayrıca kafasını vurduğu ilk duvar yarasından her ne kadar ucuz atlatmış ise de kısmi bir sinirsel doku rahatsızlığı da başlamıştır. O uyumlu sevecen insan profili kaybolmuş yerine kuruntulu, şiddet yüklü kendisine zarar, veren hayattan zevk almayan mazisine ve doğduğuna lanet yağdıran asi bir insan çıkmıştır. Her ne kadar ceza infaz kurumundaki sosyal ve psikiyatrik eğitim birimi yardımcı olmaya çalışmışsa da her gün kendisini daha şartlandırarak agresif tavır sergiliyor ve kurumun devamlı suç işleyen disiplin cezası verdiği, ıslah etmek istese de yola getiremediği bir insan olmuştur.
*****O Mazlum Mustafa”nın yerini koğuştaki arkadaşlarının deyimiyle Deli Mıstık almıştır. Verildiği koğuşta diğer tutuklularla geçinemiyor, çok keresinde müşahede odasında tek başına kalıyor, bu şekilde gün geçiriyor Deli Mıstık. Ama günler amansız işliyor yıllar geçiyor, her geçen yıl Mustafa”yı biraz daha kötü hale sokuyor aldığı haplar onun denge yapısını düzeltmediği gibi yan etki yapıyor, düzenli kullanmadığı kimi hapları yüzünden iyileşme tam anlamıyla sağlanmıyor.
*****Bu arada ceza evinde suç ortaklarıyla ilk aylar aralarında soğuk rüzgarlar esse de daha sonra onlarla da barışmış ve birlikte zaman zaman sohbetlerinde dışarı çıktıklarında illegal işler yapmanın hazırlığını yapmaktadırlar. Bunun için zaman etütleri yapmaktalar devamlı plan yaparak ceza evindeki günlerini geçirmektedirler. Nihayet tahliye olacağı gün gelip çatmıştır. Onu yattığı altı yıl boyunca ustası haricinde hiç kimse arayıp sormamış hiç kimse ziyaretine gelmemiştir. Çıkarken de kimse karşılamayacaktır. Onu hayata bağlayan bir bağ yoktur. Ama çıktığı zaman dışarıdan öcünü alacaktır. Çektiklerinin fazlasını çektirecektir dışardaki insanlardan bir şekilde kısa yoldan para kazanmanın hesaplarını yattığı yerde devamlı yapmıştır
*****Ceza evindeki son günüdür. Artık ertesi gün tahliyedir. O gün hiç uyumayıp sabaha kadar oturur. Sabah olmak bilmez sanki inat edercesine, saat on ikiye doğru öğleyin ismi okunur ve bir çuvala doldurduğu şahsi eşyasıyla koğuştan vedalaşarak ayrılır. Tahliye edileceği yere gelir ve suç ortaklarıyla aynı cezayı aldığı için onlarda tahliyedir. Birlikte kurumdan ayrılırlar. Yolları kesişmiştir ilk dışarı çıktıkları gün onları bekleyen arabaya binerler ve birlikte yola revan olurlar. Kendilerini bekleyen uzun yaşam sürecinde kaybolur giderler yalnız Deli Mıstık şehir değiştirmiştir. Başka bir şehirde yaşam sürmektedir. Yaşam ona ne tuzaklar kurmuştur bilinmez hayat merdiveninde bir yolcudur akıbeti ne olur bilinmez
SON
OZANMERDAN/ALİ BİLECEN