- 546 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KAR TANELERİ
Kar yağıyorken milyon kere hüzün yağıyordur demiş üstad...Hayret!...Halbuki karın yağması beni hep mutlu etmiştir. Kar tanelerinin deli fişekler gibi bir o yana bir bu yana sıçrayışları; havada süzülürken raks etmeleri, yere inişleri; her zaman birlikte yağmaları, hiç ayrılmamacasına, beni onlarca kere mutlu etmiştir. Kar tanelerinin aralarındaki yoğun birliktelik imrendirmiştir beni hep. Çığlıklarını duyar gibiyim: “... Daha hızlı arkadaşlar, daha hızlı!...” Bir de sonunda eriyip gitmek olmasa.... Ama olsun; yok olmuyorlar ya sonunda...B unun göğe çıkıp, yeniden yağması var!.. En şanslı kar taneleri hangileri acaba?..Heybetli bir ormanda; heybetli ağaçların üzerine düşenleri mi? Yoksa şehrin göbeğinde sahte heybetiyle dikilmiş, burnu havada, ukala bir gökdelenin çatısına düşenler mi?... Belki onlar da bu şaşaaya kaptırıyorlardır kendilerini...
Kar tanelerinin bana anımsattığı bir şey daha var... Şımarıklık ve kendini beğenmişlik arası bir şey bu... Neden bilmiyorum?... Hiç el sürülmemiş bir kar yığınına her ayak basışımda belki de bu yüzden bir haz duyuyorum... Güzeldir çünkü ve güzelliğinin farkındadır. Ve güzellik hep kıskandırmıştır beni... Ve bir de hiç el değmemiş; saf ve temizdir... Ve ona ilk el süren benimdir... Güzelliğini ilk fark eden ve ilk bozan... Belki vahşice ama hiç şüphe götürmeyen bir gerçek var ne yazık ki... En vahşi hayvanlarız bizler... Başka hiçbir canlıya verilmemiş bir ayrıcalığa sahip hayvancıklar... Kendilerine verilmiş akıl denen ayrımı ve belki de tek üstünlüğü acımasızca kendi çıkarları uğruna kullanan biz merhametsiz; vahşetin en alasına doğurgan insancıklar...