- 710 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kurtuluşun Felsefesi 15
15]6- Çevredeki rutinlerin sürüp gider olması, değişmeleri fark ettirmezdi. Saltanat ve hilafetin yüzyılların aktarımından kaynaklı ve halkın günlük yaşamından kaynaklı buyrulan alışmaları vardı. Ve de mevcut yönetimin halk üzerinde günü birlik teskin edici, vaiz bildirileri vardı. Bu günü birlik rutin bildiriler halka; genel olarak zımniden işgal altında olduklarını sandırtmayıp, durumun geçici olduğu kabullenmesini algılatıyordu. Böylelikle durumun sesizlikle dinleşilir olması, anlayışlarıyladır ki halk, tez davranamaz olma yavaşlığı içinde görünüyordular.
Yeniye olan tedirgince direniş ve yeni durumu gözlemleyişin en temel, en belirgin nedeni, eskiye olan alışmanın tutkusudur. Alışmalarınızla, bir durumsal, pozisyonunu bozmadan, bir süre durumsal olanın kendisi ile aynı kalırsınız. Çevrenin bu aynı görünüşünü tekrar tekrar sürdürmesi, alışmanızdır. Aslında alışma daima geçici olan bir durumdur.
Ulusların hayatında, gelip geçici bir anı olan bu durum, kişisel boyutta düzenlilik ve istikrar algısı gibi olmaktadır. Alışılmaların özü o kişiyi, halkı, toplumu ya da canlı organizmayı, güvende hissettiren, bireye kaygı vermeyen durumdur. Alışılan algı, tutumda sapmayan bir durumdur. Eğer durumda bir sapma olursa, halk, birey ya da organizma bu sapmayı tepki koyan hareketlerini gayri iradi de olsa başlatır.
Bir tekrar edişin alışılmasındaki ufacık bir sapma, bireye hemen rahatsızlık verir. Kişinin titizleşip, dikkat kesilmesine neden olur. Tek düze alışma pozisyonlarımız, bir rutini olanı, sıfır durum gibiden algılayışıdır. Bu sıfırdan duruş noktası, öznenin kıyaslayabilmesi için, kişilerde referans noktasını oluşturmaktadır. Bu da kişilerin çevresini ve olayları, kıyasçı eğilimlerle anlar oluşudur.
Bu sıfır noktası; halk için, özne için yeni durumun bir öncesidir. Özne yeni olanları bu sıfır durumları ile kıyaslar, refere ederler. Buradaki bir sapma, tehdit algısı olarak algılanır ve alışmadaki sapmanın tedirginliği, öncelikle refleks tepki olarak ortaya konulur. Sonra bilinçli tepkinin, karşı konuluşu olur, önlem cevapları belirlerler.
Örneğin; yalnız bir orman gezintsinde iken tedirgin olan kimi kaygılaşmalarınıza, bir süre sonra kuş cıvıltıları eşlik edecektir. Bu cıvıltılar sizi, vahşi ortamda bulunur oluşunuzdan uzaklaştırarak, ortama alışmanızı sağlayacaktır. Yine sokağın gürültüsü ve kalabalığı sizi, sıradan bir alışma ile tutumlaştırır. Burada hiç dikkat çekecek bir şey yoktur.
Bu olağan durumun rahatlığı ile rutin tavırsal eylemlerinizi sürdürürsünüz. Bir süre sonra, alışmalarınız sizde; kalabalığın ve kuş cıvıldaşmaların farkına bile varılmayışınız sizde bir sıfır nokta olma durumunu yaratır. Ancak bu ortalama sesteki, ya da; ortalama kalabalıktaki, bir artış ya da azalma, hemen bir dikkat çekilmesi olarakta, kendisini bireye dayatır.
Alışmanın rahatlığından, rahatsızlığın alışılamaması, sindirilememesi ortaya çıkmıştır. İşte ÖZ DALGA dip dalga hareketi budur. Halk hareketinin yavaşlığının temeli budur. Bu motifi düşman iyi bildiği için, halkın rutin alışmalarındaki sapacak görüntülere pek izin vermezler. Böylece işbirlikçilerle destekleşir. İşbirlikçi, böyle işgal altı bir durumu bile size olağan saydırarak, halkı sükûnete çağırır. Böylece direniş oluşmaması da, düşmana yarar sağlamış olan bir kazançtır. Hem de kusurdan sağlanan bir kazançtır.
Ne var ki alışma nedeniyle farkında olmadığımız kalabalığın sokaktan çekilmesini, ya da ormanın ani, olarak birden sessizleşmesini, hemen fark ederiz. Yeni durum bir önceki sıfır referans noktasından kayıştır, sapıştır bu. Bir farklılaşmayı hemen algılar, sessizleşilmeye ve kalabalığın yok olmasına, ani telaş ve kaygı gösteririz. Acilden dikkat kesiliriz.
Bu tür, kalabalığın çekilmesini ya da ani sessizleşmeyi hiç de hayra alamet olunamayacağına yorarız. Kalabalığın birden çekilir oluşu, alışmanın normal kıldığı eksenden, bir değersel sapış olarak bizde hemen fark edilir. Artık, alışır oluşun güvencesi yerine, fark değerin verdiği endişeyi, taşırız.
Endişe veren, rahatsız edici kaynağı anlamaya yorumlamaya, durumdan haberdar olmaya ve sonrada tepki koymaya başlarız. İşte bu tepki verişler, kısa bir süreç içinde olur. Oysa halkın özünü, bu türden süreçsel anlamalarla, öznelerin dinleme ve yön tutuşlarındaki birikimleri ancak tetikleyip olduracaktır.
Kurtuluş Savaşı fikrinin olgunlaşması için halkımızın tepki verme oluşmaları 2 yıl gibi (1918-1920) bir süreçle olgunlaşacaktı. Tabiidir ki bu iki yıllık süreç tamamen sükûnet içinde değildir. Fevri direnişçi karşı oluşmaların, direnişçi grup birlikleri ortaya çıkmıştı. Alışmadan sapan her uyaran durum, halkın içinde nicel ve kararlı olaraktan, ortak davranış iradesini ortaya koyacaktır. Böylesi gelişmelerin olması ve böyle bir iradenin kendiliğinden belirmesi ve birikmesi de, kaçınılmazdır.
Anadolu hareketinin başlangıç ve seyrediş rotasının, sürekli bir düzeltmeler ve yolun yürünmesi ile oluşturulan konjonktürsel bir yol haritası olduğu hiç anlaşılamamıştır. Gazi’nin kafasındaki genel ve kaba tasalk planın yola çıkışla, adım adım oluşması, her aşaması Gazi’de, akıl ve yol olacak olan kıvılcımlaşmaları, pekiştirtir olması; aydınlarca görülüp içsinilememiştir.
Bu gidiş, hali hazırdaki durumun kavranır oluşuna da pek uygundu. Yolun envanteri, sahip olunan değerleri, değişecek olan üzerinde devinim oluşturacaktı. Her türden güçsel kaynakların var olması, değil yeni kadrolarca; saltanat hükümetince de istatistikî bir veri olarak tam bilinmiyordu. Geleceğin plânlaması Gazi’de vardı. Ama mahiyetinde bulunanlar, sanki bu plânlar dahilindeki her aşamasının içinde imişler gibi çoğu aydınlarımızca bir onanma yanılgılarına düşülmüştür.
Oysa Gazi’nin fikirleri hareketin süreliği içinde yaklaşık olarak şekillendiğinde; sadece yaveri Mazhar Müfit’e not ettirdiklerinde, Mazhar Müfit’in tepkisinden, kadronun mevcut ruh halinin de, bir dışa vurulum olarak anlaşılması, değerlendirilebilecektir. ‘Yaz yaver’ dediği sözünün ortalarında bir yerde ’Behemehâl Cumhuriyet ilan olunacaktır’ diyen maddenin not ettirilmesi esnasında: Mazhar Müfit’in; "paşam, çok ama çok; hayalcisiniz" deyişi, belleklerimizin bir hatırlama konusudur.
Sürecek
Bayram KAYA