SON ŞANS
Karanlık olduğu kadar,bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun etkisiyle iyice korkunç bir hal alan Gezgiçler sokağından koşarak geçen bir genç hızlı bir şekilde,bu sokağın sonundaki daha dar ve boğucu olan Hanımağa sokağına girdi.Burada koşmasını kesti.Bi süre soluklandıktan sonrada,hızlı adımlarla yoluna devam etti.Hanımağ sokağı Gezgiçler sokağına nazaran daha uzundu ve bir o kadarda karanlıktı.Yaklaşık bir hafta önce bozulan lambalar hala tamir edilmemiş,belediyeye yapılan bütün ikazlara rağmen birkere bile gelip bakılmamıştı.Bunun nedenide sokağın pek kaydadeğer bir yer olmayışıydı.Bu sokağın insanları birçok kişi tarafından ’Varoş’ olarak adlandırılan tiplerdi ve fakirlerdi.Dışarı Dünyayla bağlarını kesmiş,kendi içlerinde ayrı bir Dünya oluşturmuşlardı.Yaşayış biçimleri ve görüşleri normal bir insana göre oldukça farklıydı.Bu nedenlede diğer ’Modern’ olarak adlandırılan kesim tarafından pek sevilmezlerdi.Tabi buna,bağlı oldukları belediyede dahil.Bütün bu insanlar bu duruma artık alışmış olacaklar ki,kendilerine karşı yapılan her haksızlığa hiçbir ses çıkarmıyorlardı.Buna lamlabalarda dahil.Sokakta zaten pek fazla bulunmayan bu ışık kaynakları 1 hafta önce birden bire kesilmişlerdi.Sorgulamak için 1-2 iki kere belediyenin kapısına gittiyselerde ’En yakın zamanda ilgileneceğiz’ yanıtını alıp geri dönmüşlerdi.Belediyeden hayır çıkmıyacağını anladıklarında da kendi çabalarıyla mahalle düğünlerindeki gibi,iplere tek-tük ev lambaları asmışlardı ki buda sokağın aydınlanmasında pek yetersiz kalmıştı.Şakır şakır yağan yağmurda ışıkların bi gelip bi gitmesine neden oluyordu...
Bir süre hızlı adımlarla yürümeye devam eden genç,sokağın ortasına doğru geldiğinde birden durdu.Ellerini dizlerine doğru koyarak hafiften çömeldi ve ardından derin bir soluk aldı.Kısa bir süre öyle durduktan sonra,ağır bir şekilde düzeldi.Bir süre arar gözlerle etrafa baktıktan sonra,başını havaya kaldırdı ve sokağı yarı aydınlatıp yarı aydınlatmayan ampüle baktı.O sırada yağmur şiddettini daha da arttırmıştı.Kafasını kaldırdıktan sonra ellerini ve ağzını açan genç,yağmurla dans eder gibi olduğu yerde dönmeye başladı.O an bu yaptığı,gence olağandan fazla bir haz veriyordu.Kısa bir süre döndükten sonra başı dönmüş olacak ki,yaptığı fiili sona erdirdi.Ama bir süre daha gökyüzüne baktı ağzı açık.Büyük bir hayranlıkla kırmızı olan bulutları izledi ve kendi kendine ’Tanrım’ diye mırıldandı.Sonra devam etti.’Bu ne harika bir görüntü.Bu ne haz verici birşey.İğrenç ve acımasız olan bu insanların kaçtanesi bunu görmeyi hak ediyor acaba ? Ya da kaç tanesi bunu gerçekten görüyor...’ Sözlerini yavaş yavaş,oldukça içtenlikle söylemişti.Devam edecek gibi başladığı son kelimesinide anlamsız bir şekilde kesmişti.Daha sonra gökyüzüne bakmayı bıraktı ve yağmurdan sırılsıklam olmuş olan şapkasını düzeltip yoluna devam etti...
Sokağın sonuna doğru yaklaştıkça hızını iyice yavaşlatıyordu genç.Kendine kendine birşeyler söylüyor hatta tartışıyordu.Sanki etrafında biriyle konuşuyormuş gibi el kol hareketleri yapıyor bazende söylediklerini onaylarcasına kafasını sallıyordu.En sonunda ’Evet yapmalıyım’ Diye kesin bir komut verdi kendine.Sonrasında devam etti; ’ Ne olacak ki ? Bu,benim yapmam gereken birşey.Ona çok şey borçluyum.Benden hiçbir karşılık beklememiş olsada en azından onu ziyaretimi hak ediyor.Bu bir karşılık değil zaten.Benim ona olan bir borcum da değil.Sadece yapmam gereken birşey.Evet bu kadar işte.Uzun zamandır görmüyordum da onu.Bu yaptığım çok iyi olacak.Hem benim için hemde onun için.Onu görmeden,helalliğini almadan hiçbiryere gidemem.Ama diğerleri...Acaba onlarda evdemidir ? Evde olsalar ne olcak ki ? Ben annemi görür çıkarım.İçeri bile girmem.Eğer çok ısrar ederse belki bir çayını içerim.Ondan sonrada hiç oturmadan çıkar giderim...’ Bu tür söylemlerle ilerlerken sokağın sonundaki eve varmıştı.Ama bunu farkedememişti.Kendi iç Dünyasına o kadar dalmıştı ki gözünün önünde yürüdüğü yol değil,kurduğu hayaller vardı.Artık düşüncesine,eve gireceği sırasındaki tedirginliği değil girdikten sonra ki ruh hali hakimdi.O sıradaki olay döngüsünü kurguluyordu.Hep iyi şeyler vardı kafasında.Onlarda,gencin arasıra tebessümüne sebep oluyordu.Bu şekilde yoluna devam ederken,yürüdüğü sokağın karşısındaki küçük bir bahçeden gelen köpek havlamaları gencin kendine gelmesine yetmişti.Bi ara sersemsi bir halde etrafına bakındı.Hemen arkasını döndüğünde de annesinin evini geçtiğini anladı.’Bu dikkatsizlik beni öldürecek’ Diye söylendikten sonra hızlı adımlarla annesinin evinin önüne doğru yürümeye başladı...
Artık evin önündeydi.Bir an için kapıyı çalmaya yeltendi.Tam kapı zilinin düğmesine basacakken anlam veremediği bir korku kapladı yüreğini.Titriyordu.Bir süre bu şekilde zile basıp ile basmamak arasında gidip geldi.Geri dönmekle ilgili düşünceleri kafasının içinde dolanıp duruyordu.Ama bir o kadar da gitmemeye kararlıydı.’Peki yapacağım’ dedi kendi kendine.Artık emindi.Bu kez o düğmeye basacaktı.Ve öylede yaptı.Tam 3 kere büyük bir hırsla çaldı kapının zilini.Daha sonra 2 adım geri çekildi.Kapının deliğinden görünmemek içinde birazcık sağa kaydı.Kapıyı bir adam açtı.Pala bıyıklı,uzun ve dağınık saçlı biriydi.Kilosu boyuna göre biraz fazlaydı.Üzerinde değişik desenli yeşil yün bir kazak vardı.Evin kapısının açıldığından beri dışarıya kadar yayılan rutübet kokusu adamın heryerini sarmıştı.Yüzünde oldukça korkunç bir ifade vardı.Kapının önündeki gence bir süre öyle baktı.Belli bir süre geçtikten sonra genç birşey söyleyemeyince adam başladı konuşmaya.’Delikanlı kimsin ? Niye geldin buraya bu satte ?’ Genç hemen cevap verdi.’Tanımadın mı? Hani birkere görüşmüştük.Biraz tatsız olmuştu.Herneyse.Ben Caner.Annemi görmek için geldim.’ Adam bir süre genci süzdükten sonra ’Demek öyle...Ama geç gelmişsin annen uyuyo.Biraz hasta bu aralar...Sabahta hastaneye gitcekmiş...O yüzden şimdi git,daha sonra gelirsin.’ Dedi.Cümleyi kekeme kekeme kurmuştu.Bütün bunları şimdi uydurduğu belliydi.Bunu anlayan Caner adamın üstüne giderek; ’ Bak bu evle veya seninle ilgili hiçbirşey umrumda değil.İçeri giripte senin birşeyini kurcalayacak değilim.Sadece annemle konuşmak istiyorum.Bunun içinde senden izin almayacağım.’ Sözlerini bitirdikten sonra,var gücüyle kapının önünde duran adamı iterek içeriye girdi.Caner içerideki odalara hızla ilerlerken adam arkasından büyük bir hiddetle ’Ulan sen kendini ne sanıyorsun...O kadar zaman o kadını birkere bile aramadın.Babanla birlikte herşeyi bana yıktınız.Onun herşeyine ben bakıyorum.Birkere bile yardım etmediniz.Şimdimi geldi aklına annen olduğu ?’ Şeklinde sözler sarf ediyordu.Ama Caner bunların hiçbirine aldırış etmeden direk televizyonun bulunduğu odaya girdi.Televizyon açıktı.Ama odada kimse yoktu.Daha sonra Caner diğer odalara baktı.Oralarda boştu.Evdeki adam ise dış kapıyı kapatmış salonda Caneri bekliyordu.Caner elleri titrek bir şekilde adamın yakasına yapıştı.’Lan Şefki.Ne yaptın anneme ? Nerede o ? Eğer yine aynı şeyi yaptıysan...İşte o zaman bitersin’ dedi.Bu sözleri kendinin kurduğuna inanamıyordu.Bir anlık öfkeyle Şefki denen adamı resmen tehdit etmişti.Şefkiyse Canerin bu davranışı karşısında oldukça sakindi.Sadece yakasına yapışan Caneri geri iteledi ve sonra ’ Yeter lan veled.Ben senlemi uğraşcam.Anana bişe yaptığım falan yok.Bir arkadaşına kalmaya gitti kızlarla.’ dedi.Ama Caner Şefkinin bu hikayesine pek inanmadı.Yalnız şuan inanmaktan başka bi seçeneğide yoktu.Bir süre öfkeli gözlerle Şefkiye baktı ve daha sonra konuşmaya başladı.’Peki’ dedi ve devam etti.’Senden anneme şunları iletmeni istiyorum.Onu çok sevdiğimi ve benim için kesinlikle üzülmemesini.Hiçbirşeyin onunla bir ilgisi olmadığını.Bunları ona söylersin değil mi ?’ dedi.Şefki anlamsız gözlerle Canere baktı ve ’Bunlar ne demek ki ? Ne anlama geliyolar ?’ dedi.Caner pek umursamaz bi şekilde ; ’Senin ilgilendirmez.Sen sadece anneme söyle.’ Şefki Canerin bu ukalalığına oldukça sinirlenmesine rağmen onun hemen başından gitmesi için hiçbirşey söylemedi sadece ’tamam’ dedi.’Ona dediklerini aynen ileteceğim.’ Caner,Şefkiden bu onayı aldıktan sonra ’Peki öyleyse’ dedi ve evden dışarıya çıktı.Yağmur önceye nazaran biraz azalmıştı.Ama bu Canerin umrunda değildi.İçinde fırtınalar kopuyordu.Sürekli kendi kendine sorular soruyordu.Şefkinin söylediklerinin doğru olduğunu ummayı istiyordu.Ama içi rahattı.Annesine iletmek istediklerini Şefki sayesinde ona ulaştıracaktı.O evden dışarı çıktığında tek emin olduğu şeyde buydu.Şefkinin söylediklerini annesine ileteceği...Neticede Şefki kendisinin üvey babasıydı ve annesine iletmek istediği mesajtan birşey anlamamıştı.En azından bu mesajın anlamını öğrenmek için karısına iletecekti.’Evet öyle olmalı’ diye geçirdi içinden.Daha sonra gecenin karanlığında Hanımağa sokağından gideceği yere doğru yürümeye devam etti.
Caner dar ve boğucu sokakların ardından sonunda şehrin merkezine gelebilmişti.Kafasında birsürü şey vardı.Kendini allak bullak hissediyordu.Çok karmaşıktı herşey.Biraz önce onu boğan dar sokakların yerini şimdi de şehrin kalabalığı almıştı.O kadar insan bir karınca sürüsü gibi dolanıyordu sokakta.Kimi ağlıyor kimi gülüyordu Caner için.Ağlayanlar gözyaşlarını gizliyor gülenler ise avazı çıktığı kadar bağırıyordu.Caner ’İnsanlar’ diye geçirdi içinden ’Hepsinin bir derdi bir amacı vardır kuşkusuz’dedi.Sonrada koca bir iç çekti.’Ben ne kadar acınası bir yaratığım’ diye söylendi kendi kendine.Biraz sonra bu karamsar düşüncesine nispet ’Olsun,bu gece bitiyor herşey’dedi.Birden gülümsedi.O an içinden çığlık atmak geliyordu.Bir çığlık atıp herkesin dikkatini çekmek.Sonra çevresindekilere bi iki laf söylemek.’Acaba öyle bir durumum olsa ne söylerdim’ dedi kendi kendine.Bir süre düşündü.Sonra devam etti hayal kurmaya.’Önce kesinlikle hayatlarının değerini bilmelerini söylerdim.Sonra anne ve babalarının değerini bilmelerini.Tek odalı bir evde bile yaşasalar,ellerinde avuçlarında 5 kuruş para bile olmasa yüreklerindeki sevgiyle hayata sımsıkı bağlanmarını.Kısaca benim yapamadığım şu şeyi,en küçük şeylerden bile mutlu olabilmeleri gerektiğini söylerdim.Her anı en güzel şekilde yaşmaları gerektiğini,zamanın asla geri dönmeyeceğini bilmelerini.Keşkelere asla bağlanmamaları gerektiğini hayata,insanlara ve en önemlisi geleceğe umutla bakmalarını isterdim.Ben yapamadım ben beceremedin bağre siz yapın ,eğer iz yapamıyorsanız bile çocuklarınıza bunları öğretin.Hayatı öğretin.Umudu öğretin.Daha önemlisi sevgiyi öğretin.Bunları söylerdim kuşkusuz.Asla sahip olamadığım bu erdemleri onlara hatırlatmak isterdim...’ Birden durdu.Etrafına bakındı.’Biryere oturmam gerek’ dedi kendi kendine.Nereye gitsem diye düşünürken sonunda caddenin hemen aşağısındaki Görkem parkta karar kıldı ve hemen oraya doğru yola koyuldu...
Parka vardığında 2-3 çocuk kaydıraktan kayıyordu.Köşedeki oturma yerlerinede anneleri geçmiş onları izliyorlardı.Çocukların herşeyden birhaber o içden gülüşlerini görünce o samimi çığlıklarını duyunca birden gülümsedi.Yanlarına gidip onlarla oynamak istiyordu.Onlar gibi eğlenebilmek...Sonra kendi kendine ’Saçmalıyorsun be oğlum’ dedi ve bu düşüncesinden bir an önce kurtuldu.Daha sonrada parkta son kalmış olan tabureye oturdu.Orada tekrar derin düşüncelere daldı.Öldükten sonraki yaşamı düşünüyordu.’Acaba öldüğümde cennetemi yoksa cehennememi giderim’ dedi.’Cehenneme gitsem nolcak.Orada fazla kalmam heralde.Bir yanar çıkarım.Bu yaşta pek fazla günah işlememişimdir.Zaten işlemiş olsam da kimin umrunda.Sonsuza kadar yansam ne fark eder.Bu hayattan çektiğim acının yerine orada bedenen yanacağım.Sonuçta sadece canım acıyacak.Yüreğim değil.’ Sert bir şekilde söylenmesini bitirdi.Sonra devam etti;’Ama birde cennet var.Sonsuz bir yaşam.Sonsuz mutluluk.Hiç acısız,sıkıntısız.Bu daha iyi olurdu sanırım.Amaan neyse...Böyle düşünmekle biyere varamayacağım.En iyisi şöyle son kez biyerlere gidip içmek.Evet evet en iyisi bu.En azından hiç düşünmeden yaparım şu işi’dedi ve ayağa kalktı.Düşüncesinde ki bütün karışıklığa rağmen şuan yapacağı şeyden emin,gideceği yerin haritası kafasında hazırdı.Herşey olağından fazla kesindi.Düşüncesinde hiçbir sapma yoktu.Bir süre yürüyerek sürdürdüğü yola koşarak devam etti.Parka geldiği caddenin sonundaki kavşaktan sağa döndü ve o caddenin 2. arasınının aşağısındaki VRx Bara girdi.Barın girişinde durdu.Barın isminin yazılı olduğu tabelaya baktı.Sonra kendi kendine ’Şu isimleri neden türkçe yazmazlar hiç anlamam’ diye söylendi ve şapkasını düzeltip yavaş adımlarla barın girişine doğru yol aldı.Girişte 1 tane sıska denebilecek kadar zayıf,siyah ceketinin altına posuruk beyaz bir kazağı bulunan,altınada kahverengi bir kadife pantol giymiş;siyah gözlüklü,saçlarını tarakla yana yatırmış,ince ve uzun burunlu,çelimsiz bir adam duruyordu.Caner tam içeriye girecekken,adam onu durdurdu.Bir süre şüpheli gözlerle Caneri kestikten sonra havalı bir şekilde ’Dur bakayum hemşerum,Sen nireye ciddiğuni saniyisun ?’dedi.Caner tam karşılık verecekken adam devam etti.’Bana haburalarda Tuysüz Cemal derler.Bileyimusun bilmeyerum ama bence bilmeyesun o halde sana ahan şu soldaki tapelayı okumani önerirum.’ Caner oldukça şaşkın bir şekilde tabelaya baktı.Sonra tam adama cevap verecekken adam devam etti.’Uşağum görmiş oldiğun gibi 18 yaşun altundaki çocuklari almiyuruz.Yani sende giremeyesun.Hadi bakalum git evine yat uyi.Ne işin vardur akşamun bu saati habole yerlerde da.’ Cemal konuşmasına devam edecekken Caner söze girdi.’Evet haklısınız ama ben 18 yaşından büyüğüm.20 yaşındayım.Bakın buda kimliğim.Artık içeri girmem için başka bi sorun yoktur heralde.’dedi.Cemal Canerin kimliğine baktıktan sonra kendini affetirmek istermiş gibi ’ Ula heçde göstermeyesun ha! Tamam hade girebülürsün sana eyü eğlenceler.’ dedi.Canerde ’Peki’ dedikten sonra içeriye girdi.
İçeride yeşilimsi oldukça loş bir ışık vardı.Pek kalabalık sayılmazdı.Bir kaç kişi ortada pek büyük sayılmayacak olan dans pistinde oynuyorlardı.Dans pistinin etrafı masalarla çevreliydi.Bazı yerlerde 3-4 kişilik koltuklar dikkat çekiyordu.Sağda solda kızlı erkekli oldukça samimi gruplar vardı.Birde filmlerde görmeye alıştığmız bir balkonu vardı.Orada da iki adam tavlaya oynuyor arasırada etrafı gözlüyorlardı.Pek fazla koruması olan biryer değildi.Eğer dans pistine bakılmazsa bu bar meyhaneden farksızdı.Daha doğrusu içeriye girildiğinde verdiği ilk izlenim öyleydi.Caner’de böyle düşünmüştü.Ama o bunu pek umursamadı.İstediği tek şey bol bol içki içmekti.Burasıda bu amacı için oldukça elverişli biryerdi.İçeriye girer girmez,hiçbirşeyi umursamadan direk içki içebileceği uzun masanın yanına gitdi.Masanın önünde 6 tane tekli,uzun tabure şeklinde sandalyeler vardı.Ortadakine oturdu.Hemen karşısındaki barmeni yanına çağırıp viski vermesini söyledi.Kısa bir süre sonra viskisi geldi ve yavaş yavaş içmeye başladı...
İlk bardağını yavaş içmesine rağmen ardından istediği 2 bardağı oldukça hızlı tüketmişti.Sarhoş olmak istediği belliydi.Hiçbirşey düşünmeden,bikere bile etrafına bakmadan sürekli içiyordu.3. bardağını bitirdikten sonra barmene viski şişesi getirmesini söyledi.Barmen bunun üzerine ’efendim fazla olma..’ Caner direk barmenin lafını keserek ’Konuşma sadece getir’ dedi.Barmende birşey söylemeden Canerin istediğini yapmaya koyuldu.Tam bu sırada Canerin yanına bir kadın oturdu.Oda aynı Caner gibi barmenden viski istedi.Caner ilk başlarda kadını hiç farketmedi.Kendi iç dünyasına belkide kendi karanlık tarafına dalıp gitmişti.Ama bu durum uzun sürmedi.Kadın kısa bir süre sonra Caner’e selam verdi.Caner aldırmıyormuş gibi davranınca kadın devam etti.’Benim adım Aylin.Az önceki selamımı duymadınız herhalde.Herneyse.Şu sıralar birileriyle konuşmaya ihtiyacım var.Galiba burası bunun için uygun biyer değil.Asla olamaz zaten.İnsanların ne olduğu belli değil.Ama siz...Siz farklısınız.Yani ben öyle düşünüyorum.Sizi hiç tanımadığım halde bana yeterince güven veriyorsunuz.Biliyorum ilk başta bukadar ileri gitmemem gerekirdi.İşte ben yani...’Aylin tam sözünü bitirecekken Caner’le gözgöze geldiler.Caner Ayline uzun uzun baktı.Aylinin üstünde kırmızı,oldukça güzel,etek kısmı hafiften yırtmaçlı göğüs dekolteli bir tualet vardı.Birçok kişide abartlılı olarak durabilecek bu kıyafet Aylin’de aksi yönde etki ediyor günlük bir kıyafetmiş gibi duruyordu.Saçları uzun,kahverengi ve dalgalydı.Yüzünde abartılı bir şekilde makyaj vardı.Ama yüzü o kadar güzel ve tatlıydı ki hiçbirşey buna gölge düşüremezdi.Vücudunun her bir noktası sanki özenilerek yaratılmıştı.Gözleri masmaviydi.Yüzünde her baktığında insanın içini aydınlaran bir gülüşü vardı.Caner Aylinle göz göze geldiği andan itibaren onun bu inanılmaz elektiriğine kapılmıştı.O anda herşey ama herşey altüst olmuştu onun için.Biraz sarhoşluğun etkisi birazda hayatındaki daha doğrusu yüreğinde ki sevgiye açlığı Caner’in Aylin için inanılmaz duygular beslemesine sebep oluyordu.Bu zamana kadar hayatın hiçbir anlamı olmadığını düşünen,yaşamanın sadece boş bir heves olduğuna inanan Caner,bu andan itibaren düşüncelerinde haksız olduğunu anlayabiliyordu....
Bir süre Aylin’le Caner öyle bakıştıktan sonra Caner zorda olsa ’Ben...şeyy..aslında..Evet sizi yani seni duymadım.Biraz dalgınımda bu aralar...’ Aylin Canerin bu kekeme konuşmasını tebessümle karşıladı.’Peki..Önemli değil.Bu arada siz bana adınızı söylemediniz?’Konuşması ve ses tonu kendi güzelliği ile o kadar uyumluydu ki Caner o an için Aylin’in kendisini kurtarması için gönderilimiş bir melek olduğuğunu düşünüyordu.Çünkü hikayelerden ve masallardan okuduğu kadarıyla sadece melekler bu kadar kusursuz olabilirlerdi...
DEVAM EDECEK..