*** Y O L C U...***
Zordu hancı olmak...
Ve yıllarca saklanan bir yüreği kaptırmak bir yolcuya..
Ve sonra ,
Kalmak öylesine , bir başına/
Ve paramparça...
---------------------------------------------
Otuzlu yaşlardaydı kadın. Güzeldi. Sevdiği, güvendiği herkese, ve inandığı her şeye sahip çıkan, her şeyin basitleştiği bir düzen içinde değerlerini korumayı başaran, ve kendi dünyasının etrafına duvar örmüş biriydi.
Çok sevdiği ailesini, üniversite yıllarında , talihsiz bir trafik kazası sonucu kaybetmişti.O zor günlerinde bile bir kaç yakın dostu dışında hiç kimseyi istememişti yanında.Acısını yüreğinde yaşar, kimseye bahsetmezdi. Çok severdi insanları, herkese değer veren fakat kimseyi ördüğü duvarlardan içeri almayan bir kadındı. Çevresindeki herkesi hayatının dışında tutmanın, ona zarar getirmeyeceğini düşünüyordu.Kimbilir haklıydı belki de.
Böyle geçti yıllar. Yapayalnız ve kendi halinde.
Mutlu olmayı bilen, elindekiyle yetinen ve bir çok başarıya imza atan , fakat asla çizgisini bozmayan biriydi . Sevmemişti daha önce hiç bir erkeği, hiç aşık olmamıştı. Hep kitaplardan okumuştu aşkı. Ve hep yakın çevresinde yaşanan aşkları görmüş , mutlu olmuş, şahit olduğu ayrılıklara canı yanmıştı. Hisliydi aslında. Kimbilir belki fazlasıyla...
Ve bir gün aşk gelip çaldı kapısını. Üstelik kırarcasına... O açmak istemedikçe aşk tekmeledi kapıyı. Korku değil ama dış dünyaya kapalı oluşunun verdiği bir tedirginlik vardı içinde. Birisi aniden hayatına giriyor, ve yıllarca etrafına ördüğü o duvarları yıkmaya çalışıyordu. Israr ediyordu. Gitmiyordu...
Şaşırdı kadın. Yıllarca hiç kimse bu denli ısrarcı olamamıştı ona karşı, o izin vermemişti buna. Fakat ne oluyordu şimdi? Kim oluyordu da bu böylesine akmaya çalışıyordu hayatına?
Bu sorular beynini kurcalarken çoktan aşık olmuştu kadın, aşık olduğunu bile anlayamadan.
Ve 3 yıl sürdü. Çok sevmişti kadın. Aşkı ilk kez otuzlu yaşlardayken ve en masum duygularla, çıkarsızca yaşadı.Evlendi. Çok mutlu oldu. Adam her günün akşamında elinde çiçeklerle eve geliyordu. Her şey çok güzeldi.
Ve bir gün;
Neşeyle uyandı. Son çıkan kitabının imza gününe yetişmekte gecikeceğini anımsayınca hızla giyindi ve arabasına bindi.Çok mutluydu, evliliğini anlatan bir kitabıydı ve kitabı tamamlayana kadar her gece masasının başında yüzünde gülücüklerle çalışmıştı.O günleri düşünerek gülümsedi yine.
..............Ve yanlış yönden önüne çıkan arabayı görmesiyle frene basması ve çarpışması bir olmuştu.
Aylarca komada yattı.Bütün doktorlar ümidini kesmek üzereyken bir sabah yeniden araladı gözlerini hayata. Görmek istediği ilk insandı eşi.
Fakat adam , trafik kazasının ardından kısa bir süre beklemiş, ümidini kesip yurtdışına kaçmış, oraya yerleşmişti. Kadın bunu öğrendiğinde çoktan iyileşmiş fakat bu ikinci yaşamında tamamen farklı bir insan olmuştu. Artık herkesten her şeyden nefret ediyor, hiç bir şeye değer vermiyordu. Öylesine yaşıyordu. Aylarca evinden çıkmıyor, perdeleri bile aralamıyordu.Sadece yazıyordu.
3yıl geçti. Son kitabını tamamladığı gün kendisine verdiği yaşam vadesi de bitmişti. Bir başka kitap yazmaya gücü yoktu. Yaşamaya...nefes almaya da...
Son bir not bulundu masasında.
Şöyle yazıyordu.
Zorlamasaydın kapılarımı,
Açmazdım.
Açmasaydım kapılarımı sana ,
Aşkla tanışamazdım.
Tanışmasaydım aşkla,
Mutluluğu da tadamazdım.
Ve
kalsaydın en zor anımda ,
Yanıbaşımda...
Yanmazdım.
Sevmeseydim seni böylesine,
Kendime ömür süresi biçmezdim.
Senden sonra hayata akan her şey ölüme yol aldı.
Engel olmak istesemde yapamadım.
Herkes sensiz kalabilir,
Alışabilir buna.
Ben yapamadım.
AFFET YOLCU...
HANCIYA SENSİZ HAYATLAR AĞIR ...
ÖLÜMLER KUŞ TÜYÜ...
Ayşe YÖRÜK
09.05.2007 İST.
YORUMLAR
Bazı yerlerde vasatlaşan anlatım tarzı yüzünden hafiften koparsa da yazı, finali oldukça etkileyici idi.
Mesela kaza anını biraz daha dramatize edebilirdiniz. O anın olması ile onu yaşamışız gibi hissettirilmesi farklı şeylerdir. Ben şahsen hissettirmenizi tercih ederdim.
Ölümün kuş tüyü kadar hafif hissedilmesi güzeldi. Her zaman külçe olacak değil ya...
İyi akşamlar.