Nefret ile aşk arasındaki sağlam bağ
’ Gecelerin sonu yoktur.’
Sabahlar bana hiç olmuyor. Odamın penceresi bahçeye açılıyor ve ben gecenin karanlığında siyah saçlarını, incir ağacının yapraklarına benzetiyorum. Rüzgarın şiddetine göre bir oyana çeviriyorsun başını bir diğer yana. Gözlerin, gökyüzündeki yıldızların grisinde ve onlar kadar güzel parlıyorlar yine bana. Rüzgar da uğultularını getiriyor usul usul pencereme. Bazen kokunu da getirmiş midir diye düşünüyorum ama biliyorum ki açsam penceremi üşüyeceğim.
Bazen de rüya görmekten korkuyorum. Bilinçliyken düşünmek seni, bilinçsiz anlarımda görmekten bile keyif verebiliyor bana. Nefret ve aşk arasında kalmış sağlam bir bağla bağlanmış olsam da sana.
... O gece geliyor sonra aklıma. Hep yenilediğim uzaklık daha gerçekçe beliriyor gözüme. Yine geceydi evet. Ne sabah ne akşam ne de üzeri. Geceydi. Kapıyı aralayıp yarım saat önce oturmuş olduğun koltuğa, senden sonra oturduktan sonra nefret ve aşk arasında kalmış sağlam bir bağ ile bağlanmıştım sana. Belki bir kaç gün önce sakince su içtiğin o bardaktan senden sonra kana kana su içerken. Aslında grisine, parlaklığına benzettiğim yıldızlar benzemiyordu gözlerine. Sana benziyordu. Bunu bir nefes kadar yakınken bana, aramıza sadece bir duvar,bir kapı girdiğinde anladım.
Nefret etmek için senden, yeni yeni sebepler yaratıyorum kendime. Sadist bir aşk yaşadığımı, suratıma vurduktan sonra tokadını , elin acıdı mı diye düşünerek yapıyorum. Bunu kimseye söylemedim. Gündüzleri uyuyorum artık. Geceler yine bize ait. Daha hızlı geçiyorlar. Gündüz, yalnızlığımı bilmek daha belli ediyor kendini geceye nazaran. Heleki sensiz yalnız gündüze tahammül edebileceğime ihtimal vermiyorum. Yıllardır geceli sensizliğe alışmışlığım da meçhulde şu sıra. Geceleri de özler oldum seni. Pencereleri açıyorum, üşüyorum. Rüzgar, ne kokunu getiriyor bana ne sesini. Artık isteyip, istemediğimi bile bilmiyorum.
Ben çok söyledim ’ seviyorum ’ sözcüğünü. Tek hatamdı belki yüzüne söylemeye cesaret edememek. Ben hep sana yazıyorum ve sen bilmiyorsun, hiç bir zaman bilmeyeceksin. Sen, seni masumca sevdiğimi düşünüp benim sevgimden korkarken, böyle bir aşkla bağlandığımı sana ... Neyse Siyah’ım, ben hala beyazım.
Ufak kız, küçük kız, güzel kız ... Tabiri caizse ’benlik olmayan ’ senin açından. Küçüktüm, ufaktım bir zaman haklısın. Duygularım kirletilmemişti ve ben ismimin yükünü ozamanlar taşımıyordum. Bana ’ gel oynayalım ’ diyorlardı senin gibi ! Oynuyorduk. Ben en çok yakalamaca oynamasını sevmezdim altı senedir seninle oynamak zorunda olduğum. Oyunu kaybettiim. Kabulleniyorum; Kaybetmeyi kabullenemiyorum o ayrı.
Kocaman bir yalnızlıktı senelerdir payıma düşen. Payıma düşen herşeyi ertelemiştim. Erteleyemediğim bir şey vardı o da sana benziyordu...
30.01.09 / 09:07
YORUMLAR
Ufak kız, küçük kız, güzel kız ... Tabiri caizse ’’benlik olmayan ’’ senin açından. Küçüktüm, ufaktım bir zaman haklısın. Duygularım kirletilmemişti ve ben ismimin yükünü ozamanlar taşımıyordum. Bana ’’ gel oynayalım ’’ diyorlardı senin gibi ! Oynuyorduk. Ben en çok yakalamaca oynamasını sevmezdim altı senedir seninle oynamak zorunda olduğum. Oyunu kaybettiğim. Kabulleniyorum; Kaybetmeyi kabullenemiyorum o ayrı.
Kocaman bir yalnızlıktı senelerdir payıma düşen. Payıma düşen herşeyi ertelemiştim. Erteleyemediğim bir şey vardı o da sana benziyordu...
duygu hanım
bayıldım
bu harikulade
yazınıza
...